8 Haziran 2015 Pazartesi

Sus

Bu akşam kafam "susmak" fiiline takıldı. Ya da "susmak" eylemsizliğine mi demeliyim ?

Her neyse işte...

Son günlerde susmam gereken şeylerin çok fazla üst üste geldiğini fark edince ufak hayali bir dağcıkla karşı karşıya kaldığımı gördüm. Hepsinde de sustum mu peki ? Tabiki hayır !
Beşerim çünkü ben...

Ne ola ki onlar Bilge?  derseniz... Neler yok ki :)

*Olası bir yaftalamaya karşın seçim sonuçları konusunda susmak zorundasın.(An itibariyle en zoru bu)

*Çevrene  çerçevelenmiş müptezel insanların eğlenceli latifelerine(!) karşın susmak zorundasın. (Bunda susamadım zati)

*Olur olmaz açılardan gelen olur olmaz meraklı sorulara karşın susmak zorundasın.(Külliyen susuyorum bunlara, çok da zevkli oluyor)

*Aylar önce vefasızca bırakıp gidenler aylar sonra hiç bir şey olmamış gibi gelip kapınızı çaldığında ve hatta hiç bir şey olmamış gibi kaldığı yerden devam edip gitmek istediğinde susmak zorundasın.(Konuşursan fena olur çünkü)

*Kalbini tam da parça pinçik etmiş birinin dedikodusu yanında yapılmaya başladığında susmak zorundasın. ( Of o ne acı ! Ama o da Allahın emri olduğundan baş göz üstüne...)

*Gitmek istemediğin bir davete katılman gerektiğinde, için "Yavv ben gelmiyorum be !" diye bağırmak isterken susmak zorundasın.( Kuzu kuzu giyinmeye başlıyorsun ya o aşama berbat)

Haklıyken sus haksızken sus... 
Aslında sessiz gibi görünen ama gürültülü bir eylemsizlik.

Peki ama ne zaman sessizce konuşmaya başlıcaz biz ?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen de yaz bişeyler...