29 Nisan 2010 Perşembe

Stephen Hawking

Bu sabah mailime hiç tanımadığım bi adamın hayat hikayesi düştü...
Yaptığı işlerle birlikte erken yaşlarda yakalanmış olduğu hastalığının da şöhretine şöhret kattığı ünlü evrenbilimci Stephen Hawking...

Kendinizi 18 yaşında düşünün şimdi.Hadi bi de tıpkı bugünlerde ki gibi bahar günlerindeymişsiniz...Kuşlar,ağaçlar,çiçekler,müzik,eğlence,sevgi, sevgili,aşk ... Off ,yaşanılası ne çok şey vardır değil mi o yaşlarda.18. yaşa özel o güzel poşete fırtınalı kıpır kıpır bir sürü günü neşeyle doldurmak için yanıp tutuşurken birden amansız bir hastalığın gelip yakanıza yapışıverdiğini düşünün sonra.Als adındaki tedavisi mümkün olmayan bu hastalık, gençliğe dair tüm planlarınızı alıp gittiği gibi omurilik sisteminizi çökertip konuşmanıza dahi izin vermiyor.Hiç bir kişisel ihtiyacınızı karşılamaya gücünüz yok.Ve "koca ömür bu şekilde tükenecek senin" diyor doktorlar...

Ne yapardınız ?
Ne yapardık ?

Herhangi birimizin seçebileceğinden farklı bi seçeneği takip etmiş Stephen. Kendini evrenle ilgili bilim teknik dergi ve kitaplarına vermiş...Prof. olmuş,araştırmaları dünyaya ışık tutmuş hatta evlenmiş.Sevebilmiş de yani Stephen.Bazı dedikodulara göre ilerleyen yaşlarında eşinden eziyet çektiği dahi söylentileri var...Onunla ilgili tüm bilgiler burda.Okuyunuz mutlaka dostlarım.Gülben Ergen in ezberlediğimiz yaşam standartları dışına taşırmak lazım aktüel bilgileri değil mi ara sıra...Üstelik fark attıran ibretlik hikayeler bunlar...

Ben sıfırlandım bu sabah . Aynı ruh sizi de saracak eminim sevgili dostlar...



Not : Profesörün hastalığına dair bi çok fotosu mevcut ama ben en uygunun bu olduğuna karar verdim.

"Yapamam edememlerden " uzak azimle taçlanan hayatlar çoğalsın,şikayetler azalsın dualarıyla kapatıyorum bu postu.

Sevgiler dostlar...

28 Nisan 2010 Çarşamba

Aldığım en güzel hediye :))

Her hediye güzeldir benim için.Klişe laf olsun varsın edicem : Düşünülmesi yeterlidir bana göre...
Ama dün aldığım bu hediyeyi gerçekten çok çok beğendim.Şık bi gece çantası ... Başka hangi obje, bi kadına "sen özelsinn ! " diye bağırır söyleyin bana...

Çook teşekkürler ....




21 Nisan 2010 Çarşamba

Akşam diyalogları :))


Dün akşam saat 20:00 suları...
Yer: Kpss kursu
Türkçe dersi ...Kalın
Hakan hoca : Arkadaşlar dediğim gibi kurum isimleri cümle içinde yazılırken büyük harfle yazılır.Bi örnekleme yapacak olursak ,hmm... (düşünmeye başlar )
Bilge: Türk Hava Kurumu ! (Bakın buraya yazarken bile yazım kuralına şettiriyorum bu arada :))
Hakan Hoca : Güzel ,bunun yanısıra gazete, dergi, eser isimleri de büyük harf kullanılarak yazılır.Yine bi örnek verecek olursak... (Bir kaç saniye dahi düşünmesine izin vermiyorum )
Bilge: Leyla ile Mecnun !
Hakan Hoca: Evet yine güzel bi örnek (gülümsüyor,kesin içinden turşuyu sen satacaksan gel buyur sat diyor:)).Diğer yandan tarih,dönem,devir isimleri de büyük harfle yazılır.
Gamze (Fizik öğretmeni,bizimle birlikte ders alıyor) : Orta çağ ! (diyecek oluyor ,benim önüme geçecek bakın şu münasebetsizee :))
Hakan Hoca : Gamze hanım,orta çağ özel isme dahil olduğu için birleşik yazılır.Başka bir örnek düşünelim...
Bilge : Tanzimat Dönemi hocam ! Anladın mı Gamze,bi örnek verilmesi gerektiği zaman ben veririm ayrıca ! (Sınıfta gülüşmeler )
Gamze: Tamam tamam sustum,çok bilmiş...
Bilge: E biliyoruz biraz bişeyler şeker ...
Hakan Hoca : Evet arkadaşlar şimdi de tahtaya yazdıklarım içinde yazım yanlışı olanı tespit etmenizi istiyorum. (Tahtaya alt alta kelimeler yazıyor )
Bilge : İkinci kelimede ki "k" küçük yazılmalıydı hocamm ! (Son ses bağırarak )
Sınıftakiler hepsi birden itiraz ediyorlar Bilge nin cevabına ,aslında cevaptan ziyade her konuya atlayan fırlama oluşuna homurdanıyorlar dalga dalga...:))
Bilge : E dövseydiniz bari ! Aaa üstüme iyilik sağlık .... ( Hem suçlu hem güçlü)
Hakan hoca : "k" küçük yazılmalı diyorsunuz değil mi Bilge Hanım?
Bilge: Yok hocam, diyecek oldum da ,linç ediliyodum o yüzden vazcaydım.(Sınıfta yeniden gülüşmeler,hatta kahkahalar :))
Hakan hoca: Olur mu,sizin söylediğiniz doğru oysa ki."k" küçük yazılmalıydı tabi.
Bilge : Gerçekten mi, bi daha tekrar edermisiniz hocam herkesler duysun ! (Arka sıralara dönerek ) Demin üzerime yürüyenler duyuyorlar mı acaba "k" küçük yazılacakmış.Herkes duydu mu ,hocaya tekrar ettirebilirim.Şşt senn (kızlardan birini işaret eder) duydun mu demin çok gülüyodun ,ne olduuuu "k" küçük yazılacakmış iştee ...Kendimi seviyorum yaa, mükemmelimm benn ....
Bunların hepsini yükses sesle söylediği için Hakan hoca dahil herkes gülmelerdedir...
Ders sonuna kadar belli aralıklarla Bilge, "k küçük yazılacakmış "diye tekrar eder durur...
Bu ve bunun benzeri geyiklerle geçiyor akşam dersleri.Evet gevezeyim ama başarılıyım da dikkatinizi çekti mi şekerler :) Ancak yine de,benimle birlikte ders gören arkadaşlarıma acıyorum valla.Çekemezdim kendim gibi bi tane daha olsa herhalde.He he....Gerçi çoğu sayemde dersleri uyuklamadan geçirdikleri için memnun olduklarını söylüyorlar :))
Benim ki kamu hizmeti aslında ...
Mutlu kalınız şekerler !

16 Nisan 2010 Cuma

Yaz gelmiş olabilir....

Evet gelmiş olabilir ama ben yine de yün aktivitesi koyarım bloğuma,benim değil mi canm bu blog...Ayrıca biliyorum çok çalışkan bi blogcu da değilim...Hatta yaz mevsimine girilen günlerde yün eldiven paylaşımı koyacak derecede münasebet fakiriyim ...Ama dikkatinizi çekti mi eldivelerimin arka fonunda ne var? Tarih kitabım :)) Bu, müsait bi zemin bile ayarlamaya vakti yok demektir şu garibanın....Paylaşım sıklığımın azlığı için yeterli bi mazeret sanırsam.

Yün eldiven alakasızlığına gelince de-durun burda biraz zorlanıcam:))- ee bi daha kış gelmeyecek mi kuzular ? Ben de bi dahaki kışa hazırlık için derslerden sıkılıp bunaldığım şu günleri terapi eder örgü olayı diye başladım bu eldivenlere dün.(Ayrıca diğer ördüğüm yün eldivenlerimi de kaybettim sölemesi ayıp .)
Bugün de bitiverdiler işte.Ama hiç fena olmadı bi ters bi düz muhabbeti yani...Burda anlattığım üzre ihtiyaca bakmaz bu işler psikolojiye bakar şekerler :))


Sevgiler herkesee !

4 Nisan 2010 Pazar

Ne olsun bu ?

Geçtiğimiz yıllarda ablamın kızı,güzel yeğenim Ayşegül, Öss ye hazırlanırken ne zaman arasam örgü örerken yakalardım Onu.Kızardım, sorumluluk sahibi teyzoş edalarını takınıp "kızım soru çözsene,eline örgü şişleri yerine bi fasikül alsana ! " diye çemkirirdim her fırsatta.Ayşegül,oralı olmaz "Çalışıyorum teyzoşum ama bu da beni çok rahatlatıyor,rahatlamam da gerek öyle değil mi...."diye cevap verirdi her seferinde..."Olmayacak,kazanamayacak"diye içim içimi yerdi benim de.Derken Öss geldi çattı.Bizim Ayşegül benim beklentilerimin aksine çok iyi bi puanla mühendisliklerden birini kazandı.Hatta 3.senesine geçti bile :)
Sonuçta iki olumlu sonuca muhatap kaldı : Hem birbirinden güzel örgü hırkaları, atkıları,suaterleri oldu hem de mühendisliği tutturdu kerata :))

Niye anlattım bunu,hep ders hep ders nereye kadar,rahatlamam da lazım diyerekten ben de geçen gün elime bu kahverengi kumaşı aldım.Önce çizdim yazdım üstünü,sonra da boncuk işledim...Ee ben de baya bi rahatladım doğrusu...

Saç bandı olarak kullanabilirim yada bi kıyafetime aksesuar niyetine modifiye elemanı olarak eklerim.Dedim ya çok önemli değil bu,önemli olan benim terapi olmamdı...Gerisi teferruat :))



Yine de sizlerden gelebilecek önerilere açığım dostlarım...Ne olsun bu söyleyin bakalım...
Sevgiler hepiciğinize....