29 Ekim 2009 Perşembe

Bir dileğim var ...


Cumhuriyetin 86.yıldönümünü kutladığımız bugünde bir dileğim var :

Cumhuriyet anlayışının tüm milletimize eşit haklar getirmiş olduğu bir ülke istiyorum.İlerlemenin, yol almanın fiziksel kalıplara takılıp sorun aramaktan ziyade saygıyla çalışıp kazanmak olduğu bilincini sahiplenmiş,tüm inanç ve özgürlükleri renk kabul etmiş,tarihini bilen aynı doğrultuda geleceğine sahip çıkan gençliğin yeşerdiği filizlendiği bir cumhuriyet anlayışı istiyorum .Tüm kalbimle...

28 Ekim 2009 Çarşamba

Orman gibi bir ağaç ...

Mailime gelen bir haberdi bu...Hindistan da yetişen bir ağaçmış;Banyan ağacı...Bir orman görünümünde olsa da aslında tek bir ağaç resimde görülen.Yere sarkan dallardan tekrar köklenip ağaca bağlanıyormuş .
Bu özelliği ve uzun ömürlülüğünden dolayı ağaç ölümsüz kabul edilmiş,

Hindistan mitleri ve efsanelerinin ayrılmaz bir parçası olmuş.Bugün bile banyan ağacı köy hayatında önemli bir yere sahip olup ve gölgesinde köy toplantıları yapılıyormuş.Korumalı bölgede tutulan banyan ağacının 320 tane kalın en az 3.000 tane ince gövdesi bulunuyor. 7.000 kişinin sığabileceği büyük bir orman oluşturan ağacın gövdesinden sızan süt gibi
beyaz bir sıvıdan düşük nitelikli kauçuk elde ediliyor.
Çok eneterasan geldi bana,resimler altta şekerler...



26 Ekim 2009 Pazartesi

Neşeli kalemlik :)

Patlamış balonlarım vardı,infilak edip parçalanmış değil, ufacık delikler yüzünden patlamış balonlar :) Uzun süredir duruyorlardı ...Ne yapsam ne yapsam diye düşünürken eşimin evdeki çalışma masasında kalemliğinin olmadığını farkettim ve Ona neşeli bi kalemlik yapmak istedim; baktıkça neşeli eşini hatırlasın diye :))
Koca bir tabak makarna yerken balonların geniş kısmından şeritler kesmeye başladım...Birşeyler yerken çalışmayı çok seviyorum,sanatçı kaprisi işte dermişim :D Yanında kola da iyi gitti doğrusu ama kutusunu ne yapmadımm ? Atmadım tabi :)Kalemliğimin iskeleti oldu kendisi...
Bunu görünce olayı anladınız değil mi şekerler,kestiğim şeritleri ağzını çıkardığım kutu kolanın etrafına geçirdim.Milimetrik hesapların kadını olmadığımdan dalgalı çıkan şeritler üst üste geldiğinde daha eğlenceli bi görüntü çıkardı ortaya.
Kalemliğim bitti :) Balonun dar kısmından geriye kalan şeritler tabiki atılmadı bir poşete doldururldu saç lastiği olarak kullanılacak tarafımdan :)
Bu zoptirik eğlenceli kalemliği eşime gösterdiğimde boyadığımı sandı.Ne hoş olmuş dedi,dikkatle baktığında balon olduğunu farkedebildi, yüzünde yine "sen yaparsın "ifadesiyle kafasını iki yana salladı :))O akşam yarım saatlik periyotlarla ona kalemliği gösterip "ben yaptım,ben yaptım" dedim durdum...Çok büyük bişey yapmışım gibi :) Şımarık Bilgeee ! Sabırla hepsinde "eline sağlık ,çok güzel olmuş canım "dedi.Kocam olsam çekemezdim ayol kendimi :) Hi hi :))

Sevgilerrr pıtırlarım,ballarımm, sanal kuşlarımm !!

22 Ekim 2009 Perşembe

"Sevgi en iyi ilaçtır" ve yeni çantam ...

Çok uzun süre önce başladığım bi işi ancak sergileyebiliyorum bir önceki yazımda yazdığım sebepten dolayı...Bugün sıfır kilometre kalktım yataktan ve kontrolü ele alıp bu işe odaklandım.Hem terapi oldum hem yeni bir çantam oldu.Hayalgücümün geniş bahçelerini ve amaçladıklarımı yapabilme yetisi verdiği için yeniden sonsuz şükran yaratıcıma...Değişik boyutlarda türde ve renkte her yerde mevcut bu eczane promosyonu çantalardan.Gerçi son zamanlarda yasaklanmıştı ama annecik en son gittiğinde yine de tutuşturmuşlar eline.Üzerindeki yazıya da dikkatleri çekmek istiyorum... "Sevgi en iyi ilaçtır."Ne şüphe değil mi dostlar :)
Böyle bir elbisem vardı.Fi tarihinde kesmiştim onu bel kısmından, kimbilir hangi fikirle:)Ne zamandır bekliyordu.Sonunda onunla promosyon eczane çantasını kaplamaya karar verdim.Sıkıcı bekleyişi sona erecekti böylece.Elbisemin omuz kısımlarını çantayla orantılı olacak şekilde kestim ve ağız kısmından iğneledim.İğnelediğim yerden elimle kabaca diktim.
Ardından uygun renk bir yün iplik ve büyük iğne yardımıyla elimle diktiğim kaba dikişin üzerini kapladım.Battığım her noktanın eşit olmasına dikkat ettim ki makina dikişi havası verebileyim.Biraz sahtekar olmak gerek şekerler,ne demiştik bi tarihte :"kol kırılır yen içinde kalır,kaba bir dikiş varsa ortada mutlaka kamufle edilir." Ya...bu işler böyle :)
Aynı iplikle motifler ördüm tek tığla,irili ufaklı ama nedense onları yaparken çekmek aklıma gelmemiş.Aman çok basit zaten canm bitmiş halini görünce kesin kaparsınız.O çiçeklerin ortası boş kalsa olmazdı...
Hatırlarsanız daha önce eski cüzdandan bileklik yaptığımı yazmıştım.Ha hatırlamadınız mı işte link hatırlayın şekerler.O cüzdanın kenar şeritlerinden kalan parçaları atmamıştım.Nasıl atabilirim ki yazılı olmayan geridönüşüm kanunlarının en başındadır"atmamak"!Kanunları çiğnemez tazekahvee ! O deri parçalarından yuvarlaklar kesip motiflerimin içine yapıştırdım silikonla.Bunu yaparken en sevdiğim çikolatalı gofretimden de ısırıklar aldım zaman zaman.Vee daha lezzetliydi çikolatam çalışırken :))


Çiçeklerin ortasındaki deri parçaların renginin elbisemde ki deri kısmın rengiyle uyumlu olması tatlı bir tesadüftü...
Ve sonuç canlarım,çok büyük bir ihtiyacımı karşılamaz bu çanta,belki de hiç kullanmayıp anneciğe hediye edeceğim ama gerçek şu ki dün yoktu bu obje bugün var...Bu minik varoluşta benim bi katkım var,hayal ettim,emek verdim ve gerçeğe dönüşmesini sağladım .Bu düşünce yeniliyor insanı.tazeliyor.Bütün sıkıntıları unutturuyor emin olun...
Sevgilerrr geridönüşümlerle tazelenen tazekahvedenn !

Burda da çantamda kullandığım yünden yaptığım parmaksız eldivelerim var şekerler,kış geliyor bakın isterseniz,öpüldünüzz...

21 Ekim 2009 Çarşamba

Ruhumun dağınık odasından haberler...

Birazdan yazacaklarımı deli saçması bulanlara saygım sonsuz,dağılmış bir ruh hali ardından kaleme alınıyorlar zira...
Geçtiğimiz 2 haftadır ki ruh halim ...

Bazen bir insan girer hayatınıza,beraberinde bir düşünce akımı da...

Ruhumu bir odaya benzetirsek ortalık dağınık olduğu için Onu almak istemedim önce,oraya kimseyi konuk etme fikri hakim değildi...Ne varki ısrarcı misafir aldırmadan daldı içeri.Ben şaşkın halde ortalığı toparlamaya uğraşırken beceriksiz hamlelerle, misafir elimi kolumu bağlamış kendine göre odama çeki düzen vermekteydi bile...Bazı anlar dümur olursunuz,donar kalırsınız.Öylece ruhumun bu hayali odasını izlemeye koyuldum .Yeni gelen misafirle hergün değişen bir köşesine baktım,ama ses çıkarmadım.Donuktum çünkü...Onu oraya koyamazsın diyecek oldum,susturuldum....

Bütün öğretiler,geçmişime dair bütün izler resetlenip yenileri oluşuyordu,oluşturuluyordu yavaşça...Dağınık ta olsa oda benim odamdı halbuki,izin verilse toparlayacaktım oysa.Bazı talihsizliklerle dağılmıştı ama toparlayabilirdim daha önce çok yapmıştım bunu.

Ve sonrasında gelen araf günleri...Arada kalma günleri...Bütün değerlerim alt üst olmuş, düzenim bozulmuşken karşıma geçip gözlerimde beğeni arayan ısrarcı misafir...Ona onay mı vermeli,dışarı mı atmalı ?
Arada kalmış halimden keyif alır vaziyette ellerini oğuşturur.Bi sonraki hamlesi odamı fethetmektir çünkü...Belki de sorgusuz sualsiz sahibi olmak tüm varlığımın...

Hayır dedim bugün ona ,bütün gücümle de hayır demeye devam edeceğim...Burası benim mekan anladın mı ?Dağınık bile olsa ancak ben toplarım ve düzene ben karar veririm.Gitmen gerekiyor davetsizcim...

Artık daha iyiyim ve toparlanacağım en kısa sürede...

19 Ekim 2009 Pazartesi

"Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi"


Bu hafta Brad Pıtt'in yaşlı buruş buruş bir amca olup ta sonradan cillop haline döndüğü tuhaf ama bi o kadar da ilgi çekici bu filmi izledim.
2008 yapımı bu filmde Cate Blanchett eşlik etmiş esas oğlanımıza,yoksa önce esas amca sonra esas oğlan mı demeliyim :) Bilemiyorum adı üzre hikaye biraz tuhaf...Yaşlı doğan bir insanın ömrünün sonuna doğru giderek gençleşmesi ve hayat hikayesi konu edilmiş.
Brad Pitt in en sevdiğim filmi şu anki hayat arkadaşı Angelina july ile çevirdikleri "Mr.&Mrs. Smıth"dir mutaka.Yüz kere izlesem bıkmam da hatta her izleme sonrası kocacığıma tencere tabak fırlatasım gelir filmin etkisinde kalaraktan :DD Ama genel olarak ben Brad Pitt'in oyunculuğunu biraz donuk buluyorum,nacizane benim görüşüm tabi :) Fanları varsa papaz olmak ta istemem,ne diye dertsiz başıma dert alayım değil mi...İyidir Brad abimiz iyidir :))
İzleyin derim şekerler pişman olmazsınız...
Sevgiler herkesee !

17 Ekim 2009 Cumartesi

Ecnebi dekorasyondan seçmeler....

Ecnebi de derler yabancı diyarlara bizde...Yoksa bu genel geçer bi kavrammıydı? Bilemiyorum... gecenin bi vakti düşünemeyeceğim şimdi.Ama güzel işler çıkartıyolar dekorasyon alanında bu kesin.Eskiler üzerinde fazlaca durup zarif neticeler alıyorlar çoğu zaman.Bizde ki gibi kızılaydan dağıtılmışcasına tek model fırlayıp ta herkes onun peşinden koşmuyor sürü hesabı.Neyse milletim adına dekorasyon alanındaki acı itirafımdan sonra lafı fazla uzatmadan harika karelere bırakıyorum sözü :)
Sizin için gezdim dolaştım şekerler...İlginç bi kaç dekorasyon fikri ekledim.Beğendiklerinizi beğenmediklerinizi yazın da kaynatalım :))
Kaynak
Kaynak

Tazekahve en çok duvara yazılan mum ışığındaki mısraları beğendi ve sevgiler gönderir yine herkesee !

16 Ekim 2009 Cuma

Mimlendiysek cevaplarızz :))

Sevgili arkadaşlarım Örgüçantam ve Seyhan beni mimlemiş...Şu internet, hatta oyun alanlarımız bloglarımız, iyi yönde kullanılınca ne güzel şeyler inşa ediyor...Daha düne kadar tanımadığım bir sürü gönül dostum oldu bi kaç ay içinde,hepsi birbirinden değerli birbirinden vefalı.Safiyane gayretlerimin en hızlı geridönüşümünü aldığım en özel mekanım blog sayfam...Sevgili arkadaşlarım Seyhan ve Hatice'ye tekrardan teşekkür edip sorulara geçiyorum...

Soru 1: En sevdiğiniz 3 çiçek ismi?
Orkide,çok farklı ve sıradışı ...
Papatya,çok bilindik ama saflığı bi o kadar ulaşılmaz sanki...
Leylak,çocukluğumu anımsattığı için...

Soru 2:Gerçekleşmesini istediğiniz 3 Hayal
İlki bir evlat...Çocukluğunda sıcak tenine sığındığım büyüdüğünde ilgisiyle beslendiğim benden bi parçaya sahip olmak...
İkincisi bir ev,baştan sona kendimin dekore ettiği içinde huzur bulduğum bi yaşam alanına resmen sahip olmak...
Üçüncüsü,ilerleyen zamanda diğer insanlara faydalı olabilecek işlere adamak hayatımı...

Soru 3:En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz 3 huyunuz.
Sevdiklerim:
Güleryüzlü oluşum(fazlasıyla olduğum için bunu sevmediklerime de ekleyeceğim :))
Düzgün konuşur düzgün yazarım,sıfıra yakın hata olması yönüyle bu konuda çok ta övgü alıyorum ,ne diyeyim haklılar :) Uff kendini beğenmişlik te var sevmediklerime eklemeliyim bunu :))
Hayatta çok az şeyi takarım kafama,benim için esas olan sonsuz alemdeki olası mutluluğumu kaybetme korkusudur,pilavın dibi tutmuş,arkadaşım şunu demiş bunu yapmış fasa fiso gelir bunlar...

Sevmediklerim:
Güleryüzlü oluşum,çok yanlış anlaşıldım bu sebepten,bu duruşum çok uğraştırdı beni...
Bazen sabit fikirli olduğumu düşünüyorum,daha esnek olmalıyım diye telkin edip duruyorum kendime...
Kadınlara özgü saç bakımı,cilt bakımı v.s. şeylerden çok uzağım,yakınlaşmak istiyorum ama ne zaman başlasam vakit kaybı gibi geliyor,içimdekiyle daha meşgulüm galiba :)

Soru 4:Gıcık olduğunuz 3 hareket
Yalakalık,zengini yükseltip fakiri alçaltan dünya adamı tipleri...
Yalan,her türlüsüne,pembesi moru fosfor yeşili dahil :)
Kapris üçüncüsü...Safiyane dile getirmeli insan içindekini,küserek tafra yaparak değil...

Soru 5:Bu benim dünyada en kara günümdü,dünya başıma yıkıldı ve birdaha ayaga kalkamam diye düşündüğünüz olay nedir?
Annemin kanser olduğunu öğrendiğimde çok çok üzüldüğümü hatırlıyorum ama şu an yanında olup savaşına destek olduğum için de rahatım...Atlatıcaz beraber...

Mimi pas etmem gerek değil mi :) Ediyorum öyleyse ,

Stil direktörü

Huysuzbalık

Seyhan

Sevgilerimle

cevap verin şekerler :)

Hekese sevgiler mimlenmiş tazekahveden ...

14 Ekim 2009 Çarşamba

Mevlana der ki:


Bu gece...bütün yorgunluklarını vestiyere bırak arkadaşım...

Yorulmadınmı fani sözlerden,fani işlerden, oluşlardan ?

Ölümsüz olandan akıp gelen sese kulak ver,Mevlana'yı dinle :

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun,etme !

Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun,etme...

Ey ay felek harab olmuş ziyan olmuş senin için,

Bizi öyle harab öyle ziyan ediyorsun,etme...

Ey makamı var ile yokun üstünde olan,

Sen varlık sahasını terk ediyorsun ,etme...

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan.

Sen ayın da evini yıkmaya kastediyorsun,etme...

Şekerliğinin içinde zehir olsa dokunmaz bize.

Sen zehiri şeker şekeri zehrediyorsun ,etme...

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı

Ey hırsızlığa da değen,hırsızlık ediyorsun,etme...

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer,

Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun,etme ...

İsyan et ey arkadaşım,söz söyleyecek an değil ,

Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun,etme ...

11 Ekim 2009 Pazar

Hancock kahramanım benimm !!



Bu pazar sinemasında kendime Wıll Smıth' li bir film seçtim.Hancock...sakar kahraman :) Biraz da serseri ama kendisi bunu duymaktan pek hoşlanmıyor :D Film, fantastik komedi tarzı .Charlize Theron eşlik etmiş bu filmde Wıll Smıth'e.Bu adamın filmlerini çok beğeniyorum,değişik bir esrarı var .Girdiği tüm rolleri yaşıyor resmen."Ben,Robot"filminde de robot düşmanı bir polis olduğuna o kadar kuvvetle inandırmıştı ki beni ...Honcock ta bunlardan biri ; o vurdumduymaz kahraman tavırları,kendini beğenmiş halleri hayran bırakıyor aktörlüğüne.Filmin ilgi çekici olmasında, diğer klişe "süper kahraman" öykülerini iğneleyici kısımlar olması etkili...Mesela bizim süper kahramanımız izbe bir sokak bankında sızmışken başlıyor güne:)Düzenli bir hayat,hayran halk kitlesi ve güzel sevgili yok ilk etapta. Eğlenceli dakikalar sizi bekler izlemeyenleriniz varsa eğer...Bir kase cipsle birlikte alınması şiddetle tavsiye edilir :))


İzlediğim ikinci film :Pandora'nın Kutusu.
Şu kutuyu ben de açayım dedim, adını çok sık duymuştum çünkü...Pişman mı oldum? hayır... ama çok eğlendiğimi de söyleyemem.Bu noktada, herşey eğlenmekmidir diyen ablalarım abilerim kızmadan yazmam gereken şey şu ki ; evet film çok eğlenceli değil ama hayata ve ilişkiler üzerine hatırda tutmamız icab eden öğretilerle dolu. O bakımdan izlemeye değer yine de...Filmde yaşlı annelerinin kaybolmasıyla yolları birleşen 3 kardeşin kendi çaplarındaki sıkıntı ve sorunlarının kaybolma olayı ile birlikte kesişmesi konu edilmekte.Bazı filmler emek ister bazılarına ise gerek yoktur o sizi alır götürür..."Pandora nın kutusu" emek isteyen bi film,sizi alıp götürmesini beklemeden içine girmelisiniz,bi yerlere varacağınızı garanti ederim size...Ama yine de neşeli,kıpır kıpır olduğunuz bi günde çekilmez dedirtebilir bu film,yüksek eleştri kalitem icabı söylemeliyim :) Upss ! nasıl da havaya girdim yalnız iki film seyrettim diyee ! Herşey sizler için ama canlarım benimm :))
Sevgilerr eleştirmen tazekahvedenn !

9 Ekim 2009 Cuma

Özlemcimm bu da benden sana !

Blog aleminin bana güzel sürprizi Özlemin geçen gün bana gönderdiği hediyeyi burda yazmıştım.Ona onun kadar ince ve narin örtü işleme vasfından çook uzak olduğum için kendi tarzımda bişeyler yapmayı düşündüm.Umarım beğenirsin tatlım bu hediyemi.Kahve kadife üzerine çalıştığım için sade bej yada kahve gömlekle hoş olur diye düşünüyorum.

Çok simetrik çalışamıyorum ben yaptığım işlerde;herşeyi doğaçlama eklemeyi,çıkarmayı,düzenlemeyi seviyorum.Milimetrik hesaplarla uğraşınca hayalgücüm veda edip gidiyor çünkü ...Bu nedenle beğenmeyeceğin endişesi de yok değil hani ama ne yapayım deli kızın hediyesi de deli bişeyler oluyor böyle :)) Kartta da dediğim gibi mutlu,huzurlu,hayallerine kavuştuğun günlerde kullan canımın içi,seni çook öpüyorum bebekçim...










Tazekahve hediyesini gönderecek içi rahat, sevgiler herkeseee !

8 Ekim 2009 Perşembe

Türküz,doğruyuz,mutsuzuz ...


Az önce mailime gelen bir bültenden ufak notlar var altta ...Prf.Arif Verimli ile Türk toplumundaki antidepresan ilaç kullanımı üzerine yapılan röportajdan bazı kısımlar...paylaşmak istedim...Çoğu arkadaşımla normal sıradan başlayan sohpetimizin sonuna doğru antidepresan kullandığını öğreniyorum ve çok üzülüyorum.Bu yönüyle konu ilgimi çekti...Sen,bunu okuyan arkadaşım, inşaAllah toplumumuzun antidepresan kullanmayan kısmındasındır...


Türkiye de dört yılda, yüzde 75 artan antidepresan kullanımı herkesi tedirgin etti. Şimdi artan antidepresan kullanımının sorumlusu aranıyor. Kimi reçetesiz ilaç satan eczaneleri suçlarken kimi faturayı krize kesiyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi eski Başhekimi Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli krizin depresyon potansiyelini uyandırdığını doğruluyor:


Türk toplumu mutsuz...

2 yaşındaki çocukta bile depresyon var. Kadınlar ise kayınvalide ve değer görme takıntısı yüzünden erkeklerden 3 kat daha fazla depresyona giriyor. Biz psikiyatristlerin hatası, hastaya terapi için vakit ayırmayıp hemen ilaç yazmak. Parası olmayanlar doktora gitmeyip reçetesiz ilaç alıyor, çünkü hastaneye gitse akşama kadar sıra bekleyecek.


Hangi psikolojik hastalıklar arttı?

Önce hastalıkla mutsuzluğu ayırmak lazım. İnsanlar mutsuzluklarını hastalıkla çok fazla karıştırıyor. "Hastayım" demek sorunun bir çözümü gibi görünüyor.


İnsanlar neden mutsuz?

En çok kadınlar mutsuz. Kadın özgür değil, büyük bir baskı altında. İkinci noktada ekonomik sebepler var. Kimse arzusunu yerine getirecek ekonomik güce sahip değil. Üçüncü sebep ise eğitimsizlik. Karşısına çıkan sorunları çözebilecek bilgi düzeyine sahip değil.


Mutsuzkukla Depresyon nasıl karıştırılıyor?

Bir vurmalı çalgı düşünün; tumba ya da darbuka... Ben çalmayan biriyim, vuruyorum, karmakarışık sesler çıkarıyorum ama birisi melodiyle çalıyor. İkisinde de ses çıkıyor, ama aynı değil ki! Bu bakımdan birbirine çok benziyor. Depresyonda, mutsuzken yaşananların en az dört- beş misli yaşanıyor ve en az 15 gün sürüyor.


Anadolu'daki depresyonlular tedaviyi kolay kabul ediyor...

Antidepresan kullanımı 2003 te 14 milyon kutuyken 2008 de 31 milyon kutuya çıktı. Niye bu kadar arttı? Depresyon vakalarında istatiksel değil belki ama sayısal olarak bir artış var; krizden sonra da olan depresyonların nüksetmesi arttı. Mutsuz insanların sayısı ciddi şekilde arttı. Hasta insanı topluma tekrar kazandırmak için gerekli işi bulmakta da toplum olarak zorlanıyoruz. Adam hasta, bu adamı bir işe sokarsak öz güveni yerine gelecek toparlayacak ama iş yok.


Antidepresan başlama kararını nasıl alıyorsunuz?

Bir sac ayağı düşünün. Üç ayağının da yere sağlam basması gerekir. Birinci ayakta kişi :"Ben iyiyim" diyecek, ikincisi onu yakın zamandır tanıyanlar "O iyidir bir sorunu yok" diyecek. Üçüncüsü de üzerine aldığı sosyal rolü eksiksiz yerine getirecek. Bu üçü bir arada bulunmuyorsa kişi hastadır, endikasyon, yani tedavi burada başlar.


En çok kimler geliyor?

Büyük kentlerde daha mı fazla depresyon? Türkiye de şuna iyi bakmak lazım: Biraz okumuş, yazmış hafifçe "Ben biliyorum" diyen insanlar biraz daha fazla tedaviye direniyor. Anadolu insanı çok çabuk hastalığı kabullenip tedavi oluyor. Düşünülenin tam aksi yani. Modern görünen insanlar psikiyatrik tedavi kabul etmiyor. Akıl yürütüyor. Psikolojik tedavi görmeyi zaaf olarak görüyor.


Kadınların değer görme beklentisi bir hastalıktır...

Evli kadınlarda en önemli sorun kayınvalisiyle yaşadıkları... Bu çok önemli, hatta birinci sırada. Kadınlarda depresyonun görülme oranı erkeklerden 3 kat daha fazla. Kendine değer verilmediği tarzında bir algılama sorunları var. Kadınların yaklaşık yüzde 80 i kendine değer verilmediğini düşünüyor. Bu çok önemli bir sorun ve çok önemli bir rakam. Bu düşünce kadınların bir hastalığıdır. "Bir başkası bana değer versin ya da vermesin bana ne" diyecek insan lazımken... "Bir başkasının değer verip vermediğine göre mi yaşayacağım ben? Bana ne bir başkasından"diyen yok. Evet, bu bir rahatsızlık.


2 yaşındaki çocuk bile depresyona giriyor...

2 yaşındaki çocukta bile depresyondan bahsedebilirsiniz. Çocuklar anneyle ve kardeşleriyle olan ilişkisinden dolayı depresyona girer. Bir de anne babaya güvenmeme, onlar tarafından terk edilme korkusunun giderilememesi yüzünden. Kaygılarının rahatlatılamamasından kaynaklanır... Depresyona giren çocuk hırçınlaşır. Geçimsiz ve vurucu, kırıcı olurlar.


Düşündürücü tespitler değil mi...Üreten ve varlığını anlamlandıran insanın mutsuz olması imkansız bana göre.Allah tüm bu şartların bir araya gelmesi için feraseti ve diğer koşulları çoğaltsın hayatlarımızda.Amin...Ancak, başlamak, her zaman bizim görevimizdir unutmamalı !

Sevgiler canlar...


Kaynak :www.gazetevatan.com

5 Ekim 2009 Pazartesi

Özlemden gelen hediyem !








Dün akşamüzeri bütün bir çalışma gününün yorgunluğu üzerime çökmüş,hatta bu günlerden daha bir sürü var diyerekten pazartesi sendromumu sindirmeye çalışırken kargo görevlisi elinde paketle girdi içeri.
Özlemciğimden geliyordu bu kargo,yeni insan rengi Özlemciğimden ...Canım benim nasıl da özenmiş,büyükçe hayal ettiğimden de güzel bir örtü işlemiş.Kalbinin bütün inceliği tezahür etmiş her iğne hamlesine,bunu gördüm işinin zerafetinde.Bi de kendi gibi güzel güllerle bezeli karta not yazmış tatlım benim "inş. kızın olur da belki çeyizine koyarsın" diye.Annesini hiç tanımayan bir gönül dostunun kilometrelerce öteden gönderdiği hediyeyi çeyizinde görmek hayali kızımı da ne mutlu ederdi kimbilir.Bu sabah annemle kayınvalideme gösterdim onlar da ayılıp bayıldılar:)Çok çok teşekkür ediyorum güzel yüreğine canımcım, en kısa zamanda, ben de, bu güzel hediyeye layık olmasa da sana özel hoş bişeyler hazırlayıp göndereceğim inş.




Canımcım iyi ki tanıdım seni ,kaderin de işlediğin örtü kadar mükemmel olsun inş.

Özlemin bana gönderdiği ve çok beğendiğim bu parçayı ben de sizlere gönderiyorum...Keyifle dinleyin :)

Sevgiler herkese...

Eleştirmen tazekahve :)


Haftasonu dükkanda işlerin sakin olmasından faydalanıp bir film izlemek istedim...Sonuçta eğlenceli bi iki buçuk saat geçirdiğim için bunu her pazar yapma kararı aldım sonra.Hatta izlemekle kalmayıp izlenimlerimi sizlerle paylaşma ve puanlandırmaya da karar verdim ,tabi kendi çapımda arkadaş tavsiyesi kıvamında yorumlar bunlar :)


"Bernard ve Doris" , soylu bi aileden gelen Doris'in eşcinsel yardımcısı Bernard' a olan bağlılığını ve aralarında kurulan tuhaf ilişkiyi konu alıyor.Komedi drama arası bi film. Çok çok eğlenceli diyemeyeceğim bu film için zamanımı boşa harcadım da diyemem.Sonuçta izlemeye değdi.Susan Sarandon hayranıysanız bu film çok hoşunuza da gidebilir hatta.Her filminde olduğu gibi burda da performansı süper.Bir de "Lorenzo'nun Yağı"filminde başroldeydi hatta hayranlığım ordan gelir benim de.Süperdi...


Bu film benden 10 üzerinden 7 puan aldı ,sevgiler şekerler...

4 Ekim 2009 Pazar

Nerde aktivite orda ben !


Sevgili Seyhanın bloğunda hediye aktivitesini gördüm ve nihayet bloğunu da ziyaret etme fırsatı buldum sevgili hersheylerin.Bundan sonra böyle, nerde aktivite orda ben :) Alıştım bi kere ...Hem çekilişe katıldım hem de kahveye çağırdım sevgili hersheyleri ,bekleyelim bakalım gelecek mi :)


Sevgiler şekerler herkese,bana da bool şanslar :)

2 Ekim 2009 Cuma

Bi akşamüzeri fikrim geldiiii !

Bi akşam üzeri bi kutu fanta ve biraz cipsin ardından fantanın asidi daha mideme tezahür dahi etmemişti kiii fikrim geldi :))Tabi bu herkesin tahmin edebileceği gibi bir geridönüşüm projesiydi...İçimdeki geridönüşüm canavarı "yüzük kutusu yap bunu ! Yüzük kutusu yap bunu !"diye tutturunca eli mahkum aldım teneke kutuyu elime :)İlk defa kalkıştığım bu işe aman da çok kolay aman da siz de yapın falan demiyorum çünkü zorlandığım anlar oldu kesip biçerken.Ama yine de ortaya çıkan sonuç ve kabartma aşamaları zevk vericiydi yani.Fevkaladenin fevkindee hem de :)



Herşeyden önce bu iş için kumaş kesmeye elveda diyecek eski bir makas tedarik etmelisiniz :)
Müsvette bir kağıt üzerinde kutunun kalıbını çıkarmak menfaatinize.Kapağı kamburumsu olsun istediğim için ben kapak kısmının ölçüsünü biraz uzun tuttum.
Teneke zemin üzerine çizebilmek için asetatlı kalem işinizi görür.Keserken çizdiğimiz yerden yarım milim kadar fazla kesiyoruz.Ekleme payları için.
Ters kısımdan yine asetatlı kalemle istediğimiz deseni çizebiliriz.Ben rastgele çiçekler çizdim :)(Titizlenen pimpirikli hatunlar kalıp koyarak ta desen çıkartabilir benim sabrım yok ona )
Sonra da yine eski bi kalemle desenin içini kabartıyoruz;arkada desen çıkabilmesi için.Bunu yapmak oldukça zevkli :)
Kutumu katlama yerlerinden bükerken minik pensem çok yardımcı oldu.Teşekkür ederim pense abiye çook !
Ayakkabı boyası ile boyadım kabarttığım desenlerin üzerini ...Pinpiriklicim, sen yine uygun bi metal boyası bulursun fikir akşamüzeri geliverdiğinden benim onu da araştıracak vaktim ve sabrım yoktu :)
Sonra da sildim hafifçe hemen ...Bakırımsı bi hava kattı,teneke kutunun yüzük kutusuna dönüştüğü an tam bu andı işte :)Köşeleri birleştirirken ne kullandın derseniz ;silikon tabancamla silikonladım,sapa sağlam oldu,silikon tabancama da bi teşekkür burdan :)
Sonuç fena olmadı,amacım bi yüzük kutusu edinmekten ziyade kafama takılı bu deneyim isteğinden kurtulmaktı aslında ,yaptım kurtuldum:))




Kutudan kalan kırıntı parçalar da yakamı bırakmadı tabi,onlarla da hazırladım bişeyler."Az sonra" takdiği icabı onu önümüzdeki günlerde paylaşıcam şekerler...

Bakmak isterseniz daha önce burda kurdelalı takılar , burda da geridönüşüm gazeteliğimi paylaşmıştım.

sEvGiLeR hErKeSeEeE !!