31 Ağustos 2013 Cumartesi

Mukaddes Hanım'ın kahvesi :)

Sevgili Mukaddes hanım şu cicili bicili  bloğun sahibi .

 O aynı zamanda bir kahve dostu :)

Güzel Bursa'dan katılıp ses verdi bizim şu kahve şeysine ;))

Bizim kahve şeysi nedir peki ? Şurda açıkladığımız atraksiyondur o ! :)

Mukaddes hanım " ben de bi kahve sever olarak fotolarımı göndermeliyim" demiş paylaşmış bizimle kahve lezzetini. Çok teşekkür ediyoruz kendisine :)

Ve ege , marmara, karadeniz ...v.s. doğusu ve batısıyla tüm ülkeden kahve fotoları istiyoruz daha çok daha çokk ! 

Kahveye doymak bilmiyorsak suç bizim mi ?!  :)))



Bu foto Mukaddes hanım'ın sevgili kızı İstanbul'dan ziyaretine geldiğinde Bursa Kültürpark'ta  çekilmiş.


Bu foto da bloğumuzu okuduğu gün hemencecik çekilivermiş herhalde . Tarih: 26.08.2013


Bursa ' ya kucak dolusu hatta kucaktan taşası filan sevgiler olsun . Mukaddes hanım' a mutluluklar diliyoruz hayatının geri kalanında :)

Ve Türkiye ! Hadi amaa !  Öğrenmek istiyoruz kahveni nerde nasıl içersin ve neler düşünürsün senn ? :))

Paylaş bizimle ;) 

Sevgiler herkese ! :)



28 Ağustos 2013 Çarşamba

Kamer'in Kahvesi :)

Kamer , okuma aşığı çok tatlı bir genç :)

O'nunla neokur. com da tanışdık ve kahve müptelası olduğunu öğrenmemiz de aynı zamanlara tekabül eder. 

O,  kahvesini Ali Emiri Efendi ile ilgili hazırladığımız posttan etkilenerek sipariş verdiği kitabı okurken içmeyi tercih etmiş :) 
Ve bakın kahvesini içerken neler geçmiş aklından :)




"Çayın kalabalıkla arası iyidir. Kahve yalnızlık ister."
Kim demiş bilmiyorum ama güzel demiş öyle değil mi ?
Ben çayı hep kalabalıkla içerim gülen yüzlerle ve hoşbeş ederek. Bardakların biri gider  biri gelir; farkına bile varmam. 
Fakat kahve...Kahvenin yeri çok ayrı.. Gece karanlığı çökünce Yavuz Metehan Ünal'ın deyimiyle  "Sevdası kara, aşkı kara"Ankara'ya, kahvenin kokusu taa hissettirir kendini.. 
Çayı üç, dört, beş bardak içer de ne ara bitirdiğimin farkına varamazken kahveyi yudum yudum özümserim ben...
Yalnız olduğum için edemediğim hoşbeşin eksikliğini ise kahvenin kokusunu her yudumda içime çekerek gideririm...
Hele bir de kitap varsa yanımda.... Kamer/ 25.08.2013



Ne güzel söylemiş Kamer , hele de kitap varsa yanında :)
Kardeşimize  okuma aşkını hiç kaybetmeyeceği başarılı bir eğitim hayatı temenni ediyor ve sevgiler gönderiyoruz ;)

Siz kahvelerinizi nerde nasıl  içiyorsunuz peki ey ahali ! 

Bekliyoruz mailleri , bakınız : bundan bir önceki post :) 

Herkeslere sevgiler ! :) 


25 Ağustos 2013 Pazar

Bi kahve fotosu geleneği ! :)


Bi kahve şeysi başlattığımızı ilan ediyorum ! 

Bi kahve nesi ?

Bi kahve fotosu yayınlama geleneği ...

Yarışma yok , ödül yok , şartlar şurtlar vesair zorunluluklar yok ...

Bloğun sahibi gibi sade kendi halinde bir kampanyadır bu efendim  ! :)

Siz de bizim gibi bir kahve sever iseniz eğer (kahve sevmez olur mu ? hayat garipliklerle dolu, oladabilir tabiki  :p:) )bize kahvenizi içerken çektiğiniz  fotoyu mail atın ve o anki hislerinizi ,( nerde ne şartlarda  içtiğiniz  olabilir , içerken ki düşünceleriniz olabilir , her şey olabilir ) bir iki cümleyle anlatın. Ha ben cümle kuramam kurmam canımcım derseniz, sadece nerden hangi şehirden olduğunuzu  ve hangi saatlerde içildiğini filan  yazın post ediverin olsun bitsin :)

Yayınlayalımmm  , paylaşalım , kahvelerimizin telvelerinde buluşalım , sizin de kahve diyarında kırk yıl hatırlık bir sedanız kalsın...

Bu postun kahvesi bu fikrin sahibesi sevgili Zeynep'ten geliyor :) O,  şu sevimli bloğun sahibi Zeynep kişidir ve benim can arkadaşımdır ! Bloğunu takibe alırsanız hayata karşı cimcime duruşunu da takibe almış olursunuz bu hatunun :)

Bir gece yarısı içtiği kahve fotosunu göndermiş bize Zeynebimiz ve içerken ki aklından geçenleri bakın nasıl özetlemiş ;



"Acı kahve nasıl ki kavrulunca keyif veriyor lezzete geliyor, insan da ibtilâsı ile kavrulunca  halden anlıyor dertten anlıyor.
Kavrulmayan insan çok acı, hiç bir şeyden anlamıyor. Merhametsiz oluyor kalpsiz oluyor...
Ben her kahve içişimde bunu düşünürüm bu gece olduğu gibi... "  23.08.2013- Zeynep 


Teşekkürler Zeynepcik ve de daha devamını da bekliyoruz dediğim gibi :)

Peki yeni kahve fotosu için sıra kimde ? :)

Herkese sevgiler ! :) 

Not : Fotoları bana mail atın demiştim canlar , yanda mail şeysi var ama ben buraya da yazıyorum mail adresimi :

bilge.1978@hotmail. com 










19 Ağustos 2013 Pazartesi

Ali Emiri Efendi' yi biliyor muydunuz ?



Okuma aşkı diye bir şeyin bazı hayatları sandığımızdan daha fazla etkilediğini biliyor muydunuz ?

Ben yeni tanıştığım edebiyat aşığı bir dostum sayesinde tanıdım Ali Emiri Efendi'yi ve okumaya yeniden aşık oldum. Bu dostuma tekrardan teşekkürler ediyorum :) Biliyor muydunuz peki siz Ali Emiri Efendi' yi ? 

Mesela Ali Emiri Efendi'nin daha çok okuyacak zaman bulmak amacıyla hayatı boyunca hiç evlenmediğini... Ve Kaşgarlı Mahmud'un yazdığı Divan-ı Lugat-it Türk isimli muazzam eseri 1910 a kadar sadece adı bilinip kendisi bilinmezken  sahaflar çarşısında bulup Türk kültür tarihine kazandırdığını...   ?

 Dr. Muhtar Tevfikoğlu’nun Ali Emiri Efendi isimli eserinden faydalanılarak anlatılan Ali Emiri Efendi'ye ben hayran oldum , bakalım siz neler hissedeceksiniz :)

1857’de Diyarbakır’da doğan Ali Emiri Efendi, daha küçüklüğünden itibaren okumaya ve araştırmaya meraklıydı. Daha 9 yaşındayken dört bin beyitli bir kitabı ezberlemişti.



 Bu yıllarını kendisi şöyle anlatıyor: "Eğlenmeye merakım yok idi. Üstadımızla gezintiye gittiğimizde, çocuklarla oyun oynarken, ben bir tarafa çekilir kitap okurdum."

Ali Emiri, özellikle, tarih kitaplarını okumayı çok seviyordu. Bu sevgi o kadar büyüktü ki, bazen uykusunu bile bu uğurda feda ediyordu. Geceleri kitabı okurken, çoğu zaman sabahı ettiğinin farkına bile varmazdı. Uyuduğu zaman da yanındakileri uyutmazdı. Çünkü, uykudan önce okuduğu kitapları, uykusunda yüksekle sesle tekrar ederdi. Okumaları o dereceye vardı ki, vücudu zayıf düşüp hasta oldu. Doktorların kitap okumayı bırakıp gezmeye çıkma tavsiyesini de yerine getiremedi.

Kitap okuma merakı babasının ticari işlerine de zarar verdi. Babası Ali Emiri’yi onbeş yaşındayken, onu çarşıda bir dükkan açarak ticarete hazırlamak istedi. Fakat Ali’nin aklı parada pulda değil, kitaplardaydı. Dükkan içinde de kitap okumasını sürdürdü. Dükkana bir müşteri girdiğinde, "Mal orada. Fiyatı da şudur. Alacaksanız indireyim, yoksa beni boş yere meşgul etmeyin" diye sesleniyordu. Bunun üzerine müşteri de mal almadan gidiyordu. Babası oğlunun ticarete faydadan ziyade zarar verdiğini görünce, onu dükkandan uzaklaştırmak zorunda kaldı.

Çalışma hayatı memuriyette geçti. Katip ve defterdar olarak Diyarbakır, Selanik, Adana, Leskovik, Kırşehir, Trablusşam, Elazığ, Erzurum, Yanya, İşkodra, Halep ve Yemen’de otuz yıl kadar memuriyet görevinde bulundu. Çok sevdiği kitaplarla daha çok meşgul olabilmek için 1908’de kendi arzusuyla emekli oldu.

Emekliye ayrıldıktan sonra Ali Emiri, kalan hayatını İstanbul’da kitapları arasında geçirdi. Akşamları Divanyolu’ndaki Diyarbakır Kıraathanesine gidiyor, dostları ile sohbet ediyordu. Onun bu sohbetlerini Dr. Muhtar Tevfikoğlu şöyle anlatıyor: "Dostları dediğim, öğrencileri, daha doğrusu öğrenci hüviyetine bürünmüş arkadaşları. Ama nasıl öğrenciler? Her biri kendi sahasında tanınmış ilim ve fikir adamı, eser sahibi, kalem erbabları. Sohbet dediğim de bir nevi ders. O yaşlı başlı, kelli felli adamlar öğrenme heyecanı içinde, Emiri’nin etrafını sarmışlar, durmadan bir şeyler soruyorlar. Bazı ilmi meselelerde tereddütlerini gideriyorlar. Bilmedikleri kaynakları öğreniyorlar. Yeni mehazlar elde ediyorlar. Kısacası ondan bir anlamda ders alıyorlardı."


Ben Ali Emiri Efendi'yi çok sevdim ve O'nun gibi daha niceleri olduğunu da biliyorum...O'nun okuma aşkının yarısına sahip olsak şu an daha yaşanabilir bir dünyaya sahip olacağımızı da biliyorum...

Çok okumalı , abartmalı ve hayat boyu kitaplardan hiç vazgeçmemeli...

Sevgiler dostlar...

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Ve bayram bize gelir :)




Ve işte şu yaşadığımız bir aylık sürede olduğu gibi  sabır ve hamdle tüketebilirsek hayatı , yine böylesine bir bayram sevincine eş ferahlıkla noktalayabiliriz ömrümüzü...

3. günü dayanamayacak hale geldiğimiz durumu hatırlıyor muyuz şu an ? Ya da 15. gün ne kadar susuz kalıp da suyun değerini bir kez daha anladığımız anı ? Hiç birini hatırlamıyoruz ve sadece bayram sevincini yaşıyoruz... 

Ömrümüzün sonunda da yaşadığımız hiç bir sıkıntıyı anımsamadan sadece bayram sevinci yaşayacağımız kalitede bir hayat sürelim inşaallah...
Ve bayram gelsin bize , gelebilsin sevgiyle...

Herkese sevdikleriyle mutlu huzurlu bayramlar olsun , bloğumu okuyan sevgili blogcanların bizzat hayatı bayram olsun ! :)

Not : Ve Barış Manço ruhunu taşıyan biri kaldı mı bu evrende ? O'nunla evlenmek istiyore  benn ! :)



4 Ağustos 2013 Pazar

Sen yanlış gelmişsin kardeş !





Bazan hayal kırıklığı kaçınılmazdır  , çok çeşitli durumlarda ;



  • Tavsiye edilen bir filmi izlemeye başlarsınız.Sabırla harcadığınız  60 dakika sonunda  bir vakit kaybı durumuyla karşı karşıya olduğunuzu anlarsınız..Ya da bir kitap için de aynı şeyi söyleyebiliriz.O an ki his hayal kırıklığıdır 
  • Bir insanı tanırsınız , hayatınızın sonuna kadar O'nunla vakit geçirebileceğinizi düşünürsünüz ama öyle şeyler olur ki iki saniye daha görmeye tahammülünüz kalmaz.O his, hayal kırıklığıdır...
  • Bir alışveriş sonunda ödeme aşamasına gelince bir kaç şeyi elemeden  paranızın tutarı karşılayamadığını farkedersiniz. O his hayal kırıklığıdır.
  • Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın başına tatsız şeylerin gelip durduğu bir zamanda  bu durum karşısında hiç bir şey yapamayacağınızı fark edersiniz , hayal kırıklığıdır o.
  • Bazan insanların size olan aşırı ilgi ve rağbetinin sizden değil de onları mutlu ettiğinizden kaynaklı olduğunu anlarsınız , bu gerçekten hoş bişey mi diye düşünceye dalarsınız ...Hafif bir hayal kırıklığı kokusu yayılır o an yine...
  • Kafanızda kurguladığınız ve zevkle icrasını hayal ettiğiniz o muhteşem projenin birileri tarafından yapılıverdiğini ve o kişiye milyonlar kazandırdığını görürsünüz. Bu hayal kırıklığının babasıdır esasen...
  • Kullanma kılavuzunda ballandıra ballandıra anlatılan telefonunuza bir türlü whatsapp zımbırtısını kuramazsınız mesela , o bir hayal kırıklığıdır. 
  • Kabarması ön görülen kek kabarmaz ,
  • Kuru temizlemesiz  temizlenir denilen kıyafet ilk yıkamada berbat olur ,
  • İnternet alışverişiniz elinize ulaşan kargoyla fiyaskoya döner...

Bunlar hep hayal kırıklığıdır...Milyonlarca örnekle bu liste uzar gider...Ama aynı zamanda  "bu dünyanın çok eğlenceli bir yer olması" fikri  başlı başına bir hayal kırıklığıdır. Bu fikri ne kadar ötelersek mutluluk ve huzur  o denli yakınlarımızda dolaşır. Asıl mutluluk ve eğlence ahiret yurdunda bizi bekler inandık eyvallah dedik ...
Bunu kanıksadığımız günden beri şahsımıza yapılan her türlü içgüdüsel davranışa tutuma  gülüp geçme yetisi gelişti bizlerde...
Ve bunun gibi her mevzuda ağlayıp sızlayıp huysuzlanan dünya elemanlarına demek istediğim bişey var hep :
"Sen yanlış gelmişsin kardeş !" 
"Sıfır hayal kırıklığı, anca ahiret yurdunda..." :)

Hayal kırıklıklarıyla içli dışlı olup aynı zamanda mutlu olabilen insanlara çok ihtiyaç var... 

Sevgiler dostlar... :)


Not: Bloğu gezip dolaşıp fikir beyan etmeyen her  okuyucu da  hayal kırıklığıdır :P