28 Haziran 2014 Cumartesi

Rüya rüya içinde / Ali Haydar Haksal

Ali Haydar Haksal'ı ilk kez okudum. Ödüllü bir yazar olduğunu da bu vesileyle öğrendim. Ayrıca Yedi iklim edebiyat dergisinin de kurucularındanmış kendisi. 

Bu kitabı, rüya temalı öykülerinden oluşmakta.Her öykünün içinde yer alan  rüya sizi başka bir alemin kapılarına taşıyor her seferinde.Özellikle her öykünün sonunda Peygamber efendimiz(s.a.v) 'in rüya ile ilgili menkıbelerinden birer örnek vererek Asrı saadetle bağlantı kurması çok hoş olmuş. Okuduğumuz menkıbelerden Peygamber efendimiz(s.a.v.) 'in rüyalar konusundaki duruşu hakkında da fikir sahibi oluyoruz ayrıca. 


Size giriş bölümünden çarpıcı bir alıntı aktarmak istiyorum :

"Derin bir sessizlik. Sessizliğin sesi,inleyen bir ruh. Kafatasının etleri çürüdükçe kafatasının kemikleri çürüyor adamın.Dişleri gevşiyor, dişlerinin araları açılıyor, göz çukurlarının boşluğu karanlık bir oyuk olarak ortaya çıkıyor, avurtlar kalmıyor, alın kemiği bembeyazlaşıyor, boyun kısmı bitiyor, kuru ve ak pak bir kemik yığını beliriyor, saçların kimi toprağa düşüyor, kimi kafatasının üzerine yapışıyor, toprağa ölü bir sessizlik karılıyor...
.......
Kurtçuklar yuvarlanıyor, sürünüyor, birbirinin üzerinden geçip gidiyorlar, kaynıyorlar...
.......
Her beden kendi kurtçuğunu mu üretiyor ? Her beden yeniden kendi ölümünü mü hazırlıyor ?
Bu kurtçuklar bir başkasına mı ulaşacaklar,bu derin kuytuluğu...nasıl, nereye ve kime gidecekler ?"


Bu, kitabın ilk öyküsünden girişteki bir alıntıydı...

Dostlar herkese hayırlı ramazanlar :)

Saçma sapan ramazan sorularının yer almadığı ve tüm kalp hastalıklarından arındığımız bir Ramazan olsun inşaallah...

Ayrıca kimse kimsenin inancına karışıp kalp kırmasın da...

Başka bir kitap incelemesinde görüşmek üzere ;) 

26 Haziran 2014 Perşembe

"Tatil" nedir ?

Yazın gelmesiyle birlikte her yerde aynı manzara...

İnsanları sınıflandıran en temel öğelerden biri olan "tatil" olgusu hayatımızda yerini alır her yaz.

Beş yıldızlı oteller, butik oteller ve pansiyonlar v.s. Hadi sınıflarınıza insancıklar  ! denmişcesine insanlık ekonomik gücüne göre gider tıkılır denize nazır mekanlara. 
Gidemeyenler de talihine küskün neşesizliklerini perçinler her yaz. 

Bu işler neden böyle ya ? :)

Neyse felsefe yapmayacağım , sevmediğimi bilirsiniz :) 

Peki ben mi ?

Denizli'deki en sevdiğim arkadaşlarımdan biriyle harika bir iki gün geçirip geldim. Güldüm, hüzünlendim, konuştum, eğlendim, düşündüm,  çok şeyi  "hissederek" geri döndüm.Güzel bir ara vermiş oldum hayata... Tatilin tanımında; gündelik hayatın sorumluluklarına ara verip dinlenmek anlamı yatıyorsa tatil yaptım da, deniz kenarında ketçaplı kızarnış patates yemekse tanım tatil yapmadım sanırım...

Neyse Ramazan'ın rahmetini bekliyorum şu ara, az kaldı :)

Görüşmek üzere dostlar ;) 



20 Haziran 2014 Cuma

Behcetü's Seniyye

Semerkand dergilerinden birisinin abonelik hediyesiydi sanırım...Hangisinin olduğunu tam hatırlayamadım şimdi.Behcetü's Seniyye.
Ama Semerkand yayınları içinde satışı da vardır mutlaka. 
Kitap, Nakşibendilik tarikatının doğuşunu ve adaplarını anlatmakta...Sevgili Peygamberimizden en sevdiği arkadaşı Hz. Ebu Bekir (r.a.) ' e  sonra da Şah-ı Nakşibendi (K.s.) 'ye ve günümüze kadar uzanan silsile vasıtasıyla tasavvuf gönüllüsü ümmete miras bırakılan usul ve adapların tek tek açılımı ve silsile içindeki manevi büyüklerin künyelendirilmesi yapılmış. Bunun yanı sıra anlatılan bazı menkıbelerle tasavvuf öğretilerini daha etkin olarak da kanıksayabiliyorsunuz.Allah dostlarına dost olmayı kalbine koymuş, şeriat ve tarikat ekseninde bu işin okuluna niyetlenmiş her kulun okumasını tavsiye edebileceğim bir kitap. Tasavvufu , sosyal medyadaki  çakma Mevlana sözlerinden değil de, bu iş için gecesini, gündüzünü, gençliğini, yaşlılığını tüketip gitmiş alimlerden öğrenmek isteyen herkese de... tavsiyedir. 


Alıntılarda eklemek istediklerim de şunlar :

*Kamil bir mürşide intisap etmek gereklidir. Ziraz insan kendiliğinden yetişmez.Nitekim arifibillah Şeyh Ebu Ali ed-Dekkak (k.s.) şöyle demiştir :
Bir başına bakımsız olarak kendiliğinden biten ve yetişen ağacın meyvesi olmaz. Meyvesi olsa da tatsız olur, lezzeti olmaz.Her şeyin bir sebebe bağlı olmasının gerekliliği,Allah'ın değişmez kanunudur.Zira O her şeyi bir sebebe bağlamıştır.Zahiri doğum ve çoğalma, anne ve babasız mümkün olamayacağı gibi , manevi doğum denilen marifet ve kamil mürşidin terbiyesine girmekle gerçekleşir, kendiliğinden gerçekleşmez.

*"Çünkü dünya, ilmin vatanıdır. Fakat dünya, ilmin hudutları dışındaki harikulade şeylerin vatanı değildir ."

Nedir bu ilmin hudutları dışındaki "harikulade dünya" dostlar ?

Ulaşmak istediğim dünya...

Varılmak istenesi dünya...

Başka bir kitap incelemesinde... mutlaka görüşmek üzere ... 



17 Haziran 2014 Salı

Sinema sinema...

Biraz da film olayları diyecek olursak...

Bakalım neler izlemişiz neler ? :)

 Dünya sadece metal atıklardan mütevellit bir çöplük olarak kaderine terk edilmiş vaziyettedir. Ve esas oğlanımız Wall-e ismindeki çöp toplayıcı robotumuz bu koca ıssız kasabada yalnızlık içinde hayatını devam ettirmektedir. Ama yalnızlık da canına tak etmiş ve eski Amerikan filmlerine sarmıştır. Neyse gün gelir duaları kabul olur ve uzak diyarlardan bir diğer robotun  gelişiyle olaylar atak yapar.Uzay çağının sonrasında insanlığın  akıbetine dair hayali bir atıf yapan film hem eğlenceli hem de irdeleyici diyeceğim." Dünyamıza sahip çıkalım kardeşim !" gibilerden süblimal bir mesajı var çünkü :) İmdb : 8.5 Animasyon sevenler için tavsiyedir :)
Sıkı bir Jack Nıcholson hayranı olduğumu bilmeyen var mı ? Bence kalmasın :) Guguk Kuşu'ndan beri baba starımdır kendisi.O hiç ölmesin diyeceğim de, var mı öyle üç kuruşa beş köfte ? Vakti gelince ölüp gidecek amcacım inanılır gibi değil :) Ya neyse abartmayalım :) Bu film de Morgan Freeman'la güzel bir sevgi pötürcüğü olarak gördüm yine kendisini. Sosyal mesajlı bir film. Yani esasen şunu demek istiyor abiler : Hayat kısa, ne yapacaksan yap ama sevgiye vefaya çok önem ver, çünkü onlar kolay bulunur şeyler değil...felam... Bu filmin içinde kahveyle ilgili sürpriz bir final var ki çok güldüm ona :)) İmdb 8.3 canlar. Kaçırmayın bunu da ;)

Ah Çağan Irmak...
Canım Çağan Irmak...
Heyy Çağan Irmak ! 
Sen de ölmeee ! 
Bu filmi izleyin ! Nokta !
Bu filmi gençlere ya da (varsa çevrenizde) kendinden başka kimseyi düşünmeyen kibir abidelerine izlettirin. Yapın bunu. Para teklif edin. Çamaşırlarını yıkamayı teklif edin...
Yeter ki izlettirin... 
İzledikten sonra bu hararetli tavsiyemin nedenini anlayacaksınız ;) İmdb filan söylemiyorum bile ;)


Ve yine duruma bakıp ne görüyoruz ?  :

Saçımı sizler için süpürge etmiş, enn ama enn nadide filmleri seçmiş miyim ?

Yapmış mıyım ?

Evet, tabiki de ! :)

O halde diğer film tavsiyelerinde görüşmek üzere ;)

Sevgiler herkese ! :)

14 Haziran 2014 Cumartesi

Şükü ve ben...

Benim bir tane Şüküm var :) 

Yani ben O'na "Şükü" diyene kadar, herkes O'nu Şükran Hanım diye biliyordu ama artık sadece benim Şükü'm olarak anılır oldu kendisi :)

Hatuncuğumla aramızda sürekli aşağıdaki diyalog geçer.İlk gördüğümde boynuna sarılarak ve bağırarak derim ki hep :

-Şüküü ! Şükücümm !  Hayatımın kadınısın biliyosun dimi  ?!

-Git hadi git, herkese söylüyon onu sen.

-Aaa ! İftira ! Nerde, ne zaman, kime demişim ya ? 

-Geçen gün Ayşe'ye söylüyodun, duydum işte.

-Şükü aramızda bunların lafı olmaz cicim, hem senin yerin başka bilemedin mi onu sen ?! 

-Hıı...tabi tabi...hep aynı hikaye. 

Aslında, O inanmasa da hayatımda çok özel bir yeri var gerçekten. Annemi kaybettikten sonra bulduğum anne potansiyelinin gani gani kaynaklarından biridir kendisi. 

Tabi bunu sağlayan ortak paydalarımız da fazlasıyla mevcut :) Ne mi onlar ? 

Mesela eski ve kullanılmayan şeyleri elden geçirip cix objeler haline getirmeye bayılıyoruz ikimiz de :) Bir araya geldiğimizde çılgınlar gibi yapıp ettiklerimizi anlatıyoruz dakikalarca.O esnada etraf bize biraz deliymişiz gibi bakıyor ama umrumuzda mı ki Şükümle :)) 

Neyse işte, bu yeni "sen de yap şunu" konusu da Şükü'cüğümün bana verdiği gömlekle ilgili. Gençlik yıllarında, yani 38 bedenlik fıstık gibi bir hatunken giyiyormuş bu gömleği. Çok sevdiği için uzun yıllar saklamış. Sonra da bana hediye etmek istemiş, " En güzel sen değerlendirirsin" dedim diyerekten verdi geçenlerde. 
Yemişim  Mango'sunu  Vakko'sunu ! Şükümün kıymet verip sakladığı, sonra da bana hediye ettiği gömlek on basar ki onlara ! 

Hemen kolları sıvadım tabi ben de bu sebep :) 

Hedef : Gömleği en güzel şekle şemale sokup Şükümün mutlu ve hayran bakışları karşısında defile yapmak. 

Bu hedef de 12 den vuruldu elhamdülillah :)

Nasıl mı ?  

Aynen şöyle :)

Bu gömleğin ilk hali oluyor, henüz üzerinde operasyon izleri yok tabi bu aşamada :)


İşe ilk olarak yaka modelini değiştirmekle başladım. Kat izlerini ütüleyip bir düğme deliği açarak kruvaze yakayı hakim yaka haline getirdim ve sonra da pullarla makyajı yapıldı :) 

 Son olarak da kenardaki pilelerin üzerine ve kollara pullar dikilip hayal gücüne göre son şekil verildi. Bu kısım en sevdiğim kısım... Yani süsleme olayı. Ne kadar bol pul o kadar ego ihya ! Haha :)) 
Yok yea o kadar rüküşlüğü de kaldıramıyorum esasen. Neyse son hal bu şekle büründü işte... İkinci "sen de yap şunu" aktivitesini de bu şekilde icra etmiş olduk. Gömleğin burda rengi biraz mat duruyor ama gerçekte giydiğimde herkesler beğendi dipçik not olsun :) 

Şükümmm ! İster inan ister inanma ! Hayatımın kadınısın sen çok net ! Sağlıkla ve huzurla uzun yıllar yaşa emi :)

Sevgiler blogcanlarım :) 

10 Haziran 2014 Salı

Çok derinlerde...

Yani şu şarkıyı dinlemesi gereken o kadar insan var ki ...

Yani şu sözlerden mesaj alması gereken o kadar fazla...

Yani bu bloğu okuyup da şu şarkının kendisine kapak olacağına inandığım o kadar fazla...

Yani ... ?

Yani hayat böyle, düşünme çok fazla  :)


6 Haziran 2014 Cuma

Nasılsın iyi misin ?

Bir sorunum var aslında.
Ama çok önemli bir sorun hem de...

Yeni hayatlar tanımak istiyorum, yeni yaşanmışlıklar, yeni ortamlar, yeni kültürler, yeni mekanlar da belki...

Ama gezerek değil, ama yeni egoları tölare ederek değil, ama yeni kültürlerin benimkini asimile etmesine göz yumarak  değil...

Ama ama !?

Blogları gezerek olsa ya tüm bunlar ?

Bloglar yeni dünyalar demek değil mi esasen ?

Blog gezme işini bir sisteme oturtsam, belli vakitleri ciddi ciddi bu işe hibe etsem, hatta belki de bazen notlar/linkler kaydetsem ?

Nasıl olur ?

Süper olur !

Eyy Salvador Dali' nin resimlerine yansıyan akışkan zaman ! Biraz yavaşla ve bana hizmet et artık !

Ve sen orda internet dünyasının bir yerlerinde keşfetmemi bekleyen belki de yüz yıllık ama benim için yeni blogcan !

Nasılsın iyi misin ?



Bi orjinal hallerin varsa ses ver de sana geleyim, seni bulayım, seni kendime katıp azıcık çoğalayım  ! 


İyi haftasonları olsun dostlar :)

5 Haziran 2014 Perşembe

Hikem-i Ataiyye

Bu kitabı okuma sürecimde o kadar çok kişiye anlattım ve o kadar çok kişiye tavsiye ettim ki sanırım çevremde fazlasıyla meraklısı oluştu. Ne gariptir ki sürekli adından bahsetmeme rağmen yine de bir çırpıda söyleyemediğim tek kitap adı budur herhalde... Hikem-i Ataiyye... Yazması daha kolay :)

Mesnevi öğretilerine hepimiz aşinayız değil mi ? Ya da daha güncel örneklendirmek gerekirse uzak doğu kültürünün huzur verici(!) mistisizmine... Biz, huzurun ve mutluluğun, sadece paketlenmiş ticarileştirilmiş sonra da görsel/yazılı medya aracılığıyla zorla hayatımıza dikte edilmiş şeylerde olabileceğine inandırıldık son dönemlerde. Refah içinde bir yaşantının belli bir fiyatı olduğunu ve ancak ücreti mukabilinde elde edilebileceğine de hani... Oysa geçmişimizde, ışık kaynağı  gibi zamanlarını aydınlatmış tasavvuf büyüklerinin yazdıkları eserlere şöyle bir bakıversek, Batı'nın en hümanist tavırlarına bile taş çıkartacak yol haritalarını buluruz. Elimizden tutup,bizi gerçek özgürlüğün bulutlar üstü mekanına çıkartacak Allah dostlarının öğretilerine kulak versek...Bugünkü buhranların çoğu hayal olurdu belkide... 
Ama bu zor ve herkese nasip olmayan bir yolculuktur ki, o sebepten okuduğum bu eser gibi çoğu eser kütüphanelerin raflarında istiridye içindeki inci gibi keşfedilmeyi beklemekte... Hikem-i Ataiyye , Şazeli tarikatının büyüklerinden, aynı zamanda fıkıh, tefsir v.s. ilimlerin tahsilini veren Ataullah İskenderi (K.s.) 'nin tasavvufi öğütlerini içeren bir kitap. Kısa başlıklar ve açıklamaları halinde düzenlenmiş 2009 basımı Semerkand yayınlarından çıkmış. Son derece anlaşılır ve akıcı bir üslupla yazıldığı için kısa sürede bitirip lezzeti damağınızda kalır cinsten bir kitap. Israrla tavsiyedir... 


Alıntılar kısmına sayfalar dolusu şey eklememek için kendimle mücadele halindeyim.Çoğu eklenesi bölümü eleyip alıntılar kısmına  karar vermek hiç kolay olmadı :) İşte kitaptan bazı başlıklar...

"Günah işleyince ümidin azalması, amele güvenmenin alametlerindendir."

"Allah seni sebeplere muhtaç bırakmışken senin o sebeplerden soyutlanmayı istemen gizli şehvetlerdendir."

"En yüce himmetler bile kader surlarını yaramaz."

"Tedbir almaktan nefsini rahat tut.Allah'ın senin yerine yaptığı işi kendi üzerine yükleme."

"Bazıları , 'Nefsini köpekten daha kıymetli gören, kibirlenmiş ve Allah'ın gazabını hak etmiştir'demişlerdir."

"Şeyh Abdurrahman Said büyük bir fakih idi.
Bir kış günü çamurlu ve dar bir yolda yürürken karşıdan gelmekte olan bir köpekle yolları kesişti.Kendisi yolun orta ve temiz yerinde, köpek ise biraz alçaktaydı.Bir müddet köpeğe baktıktan sonra yerinden ayrılarak , daha alçak ve çamurlu olan bir kenara çekildi.Bu olayı gören biri O'na sordu :
'Çok garip bir şey yaptın. Temiz yeri köpeğe bırakıp kendini niye çamura attın ? ' Dedi ki :
'Yolun ortasındayken bir an kendimi ondan üstün hissettim.Oysa vallahi o benden daha üstün ve ikrama daha layıktır.Benim çok günahım var köpeğin ise yok. Bu sebeple yolu ona bıraktım.Şimdi ise Allahın beni bağışlamamasından korkuyorum.Çünkü benden daha hayırlı olandan nefsimi büyük gördüm. ' "

İşte dostlar gerçek "insan hakları" ...

Gerçek hümanizm...

Gerçek mutluluk...

Gerçek özgürlük...

Hayal edilesi ütopya...!


Diğer kitap incelemesinde görüşmek üzere... 

1 Haziran 2014 Pazar

Pazartesi sendromu da neymiş ?

Sahi nedir o ? Yok öyle bir şey tabiki :) 

Epeydir yeni hafta totemleri yapmadığımızı fark ettim dostlar !

Yani bu "totem" olayının bize empoze edilen hali tamamen zoptrik bir uydurmadır ama bizim bu felsefenin peşine düşme gayemiz tamamen başkadır.İnançlarımızın öğretileri gereğince pozitif düşünme yetisini geliştirip akıbetin hayr olmasını talep etme sevdasındayız biz.Yoksa hiç bir şeyin bizim dillendirişimizle değiştirilebilir olduğu iddiasında değiliz. Çünkü kainattaki tüm düzenleme atraksiyonu alemin mühendisi Rabbimize ait malumunuz. Ama duamızı yaparız... Sonuna kadar yaparız, bıkmadan usanmadan da başa sararız ! Bizim totem de böyle işte, on numara beş yıldız valla ! Güzel düşün güzel yaşa ve güzel şeyler başına gelsin zincirleme olaylar tamlaması gibi anladınız mı dostlar ? Neyse açıklamalar kısmından sonra bu haftanın totemini yapalım o halde hep birlikte...

Tüm bekleyişlerin son bulduğu, sıkıntıların kederlerin uçup gittiği, anlaşılmadığımız kısımların ay gibi ortaya çıkıp netleşmesiyle anlaşıldığımız, üzdüklerimizi sevindirdiğimiz, sevindirdiklerimizi de coşturduğumuz bomba bi hafta olsun hepimize ! :)) "Ya şu şöyle olursa onu nasıl yaparım ki ??" diye düşünüp durduğumuz tüm abudik gubudik dertler birer birer ahenkle çözülüversin... Sonra da Mevla'ya dönüp bir teşekkür gülüşü çakalım hep birlikte ;)

Aminler aminle aminlerr !

Bakın bakın bi de konu şarkısına !

Bugün arkadaşımın arabasında keşfettim bu şarkıyı :) Ferhat Göçer'le pek anlaşamayız ama dualı nidalı muhabbetli güzel bi şarkı bu ! :) 

Ya sizce ?



On numara haftalar olsun ! :)