30 Temmuz 2010 Cuma

Dua.....

Please...... açın sesi sonuna kadar ....





Sanırım her şeye rağmen yine de seninle çok sağlam bi bağ kurmuşuz…Hatta kökleri varıp gidip içimde en derinlere saplanan bir bağmış aramızdaki.

Yap dediklerini yaptım hep diye övünemem biliyorum.Ya yapma dediklerin ? Yakma kudretinden kaçar gibi sakındım mı onlardan?Hayır,hayır…Bu da yersiz bi övünmenin önüne geçemez mutlaka.

Üstüne üstlük çocuksu kaprislerim de az olmadı sana,zararı kendime dokunan…Bazen de tüm diğer kullarını kıskanırcasına ihtirasla sarıldım emirlerine.Senin hoşnutluğunu dilemekten önce, tüm diğerlerini sollayıp en sevilenler listene kaydolma sevdasıydı bu belki;gelip geçici oldu zira .

Ödül beklentileri,kaprisler,ihtiraslar,kıskançlıklar seni kişileştirme gafletine düşürdü beni aslında.Haşa…Farkındayım milyarlarca ışık yılı uzağına düşmüş hissettiğim şu günlerde :( Farkındayım ; itaati ödül için,sevmeyi sevilmek için,korkmayı da cehennemden kaçış için tercih ettim ben.Hoşnutluğunu kazanma telaşını unuttum gitti,önemsemedim gereğince … :(

Nasıl el açılır şimdi,nerden başlanır diyalog arayışlarına ?Bilemiyorum…Ama noksanı tespit etmek milad olabilir belki diye düşünüyorum…

Zira kaprisli hallerim,ihtiras çığlıklarına gömülüşüm,sırtımı dönüp gidişlerim,gaflete kapılmış sürüklenişim aşamalarında biliyorsun ki, kalbimde, derinde bir köşede adın çınladı durdu.Akıl ve mantık fazla kurcalamadı ama kalp,hiç kopmadı senden aslında.”Çok sağlam bi bağmış aramızdaki” deyişim bu yüzden…

Günahlar,tövbeler,gel-gitler ve anlık coşkular…Hayat bu öğelere sarıp sarmalanmış yuvarlanırken artan ivmeli hızıyla yokuş aşağı,tüm bu hengamede kalbimde yıllanmış bi saatin saniyeyi ifade eden tık tıklayışları gibi adını sayıkladım durdum her daim.

Ayıplarımı örttüğün,günahlarımdan dönüş beklediğin,başarma azmi ve gücüyle beni donattığın şu günlerde tek dileğim var senden :

İnsanları senin için sevdir bana,hayvanları senin…yaratılmışı senin…
Olayların altındaki hikmet çizgilerini belirginleştir.İçime döndür beni de kendimi senin için seveyim…Ve tüm yaratılmışa,kainata döndür yüzümü de seni göreyim, yine senin için seveyim…Hissettir yaratıcım…Seni, senin için seveyim …

Bilgece haller as boynuma süsüm bu olsun…
Endamım, bana lutfettiğin yakınlık olsun.İrademi güçlendiren tevekkül ise,heybetim…

Heyy Yaratıcım !

Bir dilsizin hitabetindeki acizliği ile istiyorum ki senden,rahmetinle kendi arama kendi elimle koyduğum engelleri kaldır. Ve kaldır sevme meylimdeki tüm karşılık beklentisini maddi manevi ne varsa...


Senin için sevdir sadece, tüm yaratılmışı, aramızda inatla koruduğum bağın hatırına.


Güneşin yüzümü okşayan sıcaklığını rahmetinin elleri bildiğim o günün hatırına …

Başımı balkon demirine yastlayıp yıldızlarla süslediğin gökyüzü yorganı altında huzur bulduğum o gecenin hatırına …

Yüzü kir pas içinde kalmış geçen günkü küçük kızın masumiyet boyasını fark ettiğimde “her fıtrat İslam üzere doğar”gerçeğine inanışım hatırına…

Şerler altında yetersiz dimağımla hayır,hayırlarda da itinayla “şer”ihtimali arayışlarım hatırına…

Nefsim adına her şeyin ,senden uzaklaştıracak her şeyin nefretime muhatap kaldığı şu ve benzeri günler hatırına…

Ve işte bu sayfaya bu duanın,kimi kalplerce “riya” olarak anılması zannına karşın benimki gibi başka dertli kalplere de ilham olması ihtimaline sarılarak acizce yazılışı hatırına…

Sütten çıkan ak kaşık falan gibi,yeni doğmuş bebeğin gülümsemesi misali,yağmur sonrası toprağın kokusundaki asalet gibi,hatta beyaz sakallı bi dedenin hayır duasınca belki ...O denli saf o denli temiz hislerle :

Bana sadece ve sadece hoşnutluğunu dilet,arzulattır Allahım…

Amin…


Sanatçı olmak...


Lütfen dinleyin ...


Sen hiç görmedin
Su vermeye benzedik
Plastik çiçeklere
Hiç görmedin
Sen hiç görmedin
Dans ettik durmadan
Kırık camlar üstünde
Sen öyle sana benzeyen her şey gibi
Erirken avuçlarımda ben
Unutuyorum
Hoşçakal
Olacaklar sensiz olsun
Daha durmam boşluklarında ben
Unutuyorum
Sen hiç görmedin
Baştan böyle yazılmış
Yok kimsesi kimsenin
Hiç kimsenin
Sen hiç görmedin
Sonu baştan yazılmış
Bitti bitti bitti kelimelerim...


Sanatçı olmak bunları yazabilmek sanırım...Seni seviyoruz Emre !

28 Temmuz 2010 Çarşamba

The life before her eyes


Uma Thurman 'ı çok sevmiyorum aslında. Kill Bill ' deki o kabadayı pozları bana hep uyduruk gelmiştir.Sory Uma :) Ama gerçek düşüncelerim bunlar :) Bu filmi elime ilk aldığımda ilgi çekici bi hikaye olabileceğini düşünmüştüm.Ama Uma Thurman faktörümü yoksa hikayenin gel gitlerle işlenmiş olması mı bilmem beni filme ısındıramadı.


Amerika da son yıllarda hayli yaygınlaşan öğrenci cinnetlerinden birinin, bi genç kız hayatındaki izlerini anlatan dram gerilim tarzı bi film.Bi prof.la evli olan esas kızımız Diana(Uma Thurman),okul hayatındaki yaşamış olduğu bu trajedinin 15. yıldönümüne yaklaşırken tüm hayatını ve kendini sorgulamaya başlar.Bu durum şu anki hayatında herşeyin mükemmel olmadığını anlamasını sağlayacaktır.

Her zaman yaptığım gibi filmi izleyip izlememenizden ziyade,ruh halinize göre bi değerlendirme yapayım:


"Aman bugün neşemden yıkılabilir ortalık,çok mutluyum,çok mutluyum!" diye zıpladığınız bi anda izlemeyin bu filmi.Hazır düzeni bozup neşe kaçırmanın alemi yok kendi kendinize :)

Hmm... canınız biraz sıkkın ,rutinden de sıkılmışsanız filmin gel gitleriyle kafanız dağılır ihtimalince izlemeniz iyi olabilir ...


Kanımca tabi :))

Aslında filmde en çok beğendiğim şey Diana nın gençliğini oynayan Evan Rachel Wood'du.
Kendisi alttaki güzel :)


Lise kıyafetleri ve kolundaki bilezikleri hala aklımda :))

Mutlu kalın şekerler !

25 Temmuz 2010 Pazar

Düden Şelalesi !

Hep söylüyorum; insan memleketinin her karışını tanımalı,imkan varsa gezip dolaşmalı.En azından bilgi sahibi olmalı.Antalya da Düden şelalesi'ne götürmek istediklerinde beni "eveet bir vatan köşesi daha görücem ! " dedim içimden :)) Gerçekten harika manzaralar vardı ama aylak blogçu olduğum için her muhteşem detayı çekemedim şekerler.Çok sory :)) E bi yandan da iyi yaptım belki de tadımlık görüntülerle içinizden bazıları heveslenir gezip görmek ister ; iç turizm belli miktarda kıpırdanır sayemde fena mı :))

Düden şelalesine ait açıklamasız fotolar altta.Antalya şehir merkezine çok yakın bi yerde Düden Şelalesi.Bölge otellerine konaklamaya yada tatile gelen dostların yarım gün ayırmasına değer derim :))












Su bana hep sınırsız gücü ve coşkuyu hatırlatıyor ...Bu kareler , en bariz örneklerinden .Sizce de öyle değil mi :))
Sevgiyle ve coşkuyla kalın...

22 Temmuz 2010 Perşembe

Antalya Antalya !!

Uzun yıllar tatsız nedenlerle gidemediğim Antalyada yaşayan abiciğin evine geçtiğimiz haftasonu teşrif edebildim efendim.Çok çok özlemişim onları...Abim sabah otogarda beni karşılayınca sarıldım ona sıkı sıkı ve aç karnına çay içme teklifini bile geri çeviremedim O nu kırmamak için :) Abicik ,evet o sabah o çay midemi bulandırmıştı ama seninle paylaştığım herşey gibi mutlu etmişti beni yine de :)

Yediğim içtiğim kendimin, gezip gördüklerim de işte altta !

Antalya denince H2O suz olur mu değil mi?Bu havuz,abimlerin balkonundan görünen manzara.Her akşam havuz başında yemek olayı bizimkiler için fantazi değil yani,vay be :))
Biliyomuydunuz Antalya'yı keşfeden bi adam olduğunu.İşte şu yarı giyinik heykel Attalıa bu amcamızmış.Ben bu haftasonu öğrendim :) Heykelin önünde uzun bi açıklama var ama buraya detay yazmıyorum.Vikipedia yı açın bakın şekerler ...

Bu da meşhur Kaleiçi çarşısına inerken sizi karşılayan tarihi saat.Bizimkiler beni çekiştirirken acele bi kare almayı başardım :)


Bu abimiz de hayran kaldığım cam ustalarından biri.O, işini yaparken kimseyle göz kontağı bile kurmayıp konsantre oluyor,hatta alnındaki ter damlacıklarını bile yanındaki arkadaşları siliyor.Bizzat şahit oldum :)
Gürültüden "Harikasın !" dediğimi duymadın abicik ama yaptığın iş ince bi ruhun ürünü olabilir sadece.Gerçekten harikasın ....

Sonuçlardan biri...

Ve bi başkası...
Msn imin iletisinde "Bi kaç yüzyıl öncesi belki..." yazıyor bugünlerde.Neden diye soran bi arkadaşıma; çünkü saflık,temizlik,emek ve mutluluk o dönemlerdeymiş.O yıllarda mutlu olmak daha kolay olurdu belki diye açıkladım bunu.Şimdi bi kaç yüz yıl öncesine ait bu kapıya baktığınızda tamamen el emeğini,insan izini görüyorsunuz.Sanatın ve inceliğin somutlaştığını hissediyorsunuz.Haksızmıyım...Eski yapılar Tazekahveyi sarsar.Burda da anlatmıştım.Kaleiçindeki bu eski kapıyı kare yapmasa olmazdı tabiki de :))

Kaleiçinden bu kadar şekerler...Pazar günü götürüldüğüm Düden şelalesine ait paylaşımlar "az sonra " kıvamında hazır bekleyen diğer postumda :))
Hepinizi çok sevdiğimi sölemişmiydim ? Ne hayır mı...Olur mu canım bayılıyorum şahsen :))
Öpücükler şekerler !

16 Temmuz 2010 Cuma

Beyaz giyme söz olur :))

Hani gelmişti yaz da, ben kitap defter arasına gömülmüş burnumu çıkaramamıştım dışarı.Hani akıp giden bahar günlerini bile geometri soruları arasında idrak edebilmiştim sadece.Giyim kuşam ciciler falan ...off kadınsal mevzular bana ne! deyip geçiyordum hani yaz geldiğinde :))

Şimdilerde gözümü açınca dışarıdaki dünyaya,yakıcı güneş amcamın ateşten elleri kolları da dolanınca vücuduma beyaz giymek farz olmuş diye düşündüm.Geçenlerde satıcının aşırı ısrarıyla aldığım beyaz elbisemi giymeye başlayayım dedim.Ama gelinlik havasından çıkarmak için de cicili bicili bir gerdanlık yapmak geldi içimden.

İşyerime gelen gidenin şaşkın bakışları arasında başlayıp bitti bu gerdanlık.Muhtemelen aynı şaşkın bakışlar, takınca da takip edecek onu :))

Beyaz giyme söz oluuurr...
Siyah giyme toz olur ...
Gel beraber kaçalım ,
Muradımız tez olur...

Böyle bi türkü var bilirsiniz,o aklıma geldi şimdi :)) Eskiler de az değilmiş ama değil mi :))

Yapım aşamaları altta görüntülenmiş durumda efendim ...

Kalıp çıkarmam ben , malum...Göz kararı en iyi karardır her zaman bana göre.Kestim ve diktim ...
Bu plastik çiçekleri hatırlayanınız var mı,bi zamanlar minik kızlar bunlardan oluşan kolyeleri çok takardı.Evet onlardan biri de bendim.Dağılınca atmamışım,saklamışım her zamanki gibi :))

Kum boncuktan helezon şeklinde bi figür koydum ortasına ...
İkinci fotodaki plastik çiçeklere zoom ...


Önceki işlerden kalma bi kaç yün çiçek motif ekledim.Çiçeğin, yünü plastiği her türlü formu eklendi yani :))


Ve son olarak ta kenarına uydurmasyon beyaz dantel motifler ekledim ...
Aysel Gürel çok beğenirdi bunu değil mi :D Ahahaa :D
Beyaz giyin beyaz kalın, öpüldünüz şekerler ballar !!

11 Temmuz 2010 Pazar

Ben geldimmm !!


Nerde kalmıştık çalıp söylemeye sevgili dostlar ?
Ben unuttum milattan önceydi galiba Taze Kahve için yorulması klavyemin :)Bi parça tutulmuşuz klavyemde ben de , ama toparlarız be şekerler ...
Hmm...Sınav mı ? Fena değildi dostlarım.Her sınav sonrası olduğu gibi yapmam gerekenleri yaptığım için mutluyum ve sınav sorularını kontrol etmiyorum :) Sadece sonucu beklerken,günlerimin geri kalanını dolduracağım yeni dolgu malzemeleri arıyorum şimdi ...Taze Kahve ...Bunların en başında olanı.
Evet, bu sabah itibariyle emek dolu aylar, atlatmış olduğum bi sınav belki de yaşamımda bi köşe taşı arkamda ; yeniden yönlendirilmesi gereken bi hayat,yeni alışkanlıklar ve belki yeni dönemeçler yarınlarımda beni bekler vaziyetteyim...Sessiz bi sabah ...
Sonuçta burdayım şekerler ve sizlerleyim yine ...Bol vaktim ve ben yola çıkıyoruz şimdi bloglarınıza .Bakalım neler olmuş yokluğumda :)
Öpüldünüz hepiniz....