İnsanlar farklı farklı...
Algılar da buna mukabil binbir çeşit...Bazen de yaşanan yerleşkelerin ölçülerine göre ortaya çıkıyor bu değişiklik.
Bu sabah uyandığımda elime aldığım dergide "Şehirde insana yer yok" başlıklı yazıyı okurken bunu düşündüm. Şehirde doğup büyüyen insanlar için değerli olan şeylerle kırsaldakilerinki arasında ne çok farklılıklar olduğunu anlatıyordu yazı. Gerçi şimdilerde kırsal insanları da değişim içinde. Üzücü bir biçimde modernleşme sevdasına kapılmış durumda. Ama yine de halen yaşatmakta oldukları bir takım insani değerler var neyseki.
Sonra ben tüm bunların neresindeyim diye düşünce kendimi bir yere oturtamadığımı fark ettim. Sanırım yine de kırsal kesim insanına daha yakın hissediyorum. Tabiat olayları beni halen derinden etkiliyor, insanları kırmaktan korkan korktuğu kadar da kolay kırılan biri var içimde. Diğer yandan eve gelen bir misafir olursa mutfakta ne varsa mutlaka koymalı önüne öğretisi de hep içimde yıllardır.Bazen de şehir insanı gibi fazlaca soğuk ve dokunulmaz kılıyorum kendimi ki bu da bana ait yadsıyamadığım bir parçam. Bilmiyorum, belki ben de arafta bir yerlerdeyim...
Bazen bir taraf seçip onu kanıksamalı diye düşünüyorum. Ama sonra duruma bakıyorum. Böyle ne kadar mutluyum baksana diyorum. Ufak şeylerle mutlu olup hayata anlam katacak kadar bir kırsal insanı ve diğer yanda sinema edebiyat dünyasında kaybolup kendi izole kulesine kapanacak kadar bir şehir insanı. Ruhum bu dengeye alıştı. Böyle iyi. Toplumdan ve genel geçer kabullerden bana ne. Olması gerekenler pek umrumda değil aslında. Olduğunda güzel olacaklara meyilliyim ben hep.
Siz nerdesiniz peki ?