12 Şubat 2014 Çarşamba

Kahve Hikayelerim #7 / Beyaz çay

Fantastik bir hikayeyle  Bilgee işte yine karşınızda ! 

Yine cansız varlıklar konuştu , olmayacak işler oldu ve krallıklar birbirine girdi dostlar...

Kan sever misiniz ? Vahşet... ? Peki  ya savaş... ?

Bir savaş var evet bu hikayede, ama alyuvar/akyuvar sıfır  merak etmeyin...

Neyse niye kesmiyorum ki :)

Kutsal sosyal mesajımı iletip hikayeme geçmenizi istiyorum şimdi : 

Savaşmayın , sevin be dostlar...   


Bu, asırlar öncesinde  başlayan bir savaşın hikayesidir aslında…
Sessiz sedasız geçinip gittiklerini, birbirinin sınırlarına son derece saygılı olduklarını  sandığımız iki büyük kahramanın savaşı…  
Aslına bakarsanız ,yüzyıllar boyunca,  insanların sohbetlerine eşlik etmek için tercihlerini sorgulayan çok basit  bir  soru  ,  bu savaşın kökenindeki sorudur  :
-Çay mı , kahve mi ?

Nezaketle sorulan bu sorunun altında, ihtirasla ve sonsuz  ihtişamla süregelen bir  mücadelenin  hikayesi  yatar aslında  .Ve tıpkı göremediğimiz diğer paralel boyutlardaki yaşamlar  gibi, insanoğlu  bu savaşın da hiç farkında olamamıştır. “Çay ya da kahve” olarak yapılan her tercihin , taraflardan birinin skorunu bir rakam daha yükselttiğini … Ve o tarafın  en yüce efendisi sayılan kralının yüzünde koca bir gülümseme olarak yer aldığını… Kimseler bilmez…

18.yüzyılın başlarıydı …

Dünyadaki  tüm çayların başındaki  “Çay kral” hışımla yerinden kalktı ve muson rüzgarına seslendi :

“Dünya üzerindeki  tüm bölgelerde yaşayan evlatlarımıza haber ulaştır , tez vakit toplansınlar , söyleyeceklerim var !”   
Estiğinde ceketlerimizin önünü kavuşturan  muson  rüzgarı  , aldığı emri tüm dünya çaylarına ulaştırmak üzere yola çıktı. Çin ‘den başladı ; Tayland , Moğolistan ,Rusya , Hindistan, Mısır,Fas , Portekiz, İngiltere ve Amerika kıtası olmak üzere tüm dünyayı dolaştı.Esip geçtiği her çay bitkisine kralından aldığı fermanı ulaştırdı.
 Tüm bölgelerdeki çayların temsilcileri birkaç gün içinde kralın huzurunda toplanmış ve O’nun emirlerini dinler vaziyette yerlerini almışlardı. Çay kral, tüm dünyadaki kendi milletinin elemanlarını bir arada görünce gururlandı , heybetle konuşmasına başladı :

“Hepiniz hoş geldiniz evlatlarım ! Biliyorsunuz ki tarihler boyu insanoğlunun en yakın dostlarından biri olmayı başardık. Sabahları , öğleden sonraları, arkadaş sohbetleri ve gecenin ayazında onun  en yakınına kadar sokulmayı başaran yegane tercihlerinden biriyiz. Bu gayretli halinizden ve özverili hizmetlerinizden dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Sizlerin,  soyumuz adına yürüttüğünüz bu kahramanca  hizmetler sayesinde, adımız sonsuza kadar insanoğlunun en yakın arkadaşı olarak anılmaya devam edecektir.
Lakin yine biliyorsunuz ki en baş rakibimiz kahve , o kahve…” Çay kral konuşmasına birkaç saniyeliğine  ara verdi. Yüzü düşünceli bir hal almıştı. Sonra toparlanıp konuşmasını sürdürdü  :
“İnsanoğlunun kalbinde zorluklarla inşa ettiğimiz tahtımızı elimizden almaya yemin etmiş gibi adeta. Sabahlarımızı, türettiği  “nescafe” diye bir  çeşidiyle elimizden almaya çalışıyor. Yetmezmiş gibi bir sürü aromayla çeşitlendirdiği ürünlerle “çay saatlerinin” de  yerini doldurma  yolunda . Şimdi, tüm bunlara karşılık bizim de çeşitlerimizi güncellememiz ve onları bu oyunda  saf dışı bırakmamız   gerekiyor. Bu savaşı kazanmamız ve insanoğlunun dostluğu konusunda yegane hakimiyetimizi ilan etmemiz gerekiyor. Biz çayız ! Sıcak ve samimiyiz , mütevazi ve kolay ulaşılabiliriz ! Bir “ kahve”  gibi mesafeli  ya da burnu havada değiliz. O halde, insana  gerçek dost, sadece biz olabiliriz !”

Konuşmasının sonunu vurgulu ve yüksek sesle birkaç kez yineleyen Çay kral, alkışlarla ve  tezahüratlarla bitirdi konuşmasını. O gün topladığı bölge temsilcileriyle uzun uzun görüşmeler yaptı. Yenilenme ve daha çok ürün çeşidi konusunda onların da çalışacaklarına dair teminatlar aldı. Beyaz çayhttp://www.e-gurme.com/cay/ , yeşil çay , değişik harman bitki çayları üzerinde çalışılacak ve kahvenin muadili lezzetler oluşturulmaya gayret edilecekti.

Bu arada Çay kral’ın halkına yaptığı bu konuşmayı   bölgeden geçen kahve dostu bir meltem rüzgarı dikkatle dinlemişti. Tüm konuşulanların  hepsini Kahve kralına anlatmak üzere bol güneşli diyarların yolunu tuttu.
Konuşulanları bir bir dinleyen Kahve kral , bir süre sessiz kaldı… Ani kararlar almak ve etrafı ayağa kaldırmak onun tarzı değildi. Ağır ve aklı selim bir yapısı vardı. Olaylara çoğu zaman sağduyuyla  yaklaşmayı severdi. Yüzündeki düşünceli ifadeyle, sessizce beklediği birkaç dakika içinde, neler olacağını  merak etti  meltem rüzgarı. Ama o da beklemeye devam ederek  sessizliği korudu.  Sonunda kendisine dönen Kahve kral , “Senden bir şey rica edeceğim” dedi . “Buyrun “ dedi meltem rüzgarı . Kahve ‘yi seviyordu , çoğu zaman kahvenin eşlik ettiği  bahçe sohbetlerinde,çinili fincanlar arasında  ılık ılık esmeye bayılırdı. Bu yüzden Kahve krala kendini daha yakın hissediyordu.
“Çay krala gidip,  benim adıma bir teklif ulaştırmanı istiyorum” dedi. “Tabi” diye karşılık verdi meltem rüzgarı. Ve sonra teklifin detaylarını bir bir dinledi Kahve kral’ın ağzından…

Günler sonra meltem rüzgarı  huzuruna çıktı Çay kral’ın. “Ne istiyorsun hımbıl şey ?” diye gülümseyerek sordu Çay kral. Meltem rüzgarına takılmayı seviyordu. Diğer rüzgarlara oranla daha sakin olduğu için  onu pek bir pasif buluyor ve ara sıra bu yönüyle dalga geçmeyi  de ihmal etmiyordu. O’na göre rüzgar dediğin , sert olmalı ve kuvvetle esip geçmeliydi yüksek tepelerden. Bu açıdan muson rüzgarlarını kendine daha yakın buluyordu hep Çay kral.
-Bir mesaj getirdim size efendim …  Kahve kral’dan bir teklif… dedi usul bir sesle meltem rüzgarı.

Çay kral gülümsemeyi kesti ,  yüzü değişti , hemen toparlandı :
-Seni dinliyorum.. dedi meltem rüzgarına.
-Efendim Kahve kral der ki ; yıllardır aramızda süren bu husumeti bir yarışma ile sonlandıralım. İnsanoğlunun  yeryüzündeki  en büyük  hükümdarını takibe alalım.Kendimize de bir müddet zaman verip, maharetlerimizi  geliştirelim.Ve süre sonunda seçtiğimiz hükümdarın   bir gün  içinde ne kadar çay ya da kahve içtiğini kaydedelim. Skorlarımıza ve hükümdarın bizimle ilgili söyleyeceklerine bakalım. İyi olan kazansın ,diğeri geri çekilsin…
Çay kral , bu teklifi büyük bir sevinçle karşıladı.Rakamsal olarak bir çayın bir gün  içinde tüketilme sayısının kahveden çok daha fazla olacağına emindi.  Kahve kral’a güzel bir ders verme zamanı gelmişti , hem de bunu Kahve kral kendi kendisine sağlayacaktı. “Teklifi kabul ediyorum , hazırlıklara başlansın” diyerek uğurladı meltem rüzgarını.   
Teklifinin kabul edildiğini duyan Kahve kral, meltem rüzgarları aracılığıyla tüm dünya üzerindeki kahvelere haber saldı. Endonezya , Colombiya,Brezilya , Costa Rica,Guatemala , Kenya ve  Arap yarım adası  gibi bir çok dünya ülkesinde güneşin elleriyle olgunlaşan kahvelerden daha itinalı bir olgunlaşma süreci talep etti. Lezzetlerinin büyüsünde katmerlenmiş bir etki beklediği dostlarına sık sık gönderdiği sımsıcak mesajları yineledi. Tüm kahveler de bu kutsal davete icabet edip , güzelleştikçe güzelleştiler.Kavrulurken açığa çıkan kokuları bulundukları bölgeleri  fethetti.
Çünkü hükümdarın kahvesi ve çayı nerden tedarik ediliyor bilinmiyordu ve  Çay kral da Kahve kral da tüm dünya milletlerine ulaşıp topyekün savaşa hazırlanmak zorundaydılar.
Bu sırada çay milleti de boş durmuyordu . Sert rüzgarların yapraklarını çıtır çıtır işlediği Kuzey yamaçlarındaki  çaylar, en taze halleriyle harmanlanıyor ve demlerindeki o muhteşem renkle kalplerin içini  ısıtıyorlardı. Diğer yandan beyaz çay , yeşil çay ve  değişik bitki çayları  çeşitleriyle alternatif  lezzetler de damaklarda yerini almaya başlamıştı.

Ve sonunda yarışma  günü  geldi çattı. Dünyanın en büyük hükümdarı ,hiç  farkında olmadan yalnızca tek bir gün içinde , tarihten bir kahramanın  silinmesine, diğerinin de değişmez  galibiyetine sebep olacaktı.
Hükümdar , her sabah güne  mutlaka bir bardak çayla  başlardı , buna karşın her akşam yemek sonrası bir fincan da kahve içerdi. Durum ilk etapta eşit görünüyordu. Bu durumda;   gündüz gelen misafirleri , ziyaretçileriyle  içmeyi tercih ettiği şeyler, yarışmanın kaderini tayin edecekti. Kahvaltıdan sonra gelen misafirlerini  sarayın terasında ağırladı hükümdar. Sohbete başlamadan önce hizmetlilerin ne içersiniz sorusuna değişik bitki çayları isteyerek karşılık  verdi misafirler. Hükümdar da beyaz çay istedi . Beyaz çayın insanı zinde tuttuğunu duydu duyalı  bazı günler tercih eder olmuştu. Çaylar içilmeye başlandı…

Muson rüzgarlarının ulaştırdığı  haberlerde, önde gittiklerine dair aldığı bilgilere,  kahkahalarla karşılık verdi Çay kral. “Zaten ben kazanacağımızı biliyordum ,o Kahve kralı yakında dünyaya kimin hakim olacağını çok iyi anlayacak” diye kükredi.
Çok gecikmeden  Kahve kral’a da aynı  haberler götürüldü , meltem rüzgarları aracılığıyla… Biraz durgunlaşmakla birlikte istifini bozmadan konuştu Kahve kral : “Gün henüz bitmedi…”

Gün henüz bitmemişti ama; hükümdar, gelen misafirleriyle genelde çay türevi şeyler içiyor, Çay kralın skorunu arttırdıkça arttırıyordu. Sadece bir kez granül kahve tercih etmişti gelen konuğunun isteği üzerine,O’na eşlik etmek için. Ama diğerleriyle hep çay içmişti.  Yarışma, açık ara farkla Çay Kral’ın lehine bitmek üzereydi.
Gece, siyahtan kadife perdelerini indirdi alemin üzerine. Günün bitmesine saatler kalmıştı. Hükümdar, sevgili eşini yanına alıp sarayının  avlusundaki gül bahçesinde gezintiye çıktı. Krem renge boyalı kamelyalarına çekildiklerinde hizmetçilerine bol köpüklü birer kahve yapmalarını söyledi.
Kahveler, kamelyaya gelirken büyüleyen  taze kahve  kokuları, geçtiği yerlerdeki  güllerin başlarını teker teker  kendilerine çevirdi. Gülün , bülbülü  kendisine aşık eden  güzel kokusu bile,  o  büyülü taze kahve kokusunu  kıskanıyordu.
Kahvesinden bir yudum alan hükümdar, gözlerini kapadı , kahvenin dumanıyla uçuşan kokuyu tamamen içine çekmek ister gibi fincanın üzerine eğildi. Derin bir nefes çekti içine , konuşmaya başladı :

“Biliyor musun , bütün gün bu anı bekliyorum… Gün sonu içtiğim bu kahve olmasa,  gün içinde o kadar koşturmaya  sıkıntıya  nasıl dayanırım bilmem. Tüm yorgunluğumu alıyor. Onlarca çayın yerini alabilecek tek şey, bu bir fincan kahvedir herhalde…”

Bu sözlerin haberini alan Çay kral’ın tüm neşesi sönmüştü.Şimdi bu sözler ne demekti ?  Skor olarak avantajlı durumdaydı belki ama duydukları  her şeyi alt üst etmiş gibiydi. Kazanmış mıydı yoksa kayıp mı etmişti ? “Tek bir fincan kahvenin onlarca çayın yerini doldurması…” ne ağır bir ifadeydi …Yarışmayı kazanmamıştı , en azından kazanmış gibi hissedemediği kesindi…
Ertesi gün, güneş dünya üzerine eğilip gülümsemeye başladığında ,meltem rüzgarı Çay kralın kapısındaydı yine. O’na Kahve kraldan bir mesaj getirdiğini haber verdi. “Seni dinliyorum” dedi  Çay kral, biraz meraklı biraz da kırık bir kalple…
Aynen şunları iletmişti Kahve kral :

“Sevgili dostum , o hükümdarın gün içinde fazlasıyla çay içtiğini zaten biliyordum. Ama  her gün sonu,  kahvesini nasıl bir muhabbetle içtiğini de.... Bu yarışa bile bile girdim.Yüzyıllardır aramızda sürüp giden bu çekişmeye tatlı bir nihayet koyabilme amacıyla beklide. Görüyorsun ki sensiz de olmuyor bensiz de. Ve yine görüyorsun ki, rakamsal üstünlükler de zafer anlamını taşımıyor.Sen ve ben, işimizi yeterince iyi yaptığımız sürece zaten insanoğlu için vazgeçilmez olmaya devam edeceğiz… Birbirimizin sınırlarına göz dikmeden kendi kalitemize odaklanırsak, adımız da sonsuza taşınacak değerler arasından hiç eksilmez. Çünkü ne bir fincan kahve , bir bardak çayın yerini ; ne de bir bardak çay kahvenin yerini alabilir… Çay çaydır , kahve de kahve…Sevgiler …”

Çay Kral’ın yüzü bembeyaz kesildi , bir müddet sustuktan sonra meltem rüzgarına dönüp konuşmaya başladı:
“Kahve kral’a selamımı ilet, bundan böyle en önemli dostumdur. Ben ve tüm milletim, daha da kaliteli olmak konusunda gayretlerimiz devam edecek. Ama artık  bunu Kahve krallığına son vermek amacıyla değil ,o tatlı  demlerimizle  tüm gün insanoğlunun  içini sıcacık  tutup,  kahve bilgeliğiyle huzur bulacakları gecelere  hazırlamak  için yapacağız sadece…”

İşte...işte  o gün bugündür her “Çay mı  kahve mi ?” sorusunda hareketlenir ortamdaki   rüzgar… Yeni bir skoru bildirmenin heyecanına kapılır ilk vakit. Sonra hatırlar ,bu  iki kralın dostlukla biten anlaşmasını...
Ve ardından kendi işine bakar…

Peki şimdi siz , heyecan yapmadan cevaplayabilecek misiniz  ? 

"Çay mı ya da kahve mi ?"


8 yorum:

  1. Yine Bilge Hanım, yine el emeği göz nuru, sımsıcak bir hikaye... Mesajınız da çok yerinde olmuş ellerinize sağlık :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Osman Bey :) Mesaj, ulaşması gereken her yere ulaşsın diye umalım :)

      Sil
  2. Kahve. Bilgecim yüreğine sağlık çok hoş bir hikaye olmuş yine. Ömür biter bu soru bitmez bence "Çay mı , kahve mi ?" ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mukaddes'cim çok teşekkürler , itiraf ediyorum ben de kahve krala skor yaptırıyorum habire :)) Öpüyorum , sevgiler :)

      Sil
  3. çay kalabalıkla, kahve kalp dostuyla keyifli
    belki ayrı ikisinin de yeri lezzeti,
    kararı verelim ,yudumlarken kahvemizi
    _____
    gönlüne kalemine sağlık güzelim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oo ablacım dörtlük yazmaya da başladın, çok tatlısın herzamanki gibi :) Öpüyorum ablam, sevgiler :)

      Sil
  4. Harikasın sultanım hikaye çok güzel olmuş ve dahi muhteşem...tercihim öncelikle siyah çay (yeşil çay balık gibi kokuyor,limonlu olanlarından ilaç niyetine içiyorum, beyaz çayı henüz denemedim) ve günde bir fincen kahve muhakak iyi geliyor bana...ayrıca kahvenin kadınları sakinleştirici özelliği var,dinginlik huzur veriyor....kahvenin sultanına sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kahvenin sultanı ? O benn ? Evet yeni makamım hayırlı olsun o zaman vatana millete :)) Hikayeyi beğenmene sevindim arkadaşım :) Günde bir fincan kahve ilaç gibi sahiden , beyaz çayı merak ediyorum ben de hiç denemedim.. :) Öpüyorum sevgiler Tülin'cim :)

      Sil

Sen de yaz bişeyler...