Fantastik bir hikayeyle Bilgee işte yine karşınızda !
Yine cansız varlıklar konuştu , olmayacak işler oldu ve krallıklar birbirine girdi dostlar...
Kan sever misiniz ? Vahşet... ? Peki ya savaş... ?
Bir savaş var evet bu hikayede, ama alyuvar/akyuvar sıfır merak etmeyin...
Neyse niye kesmiyorum ki :)
Kutsal sosyal mesajımı iletip hikayeme geçmenizi istiyorum şimdi :
Savaşmayın , sevin be dostlar...
Bu, asırlar öncesinde
başlayan bir savaşın hikayesidir aslında…
Sessiz sedasız geçinip gittiklerini, birbirinin sınırlarına
son derece saygılı olduklarını
sandığımız iki büyük kahramanın savaşı…
Aslına bakarsanız ,yüzyıllar boyunca,
insanların sohbetlerine eşlik etmek için tercihlerini sorgulayan çok
basit bir soru
, bu savaşın kökenindeki sorudur :
-Çay mı , kahve mi ?
Nezaketle sorulan bu sorunun altında, ihtirasla ve sonsuz ihtişamla süregelen bir mücadelenin hikayesi yatar aslında .Ve tıpkı göremediğimiz diğer paralel
boyutlardaki yaşamlar gibi,
insanoğlu bu savaşın da hiç farkında
olamamıştır. “Çay ya da kahve” olarak yapılan her tercihin , taraflardan
birinin skorunu bir rakam daha yükselttiğini … Ve o tarafın en yüce efendisi sayılan kralının yüzünde
koca bir gülümseme olarak yer aldığını… Kimseler bilmez…
18.yüzyılın başlarıydı …
Dünyadaki tüm
çayların başındaki “Çay kral” hışımla
yerinden kalktı ve muson rüzgarına seslendi :
“Dünya üzerindeki tüm
bölgelerde yaşayan evlatlarımıza haber ulaştır , tez vakit toplansınlar ,
söyleyeceklerim var !”
Estiğinde
ceketlerimizin önünü kavuşturan muson rüzgarı , aldığı emri tüm dünya çaylarına ulaştırmak
üzere yola çıktı. Çin ‘den başladı ; Tayland , Moğolistan ,Rusya , Hindistan,
Mısır,Fas , Portekiz, İngiltere ve Amerika kıtası olmak üzere tüm dünyayı
dolaştı.Esip geçtiği her çay bitkisine kralından aldığı fermanı ulaştırdı.
Tüm bölgelerdeki
çayların temsilcileri birkaç gün içinde kralın huzurunda toplanmış ve O’nun
emirlerini dinler vaziyette yerlerini almışlardı. Çay kral, tüm dünyadaki kendi
milletinin elemanlarını bir arada görünce gururlandı , heybetle konuşmasına
başladı :
“Hepiniz hoş geldiniz evlatlarım ! Biliyorsunuz ki tarihler
boyu insanoğlunun en yakın dostlarından biri olmayı başardık. Sabahları ,
öğleden sonraları, arkadaş sohbetleri ve gecenin ayazında onun en yakınına kadar sokulmayı başaran yegane
tercihlerinden biriyiz. Bu gayretli halinizden ve özverili hizmetlerinizden
dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Sizlerin,
soyumuz adına yürüttüğünüz bu kahramanca
hizmetler sayesinde, adımız sonsuza kadar insanoğlunun en yakın arkadaşı
olarak anılmaya devam edecektir.
Lakin yine biliyorsunuz ki en baş rakibimiz kahve , o
kahve…” Çay kral konuşmasına birkaç saniyeliğine ara verdi. Yüzü düşünceli bir hal almıştı. Sonra
toparlanıp konuşmasını sürdürdü :
“İnsanoğlunun kalbinde zorluklarla inşa ettiğimiz tahtımızı
elimizden almaya yemin etmiş gibi adeta. Sabahlarımızı, türettiği “nescafe” diye bir çeşidiyle elimizden almaya çalışıyor.
Yetmezmiş gibi bir sürü aromayla çeşitlendirdiği ürünlerle “çay saatlerinin” de
yerini doldurma yolunda . Şimdi, tüm bunlara karşılık bizim
de çeşitlerimizi güncellememiz ve onları bu oyunda saf dışı bırakmamız gerekiyor. Bu savaşı kazanmamız ve
insanoğlunun dostluğu konusunda yegane hakimiyetimizi ilan etmemiz gerekiyor.
Biz çayız ! Sıcak ve samimiyiz , mütevazi ve kolay ulaşılabiliriz ! Bir “
kahve” gibi mesafeli ya da burnu havada değiliz. O halde,
insana gerçek dost, sadece biz
olabiliriz !”
Konuşmasının sonunu vurgulu ve yüksek sesle birkaç kez yineleyen
Çay kral, alkışlarla ve tezahüratlarla
bitirdi konuşmasını. O gün topladığı bölge temsilcileriyle uzun uzun görüşmeler
yaptı. Yenilenme ve daha çok ürün çeşidi konusunda onların da çalışacaklarına
dair teminatlar aldı. Beyaz çayhttp://www.e-gurme.com/cay/ , yeşil çay , değişik harman bitki çayları
üzerinde çalışılacak ve kahvenin muadili lezzetler oluşturulmaya gayret
edilecekti.
Bu arada Çay kral’ın halkına yaptığı bu konuşmayı bölgeden geçen kahve dostu bir meltem rüzgarı
dikkatle dinlemişti. Tüm konuşulanların hepsini Kahve kralına anlatmak üzere bol
güneşli diyarların yolunu tuttu.
Konuşulanları bir bir dinleyen Kahve kral , bir süre sessiz
kaldı… Ani kararlar almak ve etrafı ayağa kaldırmak onun tarzı değildi. Ağır ve
aklı selim bir yapısı vardı. Olaylara çoğu zaman sağduyuyla yaklaşmayı severdi. Yüzündeki düşünceli
ifadeyle, sessizce beklediği birkaç dakika içinde, neler olacağını merak etti meltem rüzgarı. Ama o da beklemeye devam ederek
sessizliği korudu. Sonunda kendisine dönen Kahve kral , “Senden
bir şey rica edeceğim” dedi . “Buyrun “ dedi meltem rüzgarı . Kahve ‘yi
seviyordu , çoğu zaman kahvenin eşlik ettiği
bahçe sohbetlerinde,çinili fincanlar arasında ılık ılık esmeye bayılırdı. Bu yüzden Kahve
krala kendini daha yakın hissediyordu.
“Çay krala gidip, benim adıma bir teklif ulaştırmanı istiyorum”
dedi. “Tabi” diye karşılık verdi meltem rüzgarı. Ve sonra teklifin detaylarını
bir bir dinledi Kahve kral’ın ağzından…
Günler sonra meltem rüzgarı
huzuruna çıktı Çay kral’ın. “Ne istiyorsun hımbıl şey ?” diye
gülümseyerek sordu Çay kral. Meltem rüzgarına takılmayı seviyordu. Diğer
rüzgarlara oranla daha sakin olduğu için onu pek bir pasif buluyor ve ara sıra bu
yönüyle dalga geçmeyi de ihmal etmiyordu.
O’na göre rüzgar dediğin , sert olmalı ve kuvvetle esip geçmeliydi yüksek
tepelerden. Bu açıdan muson rüzgarlarını kendine daha yakın buluyordu hep Çay kral.
-Bir mesaj getirdim size efendim … Kahve kral’dan bir teklif… dedi usul bir
sesle meltem rüzgarı.
Çay kral gülümsemeyi kesti , yüzü değişti , hemen toparlandı :
-Seni dinliyorum.. dedi meltem rüzgarına.
-Efendim Kahve kral der ki ; yıllardır aramızda süren bu
husumeti bir yarışma ile sonlandıralım. İnsanoğlunun yeryüzündeki
en büyük hükümdarını takibe
alalım.Kendimize de bir müddet zaman verip, maharetlerimizi geliştirelim.Ve süre sonunda seçtiğimiz
hükümdarın bir gün içinde ne kadar çay ya da kahve içtiğini
kaydedelim. Skorlarımıza ve hükümdarın bizimle ilgili söyleyeceklerine bakalım.
İyi olan kazansın ,diğeri geri çekilsin…
Çay kral , bu teklifi büyük bir sevinçle karşıladı.Rakamsal
olarak bir çayın bir gün içinde
tüketilme sayısının kahveden çok daha fazla olacağına emindi. Kahve kral’a güzel bir ders verme zamanı
gelmişti , hem de bunu Kahve kral kendi kendisine sağlayacaktı. “Teklifi kabul
ediyorum , hazırlıklara başlansın” diyerek uğurladı meltem rüzgarını.
Teklifinin kabul edildiğini duyan Kahve kral, meltem
rüzgarları aracılığıyla tüm dünya üzerindeki kahvelere haber saldı. Endonezya ,
Colombiya,Brezilya , Costa Rica,Guatemala , Kenya ve Arap yarım adası gibi bir çok dünya ülkesinde güneşin
elleriyle olgunlaşan kahvelerden daha itinalı bir olgunlaşma süreci talep etti.
Lezzetlerinin büyüsünde katmerlenmiş bir etki beklediği dostlarına sık sık
gönderdiği sımsıcak mesajları yineledi. Tüm kahveler de bu kutsal davete icabet
edip , güzelleştikçe güzelleştiler.Kavrulurken açığa çıkan kokuları
bulundukları bölgeleri fethetti.
Çünkü hükümdarın kahvesi ve çayı nerden tedarik ediliyor
bilinmiyordu ve Çay kral da Kahve kral
da tüm dünya milletlerine ulaşıp topyekün savaşa hazırlanmak zorundaydılar.
Bu sırada çay milleti de boş durmuyordu . Sert rüzgarların yapraklarını
çıtır çıtır işlediği Kuzey yamaçlarındaki
çaylar, en taze halleriyle harmanlanıyor ve demlerindeki o muhteşem
renkle kalplerin içini ısıtıyorlardı.
Diğer yandan beyaz çay , yeşil çay ve değişik bitki çayları çeşitleriyle alternatif lezzetler de damaklarda yerini almaya başlamıştı.
Ve sonunda yarışma
günü geldi çattı. Dünyanın en
büyük hükümdarı ,hiç farkında olmadan yalnızca
tek bir gün içinde , tarihten bir kahramanın
silinmesine, diğerinin de değişmez
galibiyetine sebep olacaktı.
Hükümdar , her sabah güne
mutlaka bir bardak çayla başlardı
, buna karşın her akşam yemek sonrası bir fincan da kahve içerdi. Durum ilk
etapta eşit görünüyordu. Bu durumda; gündüz gelen misafirleri , ziyaretçileriyle içmeyi tercih ettiği şeyler, yarışmanın
kaderini tayin edecekti. Kahvaltıdan sonra gelen misafirlerini sarayın terasında ağırladı hükümdar. Sohbete
başlamadan önce hizmetlilerin ne içersiniz sorusuna değişik bitki çayları
isteyerek karşılık verdi misafirler. Hükümdar
da beyaz çay istedi . Beyaz çayın insanı zinde tuttuğunu duydu duyalı bazı günler tercih eder olmuştu. Çaylar
içilmeye başlandı…
Muson rüzgarlarının ulaştırdığı haberlerde, önde gittiklerine dair aldığı
bilgilere, kahkahalarla karşılık verdi
Çay kral. “Zaten ben kazanacağımızı biliyordum ,o Kahve kralı yakında dünyaya
kimin hakim olacağını çok iyi anlayacak” diye kükredi.
Çok gecikmeden Kahve
kral’a da aynı haberler götürüldü ,
meltem rüzgarları aracılığıyla… Biraz durgunlaşmakla birlikte istifini bozmadan
konuştu Kahve kral : “Gün henüz bitmedi…”
Gün henüz bitmemişti ama; hükümdar, gelen misafirleriyle
genelde çay türevi şeyler içiyor, Çay kralın skorunu arttırdıkça arttırıyordu.
Sadece bir kez granül kahve tercih etmişti gelen konuğunun isteği üzerine,O’na
eşlik etmek için. Ama diğerleriyle hep çay içmişti. Yarışma, açık ara farkla Çay Kral’ın lehine
bitmek üzereydi.
Gece, siyahtan kadife perdelerini indirdi alemin üzerine.
Günün bitmesine saatler kalmıştı. Hükümdar, sevgili eşini yanına alıp sarayının avlusundaki gül bahçesinde gezintiye çıktı.
Krem renge boyalı kamelyalarına çekildiklerinde hizmetçilerine bol köpüklü birer
kahve yapmalarını söyledi.
Kahveler, kamelyaya gelirken büyüleyen taze kahve kokuları, geçtiği yerlerdeki güllerin başlarını teker teker kendilerine çevirdi. Gülün , bülbülü kendisine aşık eden güzel kokusu bile, o
büyülü taze kahve kokusunu
kıskanıyordu.
Kahvesinden bir yudum alan hükümdar, gözlerini kapadı ,
kahvenin dumanıyla uçuşan kokuyu tamamen içine çekmek ister gibi fincanın
üzerine eğildi. Derin bir nefes çekti içine , konuşmaya başladı :
“Biliyor musun , bütün gün bu anı bekliyorum… Gün sonu
içtiğim bu kahve olmasa, gün içinde o
kadar koşturmaya sıkıntıya nasıl dayanırım bilmem. Tüm yorgunluğumu
alıyor. Onlarca çayın yerini alabilecek tek şey, bu bir fincan kahvedir
herhalde…”
Bu sözlerin haberini alan Çay kral’ın tüm neşesi sönmüştü.Şimdi
bu sözler ne demekti ? Skor olarak
avantajlı durumdaydı belki ama duydukları her şeyi alt üst etmiş gibiydi. Kazanmış mıydı
yoksa kayıp mı etmişti ? “Tek bir fincan kahvenin onlarca çayın yerini
doldurması…” ne ağır bir ifadeydi …Yarışmayı kazanmamıştı , en azından kazanmış
gibi hissedemediği kesindi…
Ertesi gün, güneş dünya üzerine eğilip gülümsemeye
başladığında ,meltem rüzgarı Çay kralın kapısındaydı yine. O’na Kahve kraldan
bir mesaj getirdiğini haber verdi. “Seni dinliyorum” dedi Çay kral, biraz meraklı biraz da kırık bir
kalple…
Aynen şunları iletmişti Kahve kral :
“Sevgili dostum , o hükümdarın gün içinde fazlasıyla çay
içtiğini zaten biliyordum. Ama her gün
sonu, kahvesini nasıl bir muhabbetle
içtiğini de.... Bu yarışa bile bile girdim.Yüzyıllardır aramızda sürüp giden bu
çekişmeye tatlı bir nihayet koyabilme amacıyla beklide. Görüyorsun ki sensiz de
olmuyor bensiz de. Ve yine görüyorsun ki, rakamsal üstünlükler de zafer
anlamını taşımıyor.Sen ve ben, işimizi yeterince iyi yaptığımız sürece zaten
insanoğlu için vazgeçilmez olmaya devam edeceğiz… Birbirimizin sınırlarına göz
dikmeden kendi kalitemize odaklanırsak, adımız da sonsuza taşınacak değerler
arasından hiç eksilmez. Çünkü ne bir fincan kahve , bir bardak çayın yerini ;
ne de bir bardak çay kahvenin yerini alabilir… Çay çaydır , kahve de
kahve…Sevgiler …”
Çay Kral’ın yüzü bembeyaz kesildi , bir müddet sustuktan
sonra meltem rüzgarına dönüp konuşmaya başladı:
“Kahve kral’a selamımı ilet, bundan böyle en önemli
dostumdur. Ben ve tüm milletim, daha da kaliteli olmak konusunda gayretlerimiz
devam edecek. Ama artık bunu Kahve krallığına
son vermek amacıyla değil ,o tatlı demlerimizle tüm gün insanoğlunun içini sıcacık
tutup, kahve bilgeliğiyle huzur
bulacakları gecelere hazırlamak için yapacağız sadece…”
İşte...işte o gün bugündür her “Çay mı kahve mi ?” sorusunda
hareketlenir ortamdaki rüzgar… Yeni bir
skoru bildirmenin heyecanına kapılır ilk vakit. Sonra hatırlar ,bu iki kralın
dostlukla biten anlaşmasını...
Ve ardından kendi işine bakar…
Peki şimdi siz , heyecan yapmadan cevaplayabilecek misiniz ?
"Çay mı ya da kahve mi ?"
Yine Bilge Hanım, yine el emeği göz nuru, sımsıcak bir hikaye... Mesajınız da çok yerinde olmuş ellerinize sağlık :))
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Osman Bey :) Mesaj, ulaşması gereken her yere ulaşsın diye umalım :)
SilKahve. Bilgecim yüreğine sağlık çok hoş bir hikaye olmuş yine. Ömür biter bu soru bitmez bence "Çay mı , kahve mi ?" ;)
YanıtlaSilMukaddes'cim çok teşekkürler , itiraf ediyorum ben de kahve krala skor yaptırıyorum habire :)) Öpüyorum , sevgiler :)
Silçay kalabalıkla, kahve kalp dostuyla keyifli
YanıtlaSilbelki ayrı ikisinin de yeri lezzeti,
kararı verelim ,yudumlarken kahvemizi
_____
gönlüne kalemine sağlık güzelim:)
Oo ablacım dörtlük yazmaya da başladın, çok tatlısın herzamanki gibi :) Öpüyorum ablam, sevgiler :)
SilHarikasın sultanım hikaye çok güzel olmuş ve dahi muhteşem...tercihim öncelikle siyah çay (yeşil çay balık gibi kokuyor,limonlu olanlarından ilaç niyetine içiyorum, beyaz çayı henüz denemedim) ve günde bir fincen kahve muhakak iyi geliyor bana...ayrıca kahvenin kadınları sakinleştirici özelliği var,dinginlik huzur veriyor....kahvenin sultanına sevgiler...
YanıtlaSilKahvenin sultanı ? O benn ? Evet yeni makamım hayırlı olsun o zaman vatana millete :)) Hikayeyi beğenmene sevindim arkadaşım :) Günde bir fincan kahve ilaç gibi sahiden , beyaz çayı merak ediyorum ben de hiç denemedim.. :) Öpüyorum sevgiler Tülin'cim :)
Sil