20 Aralık 2010 Pazartesi

Asaleti ne belirler ?


Çok para mı,büyük başarılar mı ? Yoksa gerçekten soydan gelen genetik bağlar mıdır bizi öne çıkartan faktörler ? Sanmıyorum ki bunların hiçbiri asalet kabul edilsin.Bir insanın öncelik sırasındakiler bana göre asaletini ortaya koyar.Çok başarıdan,paradan,puldan v.b. fazlalıklardan önce "insan" değerini ilk sırada tutan kişi asalet sahibidir bana göre...Güzel bi example altta sizi bekler :) Benim çok hoşuma gitti,siz kankilerim de okuyunuz please :)


Arjantinli ünlü golfçü Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı.
Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın, başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi olanaksızdı.
Kadının anlattığı öykü de Vincenzo’yu çok etkilemişti, hemen cebinden bir kalem çıkarttı ve turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı çek defterine. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona; “Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın” dedi.
Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, profesyonel golf derneğinin bir görevlisi yanına gelerek; “Otoparktaki görevli çocuklar geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanınıza bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunuzu söylediler bana” dedi. De Vincenzo, evet anlamında başını salladı. “evet” dedi.
Görevli, “Size bir haberim var. O kadın bir sahtekardır. Üstelik hasta bir çocuğu da yok. Sizi fena halde kandırmış arkadaşım.”De vincenzo; “Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu?” Dedi. “Hayır, yok” dedi görevli. “İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber” dedi, de Vincenzo.

Sevgiler kankiler :)

13 Aralık 2010 Pazartesi

Seçmece tezatlarım :/

Toplumda gözlediğim genel kabul görmüş şeylerle kendi aramdaki kocaman boşluk elemanları ...O kadar kalabalık bi küme ki bu :/

En bilindik olanları mesela ;


Yılların geçmesiyle birlikte akıp durulmuyorum :/ Her geçen yıl biraz daha uçuk kaçık fikirler yada uçuk kaçık hallere gösterilen hoşgörü artmakta bende ...

Çok sosyal bi görüntü altında son derece radikal tavırlarım var; hatta gizliden gizliye övünmekteyim onlarla ... tezat işte ... :)

Yada bi şekilde radikal zannettirip te cebimdeki kelimeleri döküp popülarite pastasını kucaklayınca etraftakilerin şaşkınlıkla kavramaya çalıştıkları tezat, hikayemin özeti aslında...


Yemeğine sevgi katan hatun portresi evet tamamdır ama bu sahte bi tablodur sadece, Picaso taklidi misali ...


Tutarlı görüntüm ise tül perdenin rüzgarda uçuşması kadar dalgalı ... Bi kararı yüz yıl değiştirmez gibi durup iki dakikada aksi yönde karar alabilen bi bünye ... Sağ gösterip solunda morluklarla gezinen muhataplarım o kadar çok ki :P


Bankada sıra beklerken herkesin önüne geçen uyanıklara gıcık olmaktan ziyade biraz da gıptayla bakışım , hadi bunu yaptım bi de bloğumda açıklayışım da ilginç bi tezat . Neyim ben feodalite taraftarı mı ? Bu tezatımın ilk kez şu an farkına varıyorum ama :)

Yine de "büyük balık küçük balığı yer " felsefesine çaresizce kafa sallayanlardan değilim.Bu hem toplumla hem de bi önceki maddedeki duruşumla çelişen bi tezat , farkettim...Amenna :)


Herşeyin mükemmel ve eksiksiz olması insanı mutlu kılar düşüncesini savunmayan bi kadın oluşum da (özellikle kadınlar böyle düşünür) koca bi tezat hem kendimle hem de hemcinslerimle.İnsanı mutlu kılan şey, imkansızlıkları sağlamaya çalışırken eğlenmek ve hayallerin coşkusuyla renklendirmektir hayatı bana göre.Çok çok az bunu düşünen gördüğüm kadarıyla.Çoğu insan tersini düşünmekte; bu yüzden koltuğumun altındaki taşıdığım koca bi tezatım da bu farzediyorum ben :) Aslında saklamaya çalışıyorum onu ama o kadar büyük ki ilk girdiğim ortamda meydana çıkması hiç zaman almıyor.Neyse ki çoğu insan bana yakıştırıyor bu tezatımı :))


Vs... vs... uzar gider bu liste ... çok daha fazla şey tespit ediyorum gün içinde ama ilk aklıma gelen bunlar oldu.
Bu soğuk Aralık gecesinin 24 ünde tüm kalplerin içinde barındırdıkları tüm tezatlarla barışık bi huzur içinde kan pompalamasını istiyorum elemanı oldukları vücut için...Sağlık ve afiyet de diliyorum ayrıca herkes için ...

Aa bakın bu dilek bir tezat da değil üstelik ,genel geçer kabul edilmiştir toplum tarafından :))

Sevgiler en tutarlısından :)

9 Aralık 2010 Perşembe

Seni uzaktan sevmek !

-Canım kapa gözlerinii !

-Ama teyze filmi izleyemiyorum ki böylee :/

-Kapat dedim aa ! Bu bölümü izlemesen de olur .

-Tamam tamam kapattık ...

-Hadi bana çay koy gel :P

-Nee !

-........

-Bencedee ....

Bu film yukarıdaki diyalogtan tahmin edebileceğiniz gibi genç bir hanım olan yeğenime gönül rahatlığı ile izletemeyeceğim bi filmdi :) Ama kendime göre geliştirdiğim sansür yöntemimle bu sorunu da hallettim sayılır.Draw hatunu bana benzetmişti eski tarihlerde bi arkadaşım.Bu yüzden bu kadını hangi filmde görsem ister Charly nin hoplayıp zıplayan meleklerinden biri ,ister 50 ilk öpücükte Adam Sandler in saf sevgilisi olsun bu benzetilme anısı gelir aklıma :) On üzerinden 7 verebileceğim bu film bi miktar renklendirmişti geçtiğimiz salı akşamımı.Sizinle de paylaşmak istedim :)

Uzaktaki sevgililere,eşlere,vesairelere özlem duyan herkese selam çakan bi vedayla öper giderim ben şimdi :))



5 Aralık 2010 Pazar

Kızlaaarr ben elbise olayına geçtimm !

Yeni cicilerim bunlar kızlar :)

Bu alışverişin en önemli özelliği stil değiştirilmiş olmasıydı benim için.Kotun üzerine bişeyler aranmadı fellik fellik...Yada bol olsun da nasıl olursa olsun felsefesi de güdülmedi :) Naif elbise tarzına bağlayıp çizme üstü şıklık peşine düşüldü...İlk resimdeki mont Tekbir den. Bu ilk alışverişimdi ve gerçekten memnun kaldım Tekbir deki ilgiden.Yeğenlerim montuma ikoncan tarzı diye burun kıvırıp ilk günler soğutsalar da beni, şu ara gel gitli bi ikoncan durumum olabileceği düşüncesiyle barışmış olmamdan dolayı seviyorum kendisini :)



Bu elbisemi herkes çok beğendi...Aristokrat havası veriyor bana giydiğimde :) Herşeyi çok bilirim ben :) He he :P
Bunu da severek aldım; üzerindeki desenler süet bi yapıda.Kenarındaki eşarbın araba resimlerine hasta olaraktan satın alındığını belirtmeliyim.

Beğendiniz mi kızlar ! Öpüyorum sizi.Yeni mekan İzmir den sevgilerr :))


28 Kasım 2010 Pazar

Oleyy be !

Uzun süredir istemeden icra ettiğim işi ( esnaflığı ) resmen ve fiilen sonlandırmış bulunmaktayım geçtiğimiz hafta.Allah kimseyi olmak istemediği yerde yapmak istemediği bi işle meşgul etmesin.Bu durum, bi çok negatif gelişmeyi beraberinde getirebiliyor.
Tecrübeyle sabit mi evet sabit...

Şimdi ufku genişletme ve business dünyasını keşfetme zamanı ...

Bol şans Tazekahveye :)

Görsel ne alaka mı ? Esnaflığı bırakmış bi miktar rahatlamış intibası verdi sanki :P

Sevgiler dostlar ....

27 Kasım 2010 Cumartesi

Aşk Dersi

Heyy !
Kızlarının başına kötü bişey gelmesinden endişe eden ve tedbir almak isteyen ebeveynler ! Size söylüyorum; bırakın dır dır yapmayı , kızın başının etini yemeyi...Uyanık olun ...Şimdi ilk iş bi film kiralayın.Yada satın alın.Şekil A da ki film olsun bu.Çaktırmadan pc sinin kenarına koyun sonrada inzivaya çekilin :D Bu filmi izledikten sonra tüm endişeleriniz kendiliğinden hallolacaktır emin olun :)

Seyhan dan tavsiye aldığım bu filmi az önce izledim ve gerçekten çok beğendim.Tüm arkilerimin izlemesi gerek bence.Birlikte izlediğim yeğenim bi kaç kez sıkıldığını homurdansa da,inadım yüzünden sonuna kadar izleme durumunda kaldı :)
Yine bi kamu hizmeti yine Tazekahvee :)) Sizler için yıpranıyorumm resmenn :D

Sevgiler şekerlerr !

25 Kasım 2010 Perşembe

Kar


İlk kez bi siyasi romanımı da bitirmiş bulunmaktayım bugün.Pamuk, bu kitapta gerçekten bi röportajında söylediği gibi bir fikir beyan etmekle siyasi propaganda yapmayı ayırd etmeyi başarabilmiş bana göre.Değişik fikir kutupları arasında gel git ler yaşamanızı sağlayacak bu kitabı tavsiye edebilirim sizlere.Almanya da uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan şair Ka nın karla kaplı Kars ta geçirdiği günler ve üniversiteden aşkı İpek ten gelecek beklentisinin birlikte işlendiği bi hikaye sizi bekler...

Ve Orhan Pamuk a ait nete baktığımda dikkatimi çeken iki dipçik not :

2006 yılında Nobel edebiyat ödülü alan en genç iki yazardan biri olması... Bu biir...

İkincisi de bir kısım edebiyatçı tarafından yazarın bazı eserlerinin diğer edebi ürünlerin belli bölümlerinden fazlasıyla esinlendiğinin hatta bazen birebir denecek alıntılara rastlanmasının belirtilmiş olması oldu ...

Herşeye rağmen o yaşta Nobel Edebiyat ödülü almış olması hepimize offsss dedirtecek bi artıdır diye düşünüyorum :) Ayrıca 2008 de internet üzerinden yapılan bi ankete göre dünyanın 100 entellektüeli sıralamasında 4. sırayı almış bu yazarımız gecikmiş tebriğimi kabul eder umarım :)

Sevgiler dostlar :)

24 Kasım 2010 Çarşamba

Serzeniş : /

Kalp kırmayı marifet sanan insanlar türedi çağımızda...
Hakkı gasp etmeyi uyanıklık zanneden kayıptakiler ...
Çevresiyle arasına bir mesafe tayin edip tekbaşına kibir çukuruna tıkılı kalanlar...
Laf söylemeyi can yakmayı kar sanan zarar düşkünleri...
Nezaketsizliği samimiyetle karıştıran cahiller...
Önyargısına sıkı sıkı sarılmış tarafgirler,aman Allah sizi ayırmasın ideallerinizden daha sıkı sarılın !
Hata bulucu katipler bi de,not alırcasına detayları es geçmeyenler...Allah örterken ayıpları üstelik !
Yazık olmuyor mu bize...İnsan diyorsak eğer kendimize neden kolayca harcıyoruz hemcinsimizi...

Verdiğimiz her zararın ucu sadece kendi nefsimize batar oysa ki...Huzur,sadece bu düşünce ekseninde hüküm sürer.

Klişe olması umrumda değil : İyilik yapan iyilik bulur ...

Bir annenin herkesin içinde küçük oğlunu azarlaması bana bunları yazdırdı bugün :/ İçim doluymuş anne bahane oldu belki :)

İyi geceler kahveciler :)


21 Kasım 2010 Pazar

Yazdan kalma bir iki kare :)

Şakacı dondurmacılardan dondurma almayı severmisiniz ? Yani bi parça serinlik için kıvrak dondurmacı ile ufak bir savaşı göze alanlardan mısınız ? Ben mi ?Ben , her seferinde ilk dakkada savaşı kazanıp dondurmacıyı mor edicem diye atlayanlardanım :)) Ama hain adamlar dakikalarca uğraştırırlar beni de bir türlü kendim kapmayı beceremem.Sonunda kibarca uzatıp "buyrun hanfendi :) " diye uzattıklarında da dondurmayı almadan çekip gidesim gelir hani :D

İşte böylesine bi savaşın yazdan kalma karelerini bulunca pc mde paylaşasım geldi. Yeşilli ufaklık canımın içi yeğenim Ceyhun ( Cey cey). Ama O artık Marilyn Manson dinleyen genç bi erkek :)
Sıcak bi Antalya gecesi sahil kenarındaki savaşçı bi dondurmacı abi ile Cey Cey in mücadelesinden kareler yeğenimi daha da özleyişi getiriyor beraberinde :)



Cey Cey savaşı fazlasıyla kazanmış olmakla karşı karşıya mı kaldı ne :D
Gülmek sana yakışıyor sevgilimm benimm :))

Neşe dolu yeni yazlar dilerim hepimize sevgili dostlar :)

19 Kasım 2010 Cuma

Huzur Sokağı

Sevgili Derkenar mim göndermiş bayram öncesi .Yoğun koşturmacadan şimdiye kaldı cevaplamak.
Mimin konusu ; kitaplığınızın karşısına geçin gözlerinizi kapatıp bir kitap seçin .O kitabı aldığınız zamanı ve o anki düşüncelerinizi hatırlamaya çalışın.55. sayfayı açın sayfayı tekrar okuyun ve beğendiğiniz bir paragrafı paylaşın. Bu kayıt kendini 5 dk. içinde yok edecektir uyarısı eksik bu mimi zevkle icraata geçirdiğimde ellerim Şule Yüksel Şenler in Huzur Sokağı nı seçti sevgili dostlar. Bu kitabı canımın içi ablacık hediye etmişti ben liseye giderken . İlk verdiğinde o kadar sempatiyle anlatmıştı ki kitabı bana,bu kitapla hayatım değişebilir gibi gelmişti.Eniştemle birlikte tek gecede okuduklarını öğrenince daha da ilgimi çekmişti kitap.Ablacığın "hayatında köşe taşı olabilir" uyarısını alarak okuduktan sonra da bu düşünceye paralel bi etki gördüm tabi hayatımda itiraf etmeliyim.
Şimdiii açalım bakalım 55. sayfada neler döktürülmüş ? Konu bütünlüğü açısından şu uzun paragrafı paylaşma durumundayım sizlerle :

Memleketimiz bir baştan bir başa hep bu sistemle asli veçhesini kaybetmiş,dinine,örf,adet ve ananelerine sımsıkı bağlı olan halkımız hepsi bu sistemle İslami prensip ve yaşayışlardan uzaklaştırılarak bozulup dejenere edilmiş değil miydi ?Kadınları kızları örtülü,halkı topyekün İslami emirlere riayetkar ,tertemiz,sakin bir kasaba mı mevcuttur bi köşede ?Oranın da diğer bozulmuş kasaba ve şehirler gibi olmasını temin etmek için şer kuvvetlerin elinde gayet basit ve kolay çareler vardır...Ya o kasaba en ufak bir tarihi kıymete haiz ise veya manzara itibariyle tabii bir cazibeye sahipse orası derhal turistik bir mahal olarak ilan edilir.Otel ve moteller inşa edilerek edep ve ahlak kaidelerini hiçe sayan şortlu ve mayolu çırılçıplak turistlerin buraya akını sağlanır...Ya askeri veya sivil her hangi bir tesis kurularak inşa edilen modern lojmanlarda hanımları,kızları mini etekli ,kendileri içkici ve kumarcı olan büyük şehirden getirilmiş maneviyatsız memur ve müstahdemler oturtulur.Veya en mükemmel ve tesirli çare olarak,"genç kızları eğitme" ismi altında oraya bir Kız enstitüsü kurulur; okulun başına açık saçık ,makyajlı,maneviyatsız ve mukaddesat düşmanı bir müdire hanım ile öğretmen kadrosuna yine aynı giyim ve fikriyatta olan mini etekli kadın öğretmenler,sosyalist,din ve iman düşmanı erkek hocalar tayin edilir.


Bu paragraftakiler ,oldukça keskin iddialar tabi.Globalleşen dünyada etki ve etkileşimin önünü kesmek bu kitabın yazıldığı dönemlerdeki kadar kolay olmasa gerek. Bilemiyorum...Kendimi düzeltme derdiyle fazlasıyla meşgul iken çevreyi suçlama yolu da kapalı bana göre :)
Yalnız kitabı tabiki de tavsiye ediyorum... Her şeyin herkesin bu kadar içine dönüp bencillik illetiyle hem hal olduğu şu dönemlerde Huzurlu sokaklar diliyorum hepimiz için yaşanılası...

Sevgiler kahveciler :)

14 Kasım 2010 Pazar

Yakınlık Bayramı :)



Şehir dışı misafirler evi istila etmeden , hazırlıklar,koşturmacalar başlamadan kutlaması yapılsın güzell bayramımızın ! Bu güzel kutlu günler mübarek olsun tüm inanan kardeşlerime !

"Kurbiyet" yani "yakınlık" kökünden gelir Kurban... Sonsuz nimetlerle başımızı döndüren Rabbimizle yakınlık kurmanın ender fırsatlarındandır Kurban bayramımız . Gayretimiz O na teşekkürü O nun istediği bir biçimde icra edebilmek , kendimizi yakınında hissedebilmektir :)
Şimdiden bu ihlasla dolup taşan tüm kardeşlerime eyvallah :)

Mutlu bayramlar , sevgili kahveciler !

Not : "Arefe günü tutulan oruç geçmiş bir sene ve gelecek bir senenin günahlarına kefarettir." Hadisle sabittir ,bilginize :)

6 Kasım 2010 Cumartesi

Söz Yangını / Senai abi :)


Seneeeee 2009 ! ( Çok ta uzak değilmiş , hem yaşlanmak istemiyorum hem de uzun geçmiş tarihten hatıralarımı anlatmak istiyorum :) Bi garip... )
Yazılarını severek takip ettiğim yazar Senai Demirci Nazilli ye seminer vermek üzere gelmiş.
Hatta çalıştığım dernek ön ayak olmuş bu seminerin tertiplenmesine ( İşin mutfak kısmında Senai abimle bol bol kaynatabilirim ümitleri yeşermiş bende :) )
Seminer salonunda kızlarla yaptığımız bütün hazırlıkların ardından Senai abimizin Nt de olduğu haberini alıyoruz ve doluşuyoruz arabaya Nt yolunu tutuyoruz.

Tam tahmin ettiğimiz gibi sıcak bi ortamda Senai abimizle birebir sohpet imkanı bizi bekler buluyoruz.Harika !

Seçtiğim kitap için imzamı alıyorum tabi kide :) Bilgece sözler söyleyesin,Bilgece sözler duyasın ! Ahh...Söylettirsin ve duyursun yaratan :)
Güzel ve faydalı bir seminerin ardından kızlarla içtiğimiz yorgunluk çayının tadını anlatamam :)

Bir yıl kadar sonra, şu günlerde okumak nasip oldu bu kitabı.İçim ezilerek okuduğumu ve kendime defalarca " daha az vıdı vıdı Bilge ! " diye telkin ettiğimi söylememe gerek yok tabi :) Beni tanıyanlar bu telkine ne kadar ihtiyacım olduğunu iyi bilirler :D
Kitapta beni en çok etkileyen bölüm de işte şurasıdır :
Bir garip yangın,bir tuhaf soygun...
Waylon Prendergast adında bir Amerikalı,gece boyu içtikten sonra ,evinin yolu üzerindeyken ,mesleğini icra etmeye karar verdi.Epeyce çakırkeyf olduğu halde,alışık olduğu üzere içeride herkesin derin uykuda olduğunu düşündüğü bir evin penceresine tırmandı.Sessizce içeri süzüldü.Çantasını çekmecelerden ustalıkla çıkardığı mücevherlerle , parayla doldurdu.İyi bir iş çıkarmıştı.
Arka kapıdan sesszice çıkıp evinin yolunu tuttu.Bir süre yürüdükten sonra,evinin olduğu sokağın köşesini döndü.Fakat o da ne ! Üç itfaiye aracı yolu kesmiş bir evden çıkan alevleri söndürmeye çalışıyordu.Hayret ; bu ev kendi eviydi.
Çok sonra anlayacaktı ki bikaç saat önce soyduğu ev kendi eviydi.Pencereye tırmanırken ağzından düşürdüğü izmaritle kendi evini ateşe vermişti.
Bu yaşanmış hikayenin sonunda ,sarhoş ve hırsız Waylon'un gece evinden çaldığı mücevher ve paralara bakıp " bu kadar çok şeyimin olduğunu bilmiyordum." dediği aktarılır.
Gelin görün ki,Waylon dan daha acınacak haldeyiz.Kendi evini soyan Waylon'ın çaldıkları elinde kalmıştır.Ancak gıybet ederek kendi sevap evimizi kendi ellerimizle soyduğumuzda ,elimizde hiçbirşey kalmayacaktır.
Çekiştirmenin,ayıpları ifşa etmenin en tatlı olduğu anlarda akıllarımıza gelsin ,dillerimiz edeplensin inş. diyorum sevgili dostlar. Allah bile affediyorsa kullarını biz kullar ne diye ayıpları döküp saçma derdine düşeriz ki değil mi ...
Sevgiler canlar !


24 Ekim 2010 Pazar

Eşarp Canavarım ve yine fikrim geldiii !!

Burda,burda ,burda ve burda değişik değişik fikirlerim gelmişti bir tarihlerde...Takip edenler bilir...Son günlerdeki rehavet dolu zamanlardan sonra utanç içine düşen aklım yeniden bi fikir gelsin diye uğraştı ve beklediği geldi işte...

Eşarp aşkımın evde eşarplardan oluşan kocaman rengarenk bi canavarı var etmesi dikkatimi çekiyordu bir süredir.Bu canavarla mücadele vermek lazımdı :) Kendi haline bırakmak onu daha fazla güçlendirir, düzenim tehdit altına girebilirdi.Özellikle yeni eşarplarla onun bünyesini daha da sağlamlaştırmayı hayal eden bi Bilge varken :)
Tüm tesettürlü arkilerimin aynı tehdit altında olduğunu düşünerek mucit yönümü harekete geçirdim, e bakın fena mı ettim :))



Buldan bezinden kendi ellerimle dikmiştim bi tarihte bu yazlık gömleği...Dikişi seven zamanlarımda ne cesurmuşum diyorum,şimdilerde uğraşamazdım büyük ihtimal :) Son yıllarda kullanmadığımı farkedince fikrimin icrası için yeni kurbanımı da tespit etmiş oldum böylece :)Pimpirikli arkilerim canlarım benim, siz de gidin beğendiğiniz gibi dayanıklı bir kumaş alın canım kıyafet bozmak icap etmez illa tabiki de.Ebatlar mı ? Ne zaman ebat vermiş ki Tazekahve ? O sizin tamamen eşarp canavarınızın büyüklüğüne bakar şekerler :)


Dikiş kısımlarını açtıktan sonra uç uca ekledim.Ve dayanıklı olması için yanları iki aynı boydaki tahta parçasıyla sabitledim.Bu hareketim onu biraz daha İkea dizaynıymışcasına profesyonel bi havaya soktu sölemesi ayıp :D Tahtaları kumaşın içine gizleyip dikiyorsunuz şekerler ,çaktınız değil mi ?

Kolaj içindeki yazılarım çok küçük olmuş okunmuyor,farkındayım...Meali ben vereyim size : İlk resimde eşarpların asılacağı ipler yazıyor.İkinci kısımda üstte ,duvara asılan kısım yazıyor.Ben evdeki eski bi askıyı kullandım.Askıcık ta sevindi bence bu duruma .Altta ise,bone koymak için eklenen cep yazıyor.En alta ekledim bu cebi boneler de dolaşıp durmayacak artık ortalıkta :)

Duvara yada gardrobunuzun kapısına asabilirsiniz kankalar.Anlamış olduğunuz gibi eşarplarınızı iplere asıyorsunuz.Ben canavarımı ifşa etmek istemediğim için son halini boş sergiledim size.Canavar da olsa onun da bi gururu var canım sonuçta :)

Hmm...dudaklarımda kahve lezzeti, karşımda kendi elcazlarımla yaptığım eşarp askım ... hayat güzel bence ya sizce ?

Bilge severek kullanacak :)

Sevgiler ...

22 Ekim 2010 Cuma

Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana


Bir önceki postumda belirttiğim ruh halimle okuduğum kitap budur ... Ancak kitap mı beni okumuştur yoksa ben mi kitabı ? Muammadır ... Kitap beni okuduysa eğer neler öğrenmiştir,kafamın karmaşası ona neler anlatmıştır ? Bilinmemektedir :)

Tüm dalgınlığına rağmen bu kitabın mübadele yıllarında geçen bir ada hikayesi olduğu Tazekahvenin söyleyebileceği ilk şey midir ?Evet öyledir ...Herkesin bırakıp gitmesine inat ada sakinlerinden Vasili nin kalıp tek başına yaşamına devam etmesi etrafında dönen bi hikaye olduğunu da veremeyecek acizlikte midir Tazekahve ? Hayır hayır bunu da yapabilir...Yazarın üç beş sayfa periyoduyla dile getirdiği, pembe genç kız örtüsüyle özdeşleştirdiği bi kadın uzvuna takmış olması da ilginç midir ? Hmm.. yani öyledir...Peki ilk sayfalarda ballandırıla ballandırıla anlatılan balık ziyafetleri Tazekahve nin pişen balıkların kokusunu bizzat almasına vesile olmuş mudur ? Bakın bu da doğrudur... :))


Yaşar Kemal i ilk defa okumuş oldum böylece ... Valla bunu bi eksiklik kabul eden dostlarıma boynum kıldan ince.Hele hele ödül aldığı İnce Memedi okumadığımı duyanlar çemkirecek olurlarsa,buyursunlar tadını çıkarsınlar...Okuyamadım imkan olmadı bi türlü işte :(
Abiciğe Yaşar Kemal denince aklına ilk gelen nedir dedim bugün. İnce Memed ve Zülfü Livaneli dedi ...Hmm Zülfü Livaneli ne alaka diye sordum.İyi dostlardır dedi :) Bu da dipçik not olsun benden ve abicimden size :)

Sevgiler tüm dostlara,öpüyorum herkesi !

15 Ekim 2010 Cuma

Sazlıkta sallanan kahveci :)


Hiç birşeye adapte olamıyorum bugünlerde ...

Dünya son hızla dönüyor da ben garip bir ağır çekim içinde kıpırdamaya çalışır gibiyim.
Elimi bişeylere atasım gelmiyor,kendimi zorla ikna edip bi işe başlamaya niyetleniyorum daha başlamadan su koyuveriyorum tam anlamıyla.

Canımcım diyorum kankime , şöyle irmikli sütlü bi tatlı yapsak bugün he ne dersin ? Cevap olumlu da ben çoktan caymışım : Hmm,kim süt alıp gelecek şimdi boşver kankim :/

Evet evet bugün ne yapacağımı biliyorum şu DIY projeme el atıcam ! gün sonuna bitmiş olur sonra da bloğuma şutlar sevindirik olurum. diyorum ... Diyorum da bir iki saniye sonraki iç sesler:Nerdeydi bu makas,bu kumaşa bu ip olur mu,bilmem.Koyayım bi kenara daha sonra bakarım ya ... Ve Dıy yatar :(

Şu kitabı bari al eline Bilgee çıldırtma beni sazlık gibi sallanıp duruyosun ,kendine gel aaaa ! diye çemkirecek oluyorum. Kime söylüyosun kitap elde ama Bilgenin aklı taa ötelerde bi Kaf dağında masallar ortasında şaşmış kalmış :)

Görsel kareler birbirini takip ederse , iyi bir film izlersem, çok iyi olur diyorum sık sık...Açıyorum bi hevesle ama yarım kalıyor çoğu zaman .Sabırla geride bıraktığım giriş , gelişme den sonra sonuç rüyamda çözümleniyor.Sabah uyandığımda gerçek sonucu merak ederek başlıyorum güne...

Hadi Bilge diyor kankim ,akşam bi park bahçe yapıp gelelim...Yaa bilemiyorum ki diyorum, mütemadiyen yorgunum ve de uykusuz...

Şu hafta işte böylesine arafta geçti ya , gelsin yeni hafta :) Yeni hafta ile bişeyciğim kalmaz inş.

Eee peki bu Wıll Smıth fotosu ne diye soranlar vardır : O da yazmayı düşünüp vazgeçtiğim Wıll Smıth hayranlığıma dair olası postuma ithaf edilir...Ama daha sonra mutlaka değinilecek bi konudur kendisi :)

Sevgiler kahvecilerrr !

Başlığa da bakarmısınız,uygun bişey bulamadığım için saçmaladım valla :P

13 Ekim 2010 Çarşamba

Eşşek gözlü :)

Kasabamın yollarında eski bi kamyonet,arkasına doldurulmuş bir sürü güzel gözlü :)
Şaşkın bakışları yüzlerinde; varış istikametinden habersiz, belki de tedirgin,belki teslimiyet halinde kalpler ...Nerden bilebiliriz...

Belki zaman zaman benim de kafama takılan soru ile benzeşiyor iç sesleri :

Bu kadar adam bu ufak mekana doluşmuşuz ta, nereye bu yolculuk ?

Tatlılar ama değil mi :)
Yakından görseniz göz makyajlarının sırlarını kapmaya çalışırdınız kesin :P

Sevgiler :)

11 Ekim 2010 Pazartesi

Eşarpbank


İzmir de meşhur Kemeraltı çarşısında gezerken ağzımı kulaklarıma vardırtan mekan işte burası...İçerde ne kadar kaldım,neler yaşadım hiç hatırlamıyorum...Transa geçmiş olabilir miyim ? Evet olabilirim :)
Her bütçeye her zevke uygun seçeneklerin sunulduğu bu bankı tesettürlü kankilerime tavsiye ederim.(İzmir e yolu düşenlere tabi).Örtü kullanmayan arkilerim de güzel fular çeşitleri için uğrayabilirler .

Öpüyorum şekerler :)

9 Ekim 2010 Cumartesi

Turkuaz elbise

Bahsetmişmiydim size annecik satın aldığı her kıyafeti mutlaka önce bi elden geçirir,kendisi duymasın da bana göre başarısız denemelerdir onlar :D Ablacık ve ben, bu eleştirimizi asla kabul ettiremeyiz anneciğe ; O da bu sanatçı kimliğinden (!) asla ödün vermez...Ama ablacık ve ailedeki herkes çok iyi bilir ki, kıyafet modifiyesinde ben pek iyiyimdir , sölemesi ayıp :))

Çok sevdiğim bi arkadaşım alttaki eteği "misafir için namaz eteği yaparsın" diye vermişti bana.Ben de sıcak bi Ağustos gününde kesip biçip kendime yazlık elbise yapıverdim . Nasıl becerim gelmişse artık,bünye kendini kaybetmiş ; namaz eteğinden askılı elbiseye :) Giydim baktım gayet de şık oldum yalnız,gipürler falan ...Bu turkuaz hatun, bi daha ki yaz için kaldırılıp zula edildi :)




İki fotoyu da aynı zeminde aynı ışıkta fotolasam değilmeyecekti keyfime ama idare edin artık dostlar ... Bi Tazekahve de dört dörtlük olamaz ki dimi ama canımm :))

Sevgilerrr kahveci şekerler !!

4 Ekim 2010 Pazartesi

İtiraflar :)


Mim almayı seviyorum ,ne dolandırıyorum ki konuşmayı ,anlatmayı seviyorum ben işte ... Bi fincan kahve olsun, yanında bi de candan ciğerden bi dost; anlatsın da anlatsın Bilge...Pehh...değmeyin keyfine :)) Hayır hayır geveze ağustos böceği kategorisine katmayın hemen ,görüyorsunuz ara sıra bütçeye faydalı geridönüşüm marifetlerimiz de oluyor ,sergiliyoruz icabında...Çalışkan karıncalar havalı heveslerini kursaklarına gömüversinler bi zahmet , o kadar da boş değiliz çok şükür :D Ne zararı var içten gelen kelimeciklerin cümleciklerin insan bünyesine ? Su damlasını bile güzelleştirmemiş mi güzel kelamlar ? Niye yasak edelim çok sözü lafı ağzımıza dilimize ,yazık değil mi...Dost meclisleri fora olsun yaniii :)) İşte,bi mim postunu bile destanımsı girişle açar Tazekahve; bıdı bıdıyı seven Tazekahvee :))

My dreams,yeni blogger kankimiz, itiraflarımızı merak etmiş 5 adet,kamuya açabileceğimizi esirgemeyiz,söyleriz tabi ki de :

1) Temizlik yapmayı sevmiyorum ama temiz yaşamak istiyorum.Söylenir mi bu,söyledim valla :P
2)Empati hastalığım var,karşımdakini fazlaca düşündüğüm için yerlerdeyim daima.Ezilivermeyi ezmeye yeğ tutuyorum çoğu zaman :(
3)Kültürlü insanları herkesten üstün görüyorum.Aslında Allah bilir tabi kim üstün ...

4)Şu sıralar en yakın arkadaşım sadece 15 yaşında ve ben onunla çok eğleniyorum.Söylenecek bişey yok :)

5)Görüşmek istemediğim insanlara işlerimi bahane ediyorum bazen.Eee bunu herkes yapıyor ama :)


Ben mim pas etmeyi sevmiyorum,izleyenler bilir...Ortalığa saçıp dökülesi itirafı olan buyursun bloğunda ifşa etsin.

Tazekahveden bu kadar :)

Sevgiler,selamlar ayrıca da pozitif kelamlar herkese !

1 Ekim 2010 Cuma

Ablacığın botanik balkonu

Candan ciğerden kopma ablacım yetiştirdiği çiçeklerini hep öğünç kaynağı olarak bana gösterir.
Heyecanla yaşamlarına katılmalarını anlatır , tepki olarak ta benden aynı heyecanı bekler :)
Bilgecim bak bu menekşeleri geçen yaz süpermarketten almıştım,ufacıktı bunlar,şimdi nasıl oldular bak nasıllar güzeller değil mi !
Ben tüm gayretimle aynı frekansı tutturmaya çalışrım da bi türlü olmaz :
Yeşiller ablacım işte....
Ablacım :
:(( ........

Geçtiğimiz haftalarda evine ziyarete gittiğimde elime dijiyi alıp saksı sakinlerini çekmeye başladığımda çocuklar gibi sevindi :

Bloğuna koyacaksın değil mi ! Gel bak gel salondakini de çekelim ,dur şurayı düzeltelim de öle çek ...Bunun adı : ...... Bilgecim, az su yetiyor buna güneşi çok seviyor !

Ben:
Tamam ablacım sadece foto çekicem açıklamaya gerek yok tamam mı şeker ?

Ablam:
Aman , iyi tamam ....











Ablacık bak artık şöhretler senin nazlı hatunlar !
Hmm...onlara neden ısınamadım biliyomusun peki ?
Bana vermen gereken ilgi den çalıyolardı da ondann :))
Sevgiler kahvecilerr !!

27 Eylül 2010 Pazartesi

Mila bebek ne der ?


Bu tatlı bebek Mila nın annesi tam bi uçuk...Ve bu hafta başı Tazekahvenin bloğu için uygun gördüğü iyi bi malzeme aynı zamanda :)
Mila bebek sürekli annesi tarafından değişik kılıklara sokulup fotolanıyor ve anneciğin bloğunda teşhir ediliyor...Birbirinden ilginç tasvirler içinde uyku böcüklerine yoldaş olmuş Mila bebek.Bu annenin bloğunu burdan inceleyebilirsiniz sevgili dostlar.Bu annelik tuhaf şey ve tuhaf hallerde nüksedebiliyor kadın ruhuna ...Kimi anne uçan kuşun kanadından kıskanır evladını göstermek istemez,kimisi de kanat takıp melek kılığına sokar internete koyar...Tuhaf :)
Resimlere bakarken ben en çok şunu merak ettim :
Mila bebek büyüyünce acaba ne düşünecek anneciğin bu hevesi hakkında ?
Mesela birine bu çalışmaları anlatırken ;

Anneciğim sanat eğilimli bi kadınmış...Biliyormusun bebekliğimde binbir farklı kılık kıyafetle değişik anlatımlar içinde benim resimlerimi çekmiş.Bir blog bile açmış bunun için ya :) mı ?

yoksa ;

Annem ...Biraz tuhaf kadınmış,soytarı yapmış beni bebekliğimde internete koyup bütün dünyaya ifşa etmiş beaa...İnsan evladını tavşan kılığında fotolar mı sabi çocukken.Çok kızıyorum da söyleyemiyorum işte annedir ne de olsa ... mı ?

Mila bebek ne derse desin biz pek sevdik bu fotoları ve anneciği de takdir ettik.Kıskanmamış cömertçe paylaşmış melek bebeğinin uykulu hallerini...41 kere maşallah Mila bebeğe diyelim de nazarımız değmesin :)

İyi haftalar olsun kahveciler ,sevgiler hepiciğinize :)

25 Eylül 2010 Cumartesi

Aynı gönülde 1 den fazla aşk ?


İtinayla birbirinden ayrı dozajlarda ilgi ve sevgi ayarladığım sevgililer bunlar ...
Kiminin yanaklarımı sıkmasına izin verip öptürerek aşık ettim kendime ( en soldaki Efekan )
Kiminin de şaşırtan sorularımla dikkatini çekmeye başardım tüm içine kapanıklığına rağmen (en sağdaki Orhan )
Kimisinin de bitmez tükenmez okul anılarını dinlemeye tahammül gösterip vazgeçilmezi oldum (ortadaki Umut)
Bi şekilde kalpler fethedildi,şimdilerde yarış halindeler bir numara olmak için :))
Bilge abla ! yeni oyun cd mi vereyim mi ,yüklersin pc ne, oynarsın ...hmm...ne hayır mı ..tamam peki :(
Bilge ablacımm ! Seni çok özledimm akşam bize gelsene anneme kek yaptırırım senin için , ama söz ver çok kalacaksın :))
bla bla bla... Aşklarım ve ben ,ne diyebilirim ki , çapkın Tazekahve :))

24 Eylül 2010 Cuma

Mevlana'nın Kızı


Evet bilmeyenler öğrensin Mevlana'nın bir kızı varmış gerçekten...Adı: Kimya.Manevi kızı demek daha doğru olur aslında.Ve gerçek bi yaşam sürmüş Kimya ; Mevlana öğretilerine paralel olarak ,görünürde sıkıntılı arka planda ise sıkıntılar içinde kemale eren bir yaşam hem de...Kitabı yüzeysel değerlendirmelerle okuyanların habire Kimya için üzülmesi hayıflanması çok olası...Ancak derinlemesine nüfuz eden bi bakış açısıyla okuyanlar Kimya ya özenmekten,O na gıpta etmekten kendini alıkoyamıyor mutlaka ...
Şu aralar hayat ritmimi Kimya nın ki ile özdeşleştirdim kitabı okurken...Yudum yudum içtim adeta.Sıkıntılar birşeyleri tamamlıyor ,hikayeyi anlamlandırıyor farketmeden.Bu kitapla farketmiş olmak keyiflendirdi açıkçası beni...
Dikkatimi çeken diğer şey ise; yabancı yazarların bize ait olan değerleri bizden fazla araştırması, incelemesi...Mevlana, dünyaya ait bi alim kabul ediliyor gerçi evet ama yine de dünyanın öbür ucundan yazarların Onun hakkında romanlar yazması biyografiler ele alması beni çok etkiliyor...
Mevlana nın Kızı'nı tavsiye ediyorum dostlar...Kapakta yazdığı gibi ; sevgiye uzanan mistik bir yol...
Cidden bu yolculuğu dileyenlere iyi yolculuklar şimdiden :)

17 Eylül 2010 Cuma

Şanslı hırka ...

Bayrama bi kaç gün kala dükkanın işleri evin işleri ve bayramlık işler yığılıyken tipik Tazekahve davranışı : Sessiz bi köşe oluşturup bi kaç ıvır zıvırı aldım elime...Yapılacaklar kafada dizilirken gözler önümde duran objelere takılı...Günlük işlerin planı kurulurken zihnimde, elim de başladı bişeyler yapmaya...





Böylece düğmesiz bi hırkamın işi görülmüş oldu ...Şanslı hırka iştee , boşluğumdan istifade etti resmen :))

Sevgiler şekerler ballar !

13 Eylül 2010 Pazartesi

İlüzyon...





Zaman,sınırsız hızıyla tozu dumana katarken hayatımızı bir ilüzyon gösterisine çeviriyor adeta.Bakıyoruz ki bugünkü "var" lar, yarının "yok"ları oluyor.Hepimiz birer tavşanını bi ücra karanlıkta yitirip giderken,olmadık anlarda da birer demet karanfil konuveriyor avuçlarımıza.Tüm bu olanlar saniyelik zaman dilimlerinde, baş döndürücü bi gösteri müziği eşliğinde, usta sihirbazın pratik ellerinden dökülüyor gibi.Şaşkın hallerimizden ziyade ne sergiliyebiliyoruz ki bu gidişata? Hani öyle ki herşeyin hızla dönüşü ; cüzi iradeye bile inanasım gelmiyor bazen.Olup biten için yorum yapmaya gücüm yetmiyor benim çoğu zaman.Sizi bilmem...Bir oyunun arkasındaki mahareti çözmeye uğraşırken heyhatt ! yeni başlayan diğeri esir almış çoktan dikkatimi.Çözmek,yorumlamak ne mümkün ... Çoğu oyunu kaçırıyorum...Ateş nasıl çiçek açıyor,beyaz mendiller güvercine nasıl dönüyor,iplerdeki düğümler nereye kayboldu peki?Sonsuz hızı ve sonsuz sırlarıyla işliyor zaman,çözme gayretini bırakalı çok oldu ben.Sizi bilmem...Başım dönüyor sonsuz bi hızla,diyorum ya çözemiyorum...

Bu hız da planlı tabi herşey gibi,son yıllarda artan ivmeli bu hız...Herşey planın parçası muhakkak...Belki yüzümüzü daha çok döndürmek için teslimiyete,olgunlukla ipleri sihirbazın ellerine bırakmak için belki de...Bu aksiyonlu seyir içinde ancak sakin bir hal oyunları çözümleme yetkinliği kazandıracak bize belki de...Başımızın dönmesine engel olup dinginliğe kavuşursa ruhlarımız, oyunlar perde arkalarını ifşa edecek belki de...

Bizi rotasına hapseden zamanın hızına inat bir sakinlik diliyorum kendim dahil tüm yolcular için.Oyunlara kuşbakışı görüş açısı ve usta sihirbazı takdir Bilgeliği diliyorum hepimiz adına ...
Bir serap görmüş gibi gelip geçmemesi için bu alemdeki varlığımızın , gerçekliğin tüm katmanlarına vakıf olma yavaşlığı diliyorum çevremizde akan bu sonsuz hıza inat...

Tüm dostların geçmiş bayramını yürekten kutlarım...
Ayrıca anayasamızda yapılacak yeni düzenlemeler için açılan yolda tüm yetkililere başarılar dilerim.Halkımızın kendi verdiği bu karardan memnun kalmasına vesile olacak refah ve huzur ortamının devamı daim olsun inş.
Rüyamda spor akademisine okuma kararı alışıma kadar etkili olan milli basketbol takımımızın başarısı için de tebriklerim yağmur misali olsun :)

Ve unutmayın dostlar;

Sonsuz hız içinde,inadına dinginlik ... Sevgiler herkese ...

6 Eylül 2010 Pazartesi

Halhalım...

Tazekahve 'nin, gümüşçüden beğenip aldığı halhalını ;

eve geldikten sonra bir kaç yardımcı malzeme kullanarak ,
bambaşka bir forma sokması :)


müşkülpesentlik midir ?
yoksa ukalalık mı ?
Siz söyleyin dostlar :)

4 Eylül 2010 Cumartesi

Aşk....


Sadece bi kaç alıntı ile tanıtabilirim bu kitabı size...Tarifine cümlelerim yetersiz ,cümelerim haddini bilmez kaçar zannımca ...

14.kural :

Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol.Bırak hayat sana rağmen değil,seninle beraber aksın."Düzenim bozulur,hayatımın altı üstüne gelir."diye endişe etme.Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden iyi olmayacağını?

38.Kural:

Yaşadığım hayatı değiştirmeye,kendimi dönüştürmeye hazırmıyım ?"diye sormak için hiç bir zaman geç değil.Kaç yaşında olursak olalım,başımızdan ne geçmiş olursa olsun,tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile bir öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık.Her an her nefeste yenilenmeli.Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

Kimya'nın ölümü :
Sonsuzluğa akıp giderken kime,nasıl sitem edebilirim? Allah müşfik,merhametli,rahman ve rahim.Her ayrıntının arkasında bir düzen var.Mükemmel bir aşk nizamı ! Şems'in odasını ipekler ,tüller kuşanarak ziyaret edişimden on altı gün sonra ben Mevlana ' nın evlatlığı Kimya,çağıl çağıl bir hiçlik ırmağına daldım.Orada gönlümden geçtiği gibi yüzdüm,yüzdüm aktım. Ve o zaman anladım ki Kuran'ın dördüncü okuması böyle birşey olmalı:Sonsuzluk,sınırsızlık,kapsayıcılık ve açıklık...Hiç olmak suretiyle her şey olmak...Hafiflemek suretiyle derinleşmek... İşte böyle,yaşamdan ölüme geçişim akarsularla oldu.

40.kural:

Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi,yoksa dünyevi,semavi yada cismani mi diye sorma ! Ayrımlar ayrımları doğurur.AŞK'ın ise hiç bir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.Başlı başına bir dünyadır aşk.Ya tam ortasındasındır,merkezinde,yada dışındasındır,hasretinde.

Seni seviyorum Mevlana,Şemsi Tebrizi,Elif Şafak ve bu kitabı okurken kalbi benim gibi heyecanla çarpan okuyucu...

29 Ağustos 2010 Pazar

Çatı katı hayali ...

Oldum olası çatı katlarına hastayımdır...Mutlu ve kalabalık bi aile özlemiyle ,küçük ve sevimli bi çatı katı dekorasyonu arasına sıkışır bazen hayallerim...Ama günün birinde kalabalık bir ailem ve geniş bir evim olsa da,kendime ait düzenlemek istediğim bir çatı katım da olsun istiyorum mutlaka inş.Geçtiğimiz akşam kasabamızın serin yaylası Kahvederesinde yaşayan arkadaşım ısrarla evine davet edince bu güzel çatı katı dekorasyonuyla karşılaşacağımı ummuyordum.Ama eve gidip o otantik odaya adım atınca bunu blog komşularıma da göstermeliyim dedim.Arkadaşım da beğenmiş olmama çok sevindi.Aslında çekebileceğim çok detay vardı ancak ben yakaladıklarımı kare yapabildim sizler için.

Leopar desen bi polar, tüm ayrıntılara hakim kılınmış arkim tarafından.Bu koltuk ta muhtemelen eski bi koltuk ancak bu leopar polar ve siyah cibindirik ile muhteşem olmuş bence.




Duvar diplerine monte edilen ışıklandırma dahiyane sonuç vermiş...Bende de ampuller yanmadı değil hani :)
Güzel bi akşam olmuştu ayrıca.O gece ki arkilerime çok teşekkürler .Hem ev sahibi olana hem de bana eşlik edenlere :)
Paylaşımlarla taze kahve dumanını tüttürmeye devam ediyor canlar.Uzunca verilen esler yanıltmasın sizi...
Sevgiler herkese ...