Israrla okumamı istediğini söyledi...
Konuşurken içeriğine dair verdiği ip uçları yüzünden ısrarla okumak istedim ben de...Kendisine tekrardan çok teşekkür ediyorum...
Rojin Canan Akın ve Funda Danışman adında iki araştırmacı yazarın 90'larda Doğu'da çocukluğunu geçirmiş Kürt gençlerle yaptığı röportajlardan oluşuyor kitap.
Biz Batılı Türklerin, sadece "medya" aracılığıyla bölgeden haberdar olduğumuz sancılı dönemlerde, bölge içinde bizzat yaşamış ya da yaşamaya çalışmış insanların dilinden öğreniyorsunuz olup biteni...
Bir röportaj uslubu tercih edildiği için edebi bir anlatımdan söz edemiyoruz tabi ki... Bu arada küçük bir detay; anlatımların içinde geçen "Allah" kelimelerinin ilk harflerinin büyük harfle yazılması hassasiyetinin gösterilmemiş olunması konusunda yayın evine mi sitem etmeliyim ? Bilemiyorum...
Kitabı okurken , içimi yakıp geçen, gözyaşlarına vesile olan satırlar oldu... Bazı bölümlerde ise elimden bırakıp , kendime geldikten sonra devam etmek istediğim yerler...
Hani bir söz vardır ; Kontrolsüz güç güç değildir ... diye. Bu söz döndü dolaştı durdu aklımda kitap boyunca. Dönemin "idare" anlayışı gereğince sivil halkın bu gerilimden aldığı payı, işte biz onu hep medyadan üstün körü dinleyip geçiyorduk da... İçinde yaşamak çok başka işte... Biraz empati yapınca çıldıracak gibi oluyorsunuz aslına bakarsanız...
Bu konu Türkiye'nin belki de en yumuşak karnı.Mağdurlar , şehitler , savunulan temel hak ve özgürlükler , ötelemeler , psikolojik baskılar ... Ama her problemin Allah katında makbul bir çözümü vardır, yine O'nun kutsal adaleti gereğince... Ve o adaleti yeryüzünde uygulamayı tercih etmek yerine zulmü ve "kontrolsüz gücü" tercih edenler ilahi adaletin mahkemesine havale edilmek üzere problemlerini ertelemiş olurlar... O mahkemenin de çetin geçeceğinden bahsedilir ilahi kitapta... Bu herkes için geçerli ... "Sevgi" temeli üzerine yaratılan insan,bu yaratılışa muhalefetle , kalbinde sevgi yerine kin ya da nefretle hareket ediyorsa ilahi adalet bunun ne denli aptalca bir yanlış olduğunu eninde sonunda kendisine gösterir...
Diğer yandan daha da somut yaklaşmak gerekirse ; Bence Kürt kardeşlerimiz de kendi dilleriyle eğitim hakkına çoktan sahip olmuşlardı daha doğmadan önce. Kürt kardeşlerimiz de Kürtçe sevmeli ve Kürtçe rüyalar görmeliydiler evet...
Zenginliğimiz olurdu , övünç kaynağımız olurdu çok kıymetli doğu insanı...Ama biz kıymetli olduklarını hissettirmek bir yana... Dağlara gönderdik onları...
Güzel olurdu, yıllar yıllar öncesi böylesine orantılı bir "idare" gücü kullanabilseydik eğer...
Dökülen bunca kan, bunca göz yaşı ve yıkılan bunca hayat , ya da yıkılmaya yüz tutmuş kırık dökük olanları... Hiç biri olmazdı belki... Kin ve nefretle bir yere varamayacağımızı , yollarda helak olup kalacağımızı çoğu kez tecrübe ettik zira...
Yine de bundan sonrası için hayal edilen tabloya benzer bir barış ortamını sağlamak sadece bir "hayal" değil...Kitabın en sonundaki bir röportajdan ufak bir alıntı bize aşılıyor bu ümidi :
"Ben açık söyleyeyim,hani Kürdistan var veya yok , çok umrumda değil.Yani öyle bir toprak parçası veya coğrafyası ,adının olması.Ama oradaki insan eğer kendi diliyle konuşabiliyorsa ,rahatça konuşabiliyorsa,kendi kültürünü geliştirebiliyorsa ,kendi şiirini kendi yazabiliyorsa , kendi diliyle rüyasını görebiliyorsa bu bana yeter........ Bu yüzden tekrar etmek istiyorum barışabilmeliyiz , affedebilmeliyiz..."
Herkesin "insan" paydasında birleşip yarınlara sadece barışı miras bıraktığı bir dünya hayaliyle...
Görüşmek üzere dostlar...
"Ben açık söyleyeyim,hani Kürdistan var veya yok , çok umrumda değil.Yani öyle bir toprak parçası veya coğrafyası ,adının olması.Ama oradaki insan eğer kendi diliyle konuşabiliyorsa ,rahatça konuşabiliyorsa,kendi kültürünü geliştirebiliyorsa ,kendi şiirini kendi yazabiliyorsa , kendi diliyle rüyasını görebiliyorsa bu bana yeter........ Bu yüzden tekrar etmek istiyorum barışabilmeliyiz , affedebilmeliyiz..."
YanıtlaSilahhh,keşke tümmm yürekler bunu hissedebilse bilge,m......
İnşaallah Ayşegül'cüm :) Temennimiz bu ... Ve bir değişim olacaksa bunu sağlayacak tek faktör yalnızca "insan"dır... Yani bizler...
YanıtlaSil