Kendi yazdığım kahve hikayelerime dair aldığım güzel reaksiyonlar için herkese çok teşekkürler efendim...
"Çok başarılı Bilge'cim, bence potansiyelini kesinlikle değerlendirmelisin." gibi rasyonel olanlarından tutun da,
"Yeaa Bilge nerden aklına geliyo bunlaaarr kızım ya, sen normal misin be !"gibi şirin olanlarına kadar bir sürü güzel tepki işte...
"Beni de yazsana bi gün Bilgee ?" önerisinden de bir milyar kadar biriktirdim, arşivde beklemekte hepsi :)
Ve bu hafta sizi peşimden sürükleyeceğim zaman dilimine inanamayacaksınız , hadi vakit kaybetmeden beni takip edin ;))
Zoi ve Koni…
Günümüzden çok uzun
yıllar evvelsinde yaşayan bir çiftti . O kadar uzun ki ; hani
insanlar kıyafet olarak düzensiz kesilip biçilmiş deri parçalarını ,
“mesken” olarak da soğuğa ve yırtıcı
hayvanlara karşı yeterli güveni sağlayacak kadar derinlikteki mağaraları
kullanırlardı... Bir espresso kahve makinesinin http://www.e-gurme.com/makine-ekipman/ hayal bile edilemediği zamanlardan bahsediyoruz anlayabiliyor musunuz ?
En basit işlerden en büyüklerine kadar her şeyin tamamıyle insan gücüne dayalı olduğu , çarkın sadece kaba kuvvetle dönebildiği zamanlar…
Erkeklerin sadece avcılıkla , kadınlarınsa erkeklerin getirdiği av etlerini pişirip çocuk büyütmekle meşgul oldukları zamanlar…
En basit işlerden en büyüklerine kadar her şeyin tamamıyle insan gücüne dayalı olduğu , çarkın sadece kaba kuvvetle dönebildiği zamanlar…
Erkeklerin sadece avcılıkla , kadınlarınsa erkeklerin getirdiği av etlerini pişirip çocuk büyütmekle meşgul oldukları zamanlar…
Yalnızca temel ihtiyaçların karşılanması esasına dayalı , “felsefe”nin
henüz keşfedilmediği zamanlar …Felsefe istediği kadar olmasın, “duygu” vardı ama o dönemlerde yine de.
Çünkü her insanın bir kalbi vardı ve hangi çağda yaşarsa yaşasın o kalbin işleyişiyle espresso kahve makinesi icadının çok alakası yoktu aslına bakarsanız…Yoksa Zoi neden her avlanma dönüşü sevgili Koni’sine gelirken, yolda bulduğu güzel çiçekleri getirsindi ki …
Çünkü her insanın bir kalbi vardı ve hangi çağda yaşarsa yaşasın o kalbin işleyişiyle espresso kahve makinesi icadının çok alakası yoktu aslına bakarsanız…Yoksa Zoi neden her avlanma dönüşü sevgili Koni’sine gelirken, yolda bulduğu güzel çiçekleri getirsindi ki …
Peki lisan ? Kendilerine
özgü bir lisanı vardı tabi o dönem insanoğlunun . Ama biz büyüyü bozmamak adına
olabildiğince az diyalog kullanacağız bu hikayede.
Zoi çiçekler getiredursun sevgili Koni’sine , bu hareket Koni
için pek değer ifade etmiyordu ne yazık
ki . Koni isterdi ki hep Zoi de diğer avcı erkekler gibi büyük avlar yakalasın , en
güçlü erkek olduğunu ispatlasın ve diğer mağara kadınları tarafından bu
konuda alaya alınıp durmasın… Diğer yandan Zoi’nin de ufak
tefek şeyleri av olarak yakaladığı her av dönüşünde öbür avcı erkekler tarafından alaya alınması
gerçeği vardı ki, bu da Koni’yi çok üzüyordu. Zoi’nin her av dönüşü mağaralarının
önünde merakla O’nun yolunu gözler , büyük bir şeyler yakalayıp
yakalamadığına bakardı ilk olarak Koni.
Sevimli bir mağara adamıydı Zoi. Diğer erkeklerin tercih
ettikleri aslan ya da kaplan derisine inat koyu kahve bi ceylan derisi giyerdi
hep. Üzerinde kalp şekline benzer lekeler vardı .Yakaladığı tek büyük
sayılabilecek avının derisiydi o. Koni o gün çok mutlu olmuştu ve hatta yeni
çıkan ufacık boynuzu saçına takıvermişti
toka olarak .O gün bu gündür kullanıyordu onu. Uzun zaman önceydi, çok uzun… Zoi’nin böylesi
büyük bir av yakalamasına yeniden ihtimal vermek çok zordu.Çünkü aksinin olması
için kendisinin de bu konuda biraz
üzüntü yaşaması gerekirdi her
şeyden önce. Ama Zoi’de böyle bir ruh hali gözlemlemiyordu Koni , belki de tüm sorun buydu.
O her av dönüşü; bir elinde
ufacık bir tavşan ya da keklik gibi ele avuca gelmez avı , diğer elinde mutlaka bir demet çiçek
ve dudaklarında o umusamaz ıslığıyla
sallana sallana geliyordu eve. Koni dayanamıyordu buna … Zoi ile hiç konuşmuyor
, çiçekleri alıp bir kenara atıyor , acele yenen yemekten sonra kendine tahsis ettiği mağara duvarının oraya
gidip kendince bir şeyler çizerek vaktini geçiriyordu. Çünkü duvarında
geçirdiği vakit süresince Zoi’nin yüzünü daha az görebilirdi böylece. Çünkü bir
espresso kahve makinesi icat edilmemişti o zamanlar henüz ve yemek sonrası taze kahve içme imkanları da yoktu mağara insanlarının. Zoi ise arkasını dönmüş resmiyle ilgilenen
Koni’ye sevgiyle bakarak uyuyakalırdı her gece. Her haliyle severdi çünkü Koni’yi O.
O gün yine yorucu bir avlanma günü yaşamaşılardı Zoi ve
arkadaşları . Bu kez koca bir bizonun peşine düşmüştü herkes ve sandıklarından
daha büyük bir av olduğu için organize olmayı tercih etmişlerdi tüm erkekler.
Kesici taşlar , birbirine perçinleyip
sağlamlaştırdıkları sarmaşıklar ve hızlı kararlarla hazırladıkları
tuzaklar yardımıyla bizonu ele geçirmeyi başarmışlardı gün sonunda. Zoi sevmiyordu böyle günleri… Belki de kimseden
emir almayı sevmediği için ya da büyük hayvanların öldürülmesinin büyük acılara ,
küçüklerinkinin daha küçük acılara vesile olacağı gibi saçma inanışları olduğundan belki…
Sebebini bilemiyoruz ama,
Zoi gün sonu avladıkları koca bizonun eti paylaştırılırken kimseyle
tartışmadan payına düşeni alıp yola düştü. O’na sadece bizonun kalbini layık
görmüşlerdi arkadaşları. Payını verirken
“Yine de bir tavşandan daha
besleyicidir dostum” diyerek imalı imalı
güldü erkeklerin lideri. Aldırmadı Zoi.
Yola çıktığında gözü yine patikaların
kenarlarında ağaç diplerindeydi. “Acaba bugün nasıl değişik bir
çiçek götürsem Koni’ye “ derdindeydi daha çok. Çiçekleri hiç
umursamayan Koni’ye , kendisiyle yine hiç
konuşmadan arkasını dönüp resmini çizecek olan Koni’ye…
Hem kafasının dağılması
hem de daha değişik çiçekler bulma umuduyla
yolunun istikametinden uzaklara açıldı o gün Zoi. Kimsenin pek fazla
gitmek istemediği açılmadığı yerlerdi buralar.
Derken gözüne bir ağacın dibindeki kahve renkli tohuma benzer tanecikler ilişti Zoi’nin. Daha
önce hiç görmemişti bunları. Belki de
yenilebilir diye avucuna aldı tohumları , ufak deri kesesinin içine doldurdu. Koni’nin yanına
vardığında heyecanla günü anlattı O’na. Bizonu nerde gördüklerini , nasıl tuzak
kurmayı planladıklarını , nasıl uygulamaya koyduklarını , hepsini tek tek anlattı. Koni tepkisiz dinliyordu.
Anlatılanlar bitince “Ve ?” diye sordu… Ne demek istediğini anlamamıştı Zoi .
Kafası karışık baktı Koni’ye.
-“Ve sana sadece bu kalbi mi verdiler Zoi ? Demek yalnızca
bu kadarlık çalıştın… ” diye çıkıştı Koni.
-“Ha evet , sadece bu kalbi verdiler ama önemli değil … Hey
Koni baksana bi de yolda gelirken ne buldum !” diyerek cebindeki keseyi çıkardı
heyecanla. Tohuma benzer şeyleri avucuna
alıp Koni’ye gösterdi. “Bunlar nedir ?” diye sordu Koni.
-“Bilmiyorum gelirken bir ağacın dibinde buldum belki de yiyebiliriz onları ne dersin ?”
diye sevinçle parladı gözleri Zoi’nin. Mağaranın ortasında sürekli yanan
odun ateşinin hemen yanında duran genişçe yassı bir taş vardı. Koni genelde
yiyeceklerini o taş üzerinde hazırlardı. Zoi avucundaki taze kahve tohumlarını oraya döktü.
Bir yandan da heyecanla Koni’ye onların yenilesi şeyler olabileceğini anlatmaya
devam ediyordu.
Koni sinirlendi. “Beni hiç anlamıyorsun Zoi !” diye bağırdı.
- “Senden böyle saçma şeyler bulup gelmeni istemiyorum ,
senden çiçek de istemiyorum Zoi beni anladın mı ! Senden güçlü olmanı istiyorum
, tıpkı diğer erkekler gibi , Zoi seninle gurur duymak istiyorum ! Tek
istediğim bu …” diye devam etti hışımla.
Eline aldığı bir
taşla tohumları ezmeye başladı . Öfkesi bir türlü geçmiyordu.Bir yandan ağlıyor
bir yandan da :
- “Benim için bu çekirdeklerin değerini bilmek istiyor musun
Zoi ? İşte al.. işte bu..İşte bak bu Zoi !” diyerek elindeki taşla kahve renkli taze kahve çekirdeklerini ezmeye
devam etti.Ta ki hepsi de toz halini alana kadar…
Zoi,sakince izledi
onu. Koni’nin gözlerinin içine baktı , kalbine kadar inmek istiyordu , ama
gözlerini kaçıran Koni bu yolculuğunu yarım bıraktı…
-“ Gücün sadece büyük avlar yakalayarak kazanıldığına inanmıyorum Koni. “ diye fısıldayabildi sadece.
Koni gözyaşlarını
sildi duvarına gitti , büyük bir bizon resmi çizdi duvarına o gece ve etrafında ellerindeki oklarla onu öldürmeye çalışan güçlü adamlar…
Ertesi sabah uyandığında
algıladığı ilk şey büyüleyici bir koku oldu Koni’nin. Daha önce hiç duymadığı
türden bir koku. Bir çiçeğinki gibi değil , ya da bir etin pişirilme kokusu
gibi değil… Çok daha büyüleyici bir koku…
Zoi uyandığında, ateşin yanındaki taşın üzerinde, ezilmiş ve ateşin aleviyle kavrulmuş olan taze kahveden gelen egzotik kokunun farkına varmış ve onlarla yeni bir şey
denemek istemişti. Ağaçtan oydukları bardağın içine ezilmiş taze kahve çekirdeğinin tozunu koydu. Ateşin üzerinde ısıttıkları suyu
bardağın içine döktü. Kokunun daha yoğun bir şekilde bardaktan yükselen dumanla
etrafa yayıldığını fark etti. Çekimser bir yudum aldığında daha önce hiçbir
lezzetin benzeri olmayan o tad diline nüfuz etti. Bu koku ve damağına yayılan bu
lezzet, harika bir şeydi. Suratındaki gülümsemeyle taze kahvesini içerken, gözlerini
oğuşturarak yanına gelen Koni’ye
sevgiyle baktı. Kalkıp O’nun elinden
tuttu yanına oturttu. Bardağını O’na uzattı , kendisini çekimser bakışlarla süzen Koni’nin
dudaklarına o büyülü lezzeti yaklaştırdı. Ufak bir yudum almasını sağladı.Taze kahveyle o sabah ilk kez tanışan Koni ‘nin yüz hatları gevşedi . Elini uzatarak
ikinci yudumu kendi isteğiyle içti Koni. Ve üçüncü yudum ve dördüncü…
Dünyanın ilk sabah kahvesi içiliyordu… tarihi anlardı…
Birinciyi keyifle tüketince ikinci bardağı hazırladılar . Bu kez taze kahve tozunun
miktarını biraz daha fazla tuttu Zoi. O
sırada Koni’yi ziyaret eden diğer kadınlar kokuya şahit oldular ve onlara da ikram edildi taze kahveler. Herkes bu büyülü
lezzete hayran kaldı .
Zoi’nin bulduğu mucize çekirdekler dilden dile dolaşmaya
başladı. Avcı erkeklerin hepsi de Zoi’yi tebrik etmek için mağarasına geldiler
ve O’na çekirdekleri nerde bulduğunu sordular. Zoi onlara bunu söylemeyeceğini
ama anlaşmaya varırlarsa onlar için temin edebileceğini açıkladı.Diğer avcı
erkekler uzlaşı gösterip, karşılığında
fazlasıyla et vermek kaydıyla taze kahve çekirdeklerini değiş tokuş etme
anlaşması yaptılar.Dünyanın ilk kahve
ticaretinin yapılışı da o anlara tekabül ediyordu işte. Koni olanlardan çok
memnundu.Avcı erkeklerin karşısında oturan Zoi
onlarla pazarlık halindeyken gözüne koca bir gergedanı öldürmüş kadar
güçlü göründü. Sonra o tartışma gecesi Zoi’nin söylediği şeyi anımsadı : -“
Gücün sadece büyük avlar yakalayarak kazanıldığına inanmıyorum Koni. “ O’na
hak verdi…
Herkes gittikten sonra, Koni Zoi’nin göğsüne yaslanarak uyuyakaldı o gece,uzun
bir aradan sonra ilk defa …
Ertesi gün erken bir vakitte evden ayrılıp dönüşte de bol miktarda taze kahve çekirdeğiyle geldi Zoi , çiçekleri de ihmal etmemişti her zamanki
gibi … Koni gülümsemeyle karşıladı O’nu. Mutlulukla yemeklerini yediler.Taze kahvelerini içtiler. Koni bu kez
resminin başına geçmek için Zoi’nin uyumasını bekledi. Ateşin karşısında
uyuyakalan Zoi koca bir bebek gibi sevimli geldi gözüne. O’na bakarken kızgın
olduğu zamanlarda bile aslında O’nu hep sevmiş olduğunu fark etti. Zoi’nin üstünü örttükten sonra resmini çizmek üzere
yerinden kalktı …
Zoi , o sabah uyandığında Koni hala uyumaktaydı. Tam
karşısındaki duvara çizilmiş olan resmi gördü. Üzerinde kapli bir şeylere
benzeyen bir adam , bu Zoi… Yanındaki kadının da saçlarına takılı ceylan boynuzundan bir toka… El
ele tutuşmuşlardı ve kadının ellerinde çiçekler vardı. Gülümsedi Zoi…
Ama kalkması gerekiyordu artık , ezilmesi gereken çok fazla taze kahve çekirdeği
vardı.
Çünkü bir espresso
kahve makinesinin hala icad edilmediği zamanlardı o zamanlar…
Haftaya başka bir hikayede görüşmek üzere dostlar :)
harikaaaaaaaaaaaa
YanıtlaSilçok beğendimmmmmmmmmmmmmmmmmmm
Çok teşekkürler Nilgüncümmmm ! Sen harika bi motivasyon sağlıyosun bil onu ;)) Öpüldün :)
Silahh işte,kahve aşkla içilir di mi:)
YanıtlaSilAşkla içilir aşka içilir , biz kahveyi böyle içeriz dimi Havva'cım ;))
Siloooffffffffffffffffff ben ki kahve hastasi !! yanina oturup da içesim geldi ne guzel kaliteli fotograflar bunlar
YanıtlaSilYanımıza gelinn ve birlikte içelim o zaman ! :) Çok teşekkürler :))
Sil:)))
YanıtlaSilelinize sağlık, çok hoş olmuş :))
Çok teşekkürler Osman bey :))
SilBu ne güzel bir öyküdür böyle, tebrikler. Koni de pek huysuzdu ama bir kahveye tav oldu ;))
YanıtlaSilKoni 'ler biraz öyle ama onlar da tatlı kii :) Teşekkürler efendim :)
YanıtlaSilHayal gücü gayet yerinde.
YanıtlaSilPek güzel olmuş, keyifle okundu efendim..
Devamı da gelsin, unutulmasın :)))
Çok teşekkürler Zeugma ! O zaman kahvecilerimize bir yenisini daha ekledik diyebiliriz ki ! :))
SilGFC İzleyiciler widget'in yok ama halen?
YanıtlaSil2dk ayırıp bendeki son posta bakarsan konukların yerlerine teşrif edeceklerdir :)
Onda bir arıza var günlerdir evet , pff ! Nasıll çözücemm onu nasılll bakimm , hemen zıpladım bloğuna ! ;))
YanıtlaSil