19 Ağustos 2013 Pazartesi

Ali Emiri Efendi' yi biliyor muydunuz ?



Okuma aşkı diye bir şeyin bazı hayatları sandığımızdan daha fazla etkilediğini biliyor muydunuz ?

Ben yeni tanıştığım edebiyat aşığı bir dostum sayesinde tanıdım Ali Emiri Efendi'yi ve okumaya yeniden aşık oldum. Bu dostuma tekrardan teşekkürler ediyorum :) Biliyor muydunuz peki siz Ali Emiri Efendi' yi ? 

Mesela Ali Emiri Efendi'nin daha çok okuyacak zaman bulmak amacıyla hayatı boyunca hiç evlenmediğini... Ve Kaşgarlı Mahmud'un yazdığı Divan-ı Lugat-it Türk isimli muazzam eseri 1910 a kadar sadece adı bilinip kendisi bilinmezken  sahaflar çarşısında bulup Türk kültür tarihine kazandırdığını...   ?

 Dr. Muhtar Tevfikoğlu’nun Ali Emiri Efendi isimli eserinden faydalanılarak anlatılan Ali Emiri Efendi'ye ben hayran oldum , bakalım siz neler hissedeceksiniz :)

1857’de Diyarbakır’da doğan Ali Emiri Efendi, daha küçüklüğünden itibaren okumaya ve araştırmaya meraklıydı. Daha 9 yaşındayken dört bin beyitli bir kitabı ezberlemişti.



 Bu yıllarını kendisi şöyle anlatıyor: "Eğlenmeye merakım yok idi. Üstadımızla gezintiye gittiğimizde, çocuklarla oyun oynarken, ben bir tarafa çekilir kitap okurdum."

Ali Emiri, özellikle, tarih kitaplarını okumayı çok seviyordu. Bu sevgi o kadar büyüktü ki, bazen uykusunu bile bu uğurda feda ediyordu. Geceleri kitabı okurken, çoğu zaman sabahı ettiğinin farkına bile varmazdı. Uyuduğu zaman da yanındakileri uyutmazdı. Çünkü, uykudan önce okuduğu kitapları, uykusunda yüksekle sesle tekrar ederdi. Okumaları o dereceye vardı ki, vücudu zayıf düşüp hasta oldu. Doktorların kitap okumayı bırakıp gezmeye çıkma tavsiyesini de yerine getiremedi.

Kitap okuma merakı babasının ticari işlerine de zarar verdi. Babası Ali Emiri’yi onbeş yaşındayken, onu çarşıda bir dükkan açarak ticarete hazırlamak istedi. Fakat Ali’nin aklı parada pulda değil, kitaplardaydı. Dükkan içinde de kitap okumasını sürdürdü. Dükkana bir müşteri girdiğinde, "Mal orada. Fiyatı da şudur. Alacaksanız indireyim, yoksa beni boş yere meşgul etmeyin" diye sesleniyordu. Bunun üzerine müşteri de mal almadan gidiyordu. Babası oğlunun ticarete faydadan ziyade zarar verdiğini görünce, onu dükkandan uzaklaştırmak zorunda kaldı.

Çalışma hayatı memuriyette geçti. Katip ve defterdar olarak Diyarbakır, Selanik, Adana, Leskovik, Kırşehir, Trablusşam, Elazığ, Erzurum, Yanya, İşkodra, Halep ve Yemen’de otuz yıl kadar memuriyet görevinde bulundu. Çok sevdiği kitaplarla daha çok meşgul olabilmek için 1908’de kendi arzusuyla emekli oldu.

Emekliye ayrıldıktan sonra Ali Emiri, kalan hayatını İstanbul’da kitapları arasında geçirdi. Akşamları Divanyolu’ndaki Diyarbakır Kıraathanesine gidiyor, dostları ile sohbet ediyordu. Onun bu sohbetlerini Dr. Muhtar Tevfikoğlu şöyle anlatıyor: "Dostları dediğim, öğrencileri, daha doğrusu öğrenci hüviyetine bürünmüş arkadaşları. Ama nasıl öğrenciler? Her biri kendi sahasında tanınmış ilim ve fikir adamı, eser sahibi, kalem erbabları. Sohbet dediğim de bir nevi ders. O yaşlı başlı, kelli felli adamlar öğrenme heyecanı içinde, Emiri’nin etrafını sarmışlar, durmadan bir şeyler soruyorlar. Bazı ilmi meselelerde tereddütlerini gideriyorlar. Bilmedikleri kaynakları öğreniyorlar. Yeni mehazlar elde ediyorlar. Kısacası ondan bir anlamda ders alıyorlardı."


Ben Ali Emiri Efendi'yi çok sevdim ve O'nun gibi daha niceleri olduğunu da biliyorum...O'nun okuma aşkının yarısına sahip olsak şu an daha yaşanabilir bir dünyaya sahip olacağımızı da biliyorum...

Çok okumalı , abartmalı ve hayat boyu kitaplardan hiç vazgeçmemeli...

Sevgiler dostlar...

8 yorum:

  1. okumak çok güzel de taze kahvem bu kadarı da fazla canım yaa dışarıda görülesi anlatılası bi dünya şey var az biraz ortası bulunmalı.
    Tabii ki bu da benim fikrim
    :) öptüm kocaman.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seyyah olup gezip dolaşmalı görüp paylaşmalı diyon ablam sen :) o da güzel ama birileri de yazsın gezip dolaşmaktan yorulunca oturup okuyalım biz :)) Öpüldün sen de canımcım ablam ;))

      Sil
  2. Ben de aşk ile okudum hep, ama Emiri Efendi gibi gözle görülür bir eser bırakamadım yanarım bir daha yanarım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Reyhane , okuyan insan olmak önemli aslında :) Kimbilir ufacık sandığın ne çok şey etrafta güzel dalgalanmalar yapmıştır kelebek etkisiyle ;)
      Sevgiler canımcım :)

      Sil
  3. Bunu okuduktan sonra ilk işim Sayın Dr.Muhtar Tevfikoğlu'nun Ali Emiri Efendi adlı eserini sipariş etmek oldu. Sadece 1989 basımını gördüğüm bu kitaba ulaşmak çok da zor değil. Teşekkürler TazeKahve :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kamer bey, ne kadar okuma aşkına sahip olduğunuzu yeterince ispat etmiştiniz zaten şimdi de perçinlemiş oldunuz :) Ben teşekkür ederim :)

      Sil
  4. okumak uzaktan sevdiğim sevgilim gibi...
    belki istidadım olmayışından bu uzaktan sevmelerim...

    tekbaşıma başarılı olduğum bir meseleyi hiç hatırlamam, ben birlikte okumalıyım, yazdım mı hemen okutmalıyım, konuştum mu dinlemelisiniz beni...

    ben yalnızlıktan sadece boşluklarımda hoşlanıyorum, aksi halde hep birlik olmalıyım birileriyle...

    hasatalıklı bir ruh da denilebilir,
    ama muvaffakiyetler topluluğa ihsan edilirmiş ya, o hesab yalnız başıma çıktığım her yol hüsran, tıpkı kitap kurdu olmaya azmeylemek örneğindeki gibi...

    ben az okumalı ama özüne inmeliyim gördüğüm ve duyduğum her şeyin...

    bir mürşid bulsam her şey değişebilir tabi, bir Ali Emiri Efendi ruhlunun suyundan içmeliyim belki de...

    YanıtlaSil
  5. Mükemmel... Kimsiniz siz ?

    YanıtlaSil

Sen de yaz bişeyler...