Aslında size bol güneşli ve Kapadokya'lı bir hikaye yazmak istiyordum ama kafamın içinde bu deli taslak çeperlere vurup durmaya başlayınca hadi önce bu çıksın dışarı dedim :) Diğeri için de az biraz beklersek kavuşabiliriz ona da yakında diye düşünüyorum :)
Sanal dünyanın bizi fazlasıyla sarıp sarmaladığı günümüzde, durup bazen siz de düşünüyor musunuz ? "Sanaldaki hayatımız mı gerçek yoksa diğer mi ? "
Bazen bu soruya net cevap veremediğim zamanlar oluyor kendi adıma... Kültür, ortak zevkler, mizaçlar,frekansı tutan espri anlayışı gibi etkenler noktasında aynı coğrafyayı paylaşamadığımız insanlarla klavyeler aracılığıyla kurduğumuz köprüler belki sandığımızdan daha fazla transferi sağlıyor başka alemlere.
Ve işte hikayemin dillendirdiği şey budur dostlar: Bir mesajı yok. Bir "oluşun" altını çizer sadece kendisi.
Sonuç kısmında da Türklere özgü bir mizahı ihtiva eder, şimdiden haber vermek lazım... :)
Keyifli okumalar ...
Hızlı bir giriş yaptı lokantanın mutfağına Tuana… Sanayi
tipi büyük bir mutfakta olması gereken bir çok şey vardı burda… Büyük çelik
tencereler, irili ufaklı ocaklar, derin donduruculu soğutucular, kepçeler ,
çırpıcılar ve bunlara benzer fazlasıyla
mutfak araç gereci… Çelikten bir zırhla donatılmış savaş cephaneliğinden
farksız görünüyordu bu lokanta mutfağı da diğerleri gibi.Tam ortaya boylu
boyunca yerleştirilmiş ek bankın
üzerinde bardakların asıldığı ahşap bir bölüm ve hemen yan kısmında da yine
tencerelerin çeliğine benzer bir metalden uzun büyük davlumbaz tavandan sarkar
halde monte edilmişti.
Elindeki malzemeleri ek bankın boş kısmına bıraktıktan sonra
her zaman fırının kenarında asılı duran mutfak önlüğüne doğru yöneldi Tuana.
Hızlı adımlarla hareket ederken bir taraftan ellerini çırpıyor ve diğer mutfak
elemanlarını ateşlemek ister gibi yüksek sesle konuşuyordu :
-Herkes bugün tam performans çalışsın istiyorum arkadaşlar !
Bugün lokantamızda bir gurmeyihttp://www.e-gurme.com/ ağırlayacağız ! Hiçbir şeyde eksiklik ya da hata
istemiyorum !
Diğer çalışanlar , sıra dışı bu girişle bir parça irkilip
aldıkları haber üzerine kıpırtı gösterdiler. “Hangi gurmeymiş bu ?” diye sordu
Glum. Glum derlerdi O’na. İngilizce “somurtkan , üzgün” anlamlarına geliyordu
ve genelde gülmeyi sevmeyen negatif duruşu yüzünden takılmıştı isim bu genç kıza. Kendisi de genel ruh hali nedeniyle böyle bir takma isim takılmasına hiç karşı çıkmamıştı.
Aslında herkesin bir takma adı vardı bu mutfakta. Çalışanlar
birbirlerinin takma adlarına o kadar alışmışlardı ki gerçek isimlerini
unutmuşlardı bile. “Önemli biri olmalı”
diye lafa karıştı Karizma. Saçları hep
briyantinle arkaya doğru taralı olan bu genç, mutfağın en bakımlı
üyesiydi belki de. “Gazetede filan mı yazacak bizi yoksa ? Şöhret oluyoruz
çocuklar ! ” diye sesini yükseltti
Kilimanjaro. Mutfağın en eğlenceli üyesi ses vermiş oldu böylece. En
ciddi meselelerde dahi eğlenceli bir detay bulup çıkartmak ve onun üzerinden
mizah yapmak Klimanjaro’ya özgü bir şeydi.
Tüm bu konuşmaları dinlerken bir yandan kollarını sıvayıp
bir yandan mutfak önlüğünü giyen Tuana mutfak dostlarına bakıp gülümsedi. Diğer
köşede sessizce sebzeleri soyan iki elemanı işaret ederek , “Neden siz de onlar
gibi hemen işe koyulmuyorsunuz ?” diye
sordu. Kinayeli mesaj yerine ulaşmıştı ve az önce muhabbet eden topluluk tekrar
işinin başına dönmüştü bile.
Menü bir gün öncesinden belliydi aslında ama günün
sürpriz misafiri bir “gurme” olunca menüye ilave etmek istediği yöresel lezzetler vardı Tuana’nın. Bir baş
aşçı olduğu için bu gibi kararları kendisi almak zorundaydı ve ilave
edeceği birkaç soğuk meze bir iki dolma
çeşidiyle mutfağını diğer mutfakların önüne geçirebilir, söz konusu gurme’nin
de gönlünü kolaylıkla çalabilirdi.
Yapılacak ilaveler için gerekli olan malzemeler kafasının
içindeydi ve Tuana sanki onları oturup hemen listelemezse uçup gidecekler gibi
geliyordu. Hemen masanın başına oturup uzun bir liste çıkardı. Listede yok yok
gibiydi. Deniz börülcesi , biraz kalamar , semizotu , patlıcan , acılı ezme
için özel nar ekşisi , ince bulgur , yağsız kıyma , Fava için 250 gr. Bakla içi
ve Diyarbakır’a özgü kuru patlıcan v.s.
uzayıp gidiyordu liste… Az miktarda ama
bol oranda bir çeşitle sofrayı donatmak istiyordu Tuana. Böylece bu akşamki o
gurme şahsiyeti, tüm yaptıklarından tatmak isteyecek , usta ellerden çıkan bu
lezzetlerin çeşitliliği karşısında
hayran kalacaktı.
Listeyi bitirdikten sonra hızla masadan kalktı ve kağıdı
Karizma’ya uzattı. Çarşı alışverişine genelde o bakardı. “Hızlı bir şekilde
gidip bunları almanı istiyorum !” diye başladı söze kağıdı uzatırken . Karizma
kağıdı almadan önce ellerini yıkamaya yöneldi . Diğer yandan Tuana konuşmaya
devam ediyordu :
“Deniz börülcelerinin ezik olmamasına dikkat et , Kalamar’ı
da her zaman alışveriş yaptığımız balıkçıdan al eğer onda yoksa benim selamımı
söyle ve güvenilir başka bir balıkçı önerisi olup olmadığını sor sonra da önerdiği yerden satın al , acılı ezme
ürünlerini ve de kuru patlıcanları da Diyarbakır ev ürünleri satan şarküteriden
temin edersin ve kıymaya gelince…” diye devam edecekti ki söze girdi Karizma:
-Evet eveet.. Biliyorum her zamanki kasabımızdan , onu da
söyleme artık istersen…
Dudak büktü Tuana :
-Afedersin, her şeyin mükemmel olmasını istiyorum…
Liste yazılı kağıdı alırken gülümsedi Karizma , “ En az üç
saate buradayım “ dedi kapıdan çıkarken.Arkasından bağırarak sesini duyurmak
istedi Tuana :
-İki saat… En az iki saate buradasın !
Glum elindeki patatesleri soyarken tüm olup biteni keyifsiz bakışlarla takip ediyordu bir
yandan. “Nerden çıktı ki bu gurme şimdi…” diye mırıldandı belli belirsiz. Karşı
tarafta buzunu salmış etleri kuşbaşı doğrama işine girmiş Kilimanjaro
gülümseyerek takıldı Glum’a :
-Senin için değişen bir şey yok ki dostum. Patates soyma
mühendisliğini elinden alan yok merak etme.
Diğer elemanlar ve Kilimanjaro gülüştüler ardından. Glum
gülmüyordu. Patates soymaya devam ediyordu sadece. Zaten bu yüzden
takılıyorlardı hep O’na . Çünkü mutfak işleri paylaştırılırken o hep bir köşeye
çekilip fazla miktardaki patates ya da soğanı soyma işini tercih ederdi.
Böylece kimseyle muhatap olması gerekmez ve olabildiğince az sosyalleşerek
işini yürütmeyi başarabilirdi.
Tuana ,beyaz pirinçleri soğuk suyla ıslattı ve çok az tuz
ilave etti. Çorba için mercimek uygun görülmüştü ve bu iş için mercimekler
geniş bir kaba alınmış az tuz ve suyla ovulmaya başlanmıştı. Böylece mercimeğin
mideyi rahatsız edici gazının pişmeden önce yok edilmesi sağlanıyordu.
Karizma, alışveriş için çıkalı yaklaşık iki saat 15 dakika
olmuştu ki kapıda ellerinde poşetlerle göründü. Her şeyi talimata uygun satın
almış olmasının gururunu taşıyordu yüzünde. Tuana “Hoş geldin !” diye
koşarak elindekileri aldı ve bankın üzerine bıraktı. Poşetten çıkardığı
her yeni şeyin, isteğine uygun alınmış olması yüzünde ayrı bir gülümsemeye
neden oluyordu. Tüm istedikleri en güzel şekilde satın alınmış elinin
altındaydı şimdi. Mutfakta harikalar yaratmasına hiçbir engel kalmamıştı ve
sanatçı edasıyla mutfağın kendine has o senfonisine kaptırabilirdi kendini.
Yemek yapmıyor adeta zevk alarak icra ettiği bir sanat eserini meydana
çıkarıyordu. Her şey, ahenkle işliyordu . Her şey, bir gurme damağına hizmet
eder incelikte ve özveriyle yapılıyordu…
Tüm planların eksiksiz düşünüldüğünden, uygulandığından emin
olduktan sonra…Kısaca kafasındaki sofranın oluşması için tüm işlerin tıkırında işlediğinden emin olduktan sonra,
herkesle topluca yaptıkları şeyi yaptılar.Bol köpüklü türk kahvelerini
pişirip mutfağın caddeye bakan fesleğenli saksılarla çevrili camekan kısmında
toplaşıp kahvelerini içtiler. Gün ortası ara sıra verdikleri bu kısa kahve
molalarındaki muhabbetler onları terapi edercesine mutlu ediyordu . Bazen
mutfak tecrübeleri , bazen sofra deneyimleri , bazen damak lezzetlerine dair
püf noktalarından mütevellid türettikleri sohbetleriyle tüm yorgunluklarını
unutup taze kahvelerin tadına varıyorlardı.Öyle ki bu taze kahve molalarını
Glum bile iple çeker olmuştu son dönemlerde. Muhabbetlere pek katılmasa da
sandalyesini çekip onlara eşlik etmekten keyif alıyordu.
Ve akşam saatleri gelip çatmıştı . Tüm yemekler hazırlanmış,
içecekler ve salatalar masanın hemen kenarında dizilmiş masa düzeni dört
dörtlük bir halde oluşturulmuştu. Bembeyaz masa kuşbakışı bakıldığında ,incili
peçetelikler ve gümüş simli porselen takımlarla büyük bir istiridyeyi
anımsatıyordu. Tuana, masanın son haline şöyle bir bakış atıp kendisiyle ve
arkadaşlarıyla gurur duydu. Her şey, harika görünüyordu . Arkadaşları da çıkan
sonuçtan son derece mutlu, zafer sevinci içindeydiler…
Derken özel misafir olan gurmenin ziyaret saati yaklaştı. Gelmek üzere olduğunu öğrendiği
anda son kontrolleri yaptı Tuana , gidip üzerini değiştirdi. Üzerinde
beyaz ipek bir gömlek altta gri dar
eteği olduğu halde tekrardan geri döndü. Arkadaşlarının Tuana’yı şık gördükleri
ender zamanlardandı. Genelde spor giyimine alışıktılar çünkü. Misafirlerin dış
kapıdan girdiklerini duyunca duruşunu dikleştirdi , saçlarını eliyle düzeltir
gibi bir hareket yaptı ve mutfağın lokanta kısmına açılan çift kanatlı kapısından
hızla dışarı çıktı…
.
.
.
Telefonun alarmıyla uyanıp
gözlerini oğuşturdu Tülin. Saate
baktı. 09:00. Nasıl bu kadar uyuyabildim diye hayıflandı … Sonra rüyasını
anımsadı , ne kadar gerçek gibiydi diye düşündü , gülümsedi , arkadaşlarına
hepsini bir bir anlatmayı geçirdi aklından… Sonra yapacaklarını düşündü , her
şey yeni başlıyordu ve hemen kalkması
lazımdı. Yataktan hızla fırladı…
Aynı günün gecesinde ilerleyen saatler … Tülin,ağır bir
yemekli daveti atlatmış olmanın huzuruyla salona geçti. Eşinin çalışması için
odasına geçtiğinde, her zaman olduğu gibi
bilgisayarını açmış ve damak lezzetlerine dair muhabbetlerin döndüğü yemek forumunda almıştı soluğu. Bu foruma her
gece girmeyi alışkanlık haline getirmişti. Forum üyelerinin her birini de
fazlasıyla kanıksamıştı. Öyle ki artık ikinci bir hayat sürdürüyordu burada.
Taze kahvesini forum muhabbetleri yaparken içmeyi alışkanlık haline getirmişti.
“Peki sonra ?” diye sordu Klimanjaro takma adıyla yazan
forum üyesi. Tam o sırada Karizma isimli üye katıldı sohbete. “Merhabalar
millet , konu nedir ?” diyerek ses verdi arkadaşlarına.
-Tuana, bize dün gece gördüğü rüyayı anlatıyor. Büyük bir
lokanta mutfağında hep birlikte harika bir iş çıkarmışız dostum… Kendisi de baş
aşçımızmış. diyerek açıkladı Klimanjaro.
Tuana takma adıyla
yazan Tülin anlatmaya devam etti sonra :
-Velhasıl öyle…Hepiniz harika çalıştınız ve kısıtlı saatler
olmasına karşın çok güzel bir sofra hazırladık çocuklar. Karizma senin özverili alışveriş performansın,
Klimanjaro ‘nun enerjisi … Hatta Glum bile dört elle sarıldı şu meşhur gurme
için hazırlanan ziyafete…
Hepsi Tülin’e
(Tuana’ya) rüyadaki halleriyle ilgili detayları soruyor gerçek hayattaki
durumlarıyla kıyaslama yapıyorlar ve çoğu şeyin birebir tutmasına şaşırıyorlar,sonra da gülüşüyorlardı. Glum, her zaman ki gibi sadece basit bir yorumla
“Tuhaf bi rüya…” demekle yetindi.
-Şu şöhretli gurme… Beğendi mi peki sofrayı ? diye sordu
Karizma. O kadar çalışmışız değdi mi bari ? diye ilave etti.
-İşte tam orda uyandım…tam mutfaktan çıkıp ağır misafir
gurmeyle tanışacağım vakit… alarm çalmaya başlamıştı… diye cevapladı Tuana.
-Al işte bütün rüyalar gibi bu da hayal kırıklığı … diyerek
söze karıştı Glum.
-Bu “gurme” kimliğinin bir anlamı olmalı ama… dedi
Klimajaro. Sen bu akşam yemekte kimi
ağırladım demiştin diye sordu Tuana’ya …
-Kimi olacak kayınvalidemi ağırladım. İlk kez geliyordu
evime diye cevapladı Tuana.
Hepsi birden gülüştüler, gerçek “gurme” nin kim olduğu
ortaya çıkmıştı sonunda.
Glum bile güldü buna.
Bilgisayarının ışığında briyantinli saçları parlayan Karizma, Tuana’ya gerçekten yardım etmiş kadar keyifliydi.
Klimanjaro da neşeliydi
her zamanki gibi.
Ve Tuana gerçek mi
rüya mı belirsiz, farklı bir boyutta yaşanmış bu kesiti arkadaşlarıyla paylaşmaktan
mutluydu…
Taze kahvesini içmeye devam ederken, onlara rüyasındaki
mutfağın, fesleğenli camekan kısmını anlatmaya başladı…
Ya ben bu hikayeye yorum yazmamışım :))) Kayınvalideden daha iyi gurme mi olur zaten ;)
YanıtlaSilEvet nu hikayeyi bi çok arkadaşım kaçırdı Mukaddescim sanırım gece yayınladığım için öyle oldu :) Bence de kayınvalideler hepsi birer gurmedir hangi kesimden olursa olsun :)
Sil