5 Kasım 2008 Çarşamba

Güvercin...



// Özensiz taranmış saçlarının arasına daldırdı ellerini,ofladı,işini görmeyen yazıcıya sinir bozucu bir insana bakarmışcasına kinle baktı.Tozlu mobilyalar,sandalyelerin ve koltukların üzerlerine atılmış dosyalarla tasfiye halindeki bir büroyu andıran devlet dairesinde bu mutsuz memure ve ben başbaşaydık.Bu dağınık ve kasvetli 20 metrekarelik mekanda tozlu mobilyalardan sonra rahatsız eden diğer iki unsur: memurenin boynuna kollarına yayılmış ciyak sarıya kaçan altınları ve bir o kadar ciyak kırmızı ojeleriydi...Diğer yandan gözlerine çektiği kalem muhtemelen yorgunluktan akmış ,göz çukurlarında bitkinliğini biriktirmişti.

10 dk.dır tüm çabasına rağmen çalışmayan yazıcı sinirlerini iyice germişti.Beni beklettiğinin farkında; elleri sinirle bilgisayar klavyesinin üzerinde dolaşıyor,gözleriyle hala yazıcıyı düşmanca bakışlarla süzüyordu.Bu gerilime daha fazla dayanamayıp en azından bir ses olsun diye "mesainiz de 5 te bitiyor değilmi?" diye soruverdim.Bu anlamsız soru bana saçma geldiği kadar Onunda umrunda olmadı.Başını öne eğip evet anlamında bir hareket yapmasıyla sessizlik bozulmamış oldu ve umduğum atraksiyon benim saçma sorumdan öteye geçemedi.Kendime "sesini kes ve bekle" dediğim an o andı.

Onu yazıcıdan fazla üzen şeyler vardı sanki.Hergün aynı sandalye,aynı masa,aynı fincan,aynı dosyalar...Bu gri tekdüzelik duvarlara sirayet etmiş kapıdan atılan ilk adımda hissedilebiliyordu.

Beklerken pencereye bir güvercin geldi.Gezip dolaşan bir güvercin.Mutlu kadın yüzlerine rastlaması pek olası bir güvercin...Bazen pamuk ekili bir ovanın bağrında yevmiye derdine düşmüş bebeği sırtında annenin günü bitirme sevinciyle gülümseyen mutlu kadın yüzü,bazen son yaptığı satışlarla şirketinin cirosunu ikiye katlayan yüksek topuk kullanan bir iş kadınının gülen mutlu kadın yüzü...Daha bir sürü kadın yüzü vardı mutlaka anılarının arasında ...Güvercin memureyi süzerken , bugün, burda, şu an mutsuz bir kadın yüzüne şahit diye geçirdim aklımdan.

Yazıcı düzeldi,çıktı alırken çıkan ses güvercinin yeni bir kadın yüzü hatırasıyla uçup gitmesine vesile oldu.Memure evrağı bana uzatırken teşekkür ettim ona,yüreğimdeki ses ise, yüzünün mutlu kadın yüzüne dönmesi dileğiydi... //


Yeni taşındığımız bu yerde girişimcilik ruhumuz galeyana geldi ve ufak bir dükkan açmaya karar verdik .İlk etapta birebir şahsımın ilgileneceği bu yerin adını da ben koydum: Çilek Büfe :)

Bir kaç gündür resmi prosedürler yüzünden şehir-kasaba arasında gel-git yapıp duruyorum.Yukarıdaki anlatım bugünkü gittiğim devlet dairelerinin birinden bir sahneydi.Bu arada direksiyonum da oldukça gelişti.Eşim özellikle arabayla gelip gitmemi istiyor.Ben ehliyeti alalı henüz 2 ay olduğu için biraz gerginim direksiyon başında.Eski iş arkadaşlarımın "trafiği arayalım da karayolunu boşaltsınlar ,sen bize lazımsın"gibilerden takılmaları yüzünden bu gerginliği geç atlatıcam herhalde.Ama canları sağolsun onların da...Şimdilik böyle şekerler,fot. mak.için şarj edilen pilleri alır almaz size yeni yaptığım pet şişeden bileziğimi,kartondan yaptığım minik ev maketimi falan göstericem.Az sonraa havası versin diye yazıyorum bunu.İyi bakın şekerler,kendinize iyi bakınn...

2 yorum:

  1. Amanda aman ben seni yerim ee gelince beni gezdirirsin ama biz vitrinlere bakmaktan araba kullanabilirsen tabi :)

    YanıtlaSil
  2. Gezdiririm kuşum,vitrinlere de bakarız gezeriz de :)

    YanıtlaSil

Sen de yaz bişeyler...