16 Nisan 2015 Perşembe

Niye blog yazıyosun sen ?


Blog yazmak gibisi yok...
Gerçekten...

Bakın mesela ben bloğum eskimesin diye nasıl itinalı kullanıyorum onu. Seyrek yazsam da yüzde yüz katışıksız olsun,yazdıklarım tam anlamıyla benden olsun diye uğraşıyorum. 
Bunlar hep blogger şeysi. 

Neyse aslında en sonki yazdığımdan bu yana bir sürü kitap okudum, gezip gözdüğüm yerler de oldu filan ama bu yazımda sadece "neden blog yazmak gerektiğine" değinmek istiyorum. Bilgilendirici eğitici paylaşımlarımı sonraya bırakabilirim sanırım.

Maddeler halinde sıralamak gerekirse şu sorunun cevabı olarak aşağıdakileri sıralayabilirim : 

- Bilge niye blog yazıyosun sen ?

* Günlük hayatta söyleyemediğin şeyleri küt diye bam diye güm diye yazabileceğin bir mecradır blog.

* Yaşadığın coğrafyada anlattıklarını bile anlayamayan elemanlardan illallah ettiğin noktada, aynı frekansta olduğun başka bünyelerle güzel güzel kuzu kuzu paylaşımlar yapmaktır.

*Tamamen senin yazıp yönettiğin bir gazete sayfası gibi egonu okşayıcı tarafı da yabana atılamaz.

*Mesela bir blogda çok basit bir peynirli makarnayı İtalyan mutfağına dair ne haltlar yapıyorum bakınız diyerekten servis edebilirsiniz, kimsecikler de karışamaz, blog sizin. 

*Dünyanın en berbat müziğini sırf o akşam siz o havadasınız diye paylaşırsınız ve mutlu olursunuz. Üstelik facedeki gibi beğeni kasıntısı da yaşamazsınız. Çünkü blog burası blog, sizin mekan yani. Çaktınız ? :)

*Sizi tanımak isteyen biri olduğunda açıp bloğunuzu  okuyabileceğini söylersiniz. Ki en katışıksız halinizle tanımış olsun sizi,Siz de hile hurda karışmadan ifade etmiş olun kendinizi. 

*Bloğunuzu okuyan bazı arkadaşlarınızın "Kızım çok güzel yazıyon yea" diyerekten yaptıkları övgüleri bir kenara bırakıyorum usulca.

Tabi bunun yanısıra bloğunu dükkan gibi kullanıp satışlar yapan ya da gezi rehberi olarak kullanan veyahut da mutfak el kitabı olaraktan bizlerin imdadına yetişen blogger arkadaşlarım da var. Hepsi güzel bana göre. Hepsini de engin gönülle yaptıkları her paylaşımdan ötürü tebrik ediyorum açıkçası. 

Facebook, instagram, twitter...vesaire vesaire... Ben bloğa yazmanın lezzetini bulamıyorum bu mekanlarda. Blogda bir nostaljik koku var ve hiçbiri sağlamıyor bunu nedense. 

Sonuç itibariyle, uzun esler versem de,  kayboluversem, hiç gelmeyecekmiş gibi gitsem de, döner dolaşır gelir yazarım bloğuma. 

Çünkü blog yazmak gibisi yok. Gerçekten... 

Peki bu yazının şarkısı ne ola ki ? 

Hayatımın özeti üç kelimeyi barındıran şarkı tabi. Blog yazılarımın notalı hali kısaca. (Bunu yaptığı için Eddie Vedder'a ayrıca teşekkürler.)
Hani biri bana "Bilge hadi hemen şimdi çok ciddi bir laf et" dediğinde sağ profilden havalı bir bakış atıp da söyleyeceğim üç kelimenin şarkısı... 

"Eat, pray, love...Gerisini de çok umursama..."  

Selametle dostlar :) 





8 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Teşekkürler Havva, epeydir görünmedin... :))

      Sil
  2. evettt nefis şarkı eşliğin de bloga misafir olup yazmak da çok güzelll(kendimi hiç de misafir saymıyorum aslında:))) )
    Kızçeme kahveye gelmişim daha ne olsun:))
    Paylaşmak kadar güzel bir şey yok.
    Müzik bitti kahvem güzeldi ,hadi öptüm gidivereyim şimdi :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ablacık bu blogta ev sahibi sayılırsın aslında :) Şarkıyı beğenmene sevindim :) Kızçene gerçek hayatta da gel kahveye bi gün inşaallahhh ! :))) Öptüm ben de çok ;)

      Sil
    2. inşşşşşş. kalpten isteklerimi yolluyorum evrene gerçekleşecektir birgün:)))

      Sil
  3. Hoşgeldin sultanım daha sık gelmen lazım özletiyorsun kendini...birgün biryerlerde karşılaşıp kahve içmek nasip olur inşallah...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tülinim bi gün senin illere yolum düşerse hep aklımdasın mutlaka içilecek o kahve Allahın izniyle ;) Daha sık yazmaya çalışıcam, öpüldün :)

      Sil
  4. Tazekahve dayanamadım isminizi görünce Hatice hanımın bloğunda bi merhaba diyip daha sonra uğramak şartıyla hoşçakal diyorum.

    YanıtlaSil

Sen de yaz bişeyler...