26 Aralık 2014 Cuma

Öhö öhöm !


Blog alemini bilirsiniz ( bilmiyorsanız da öğrenin ), bir bloğunuz varsa öyle başına buyruk yaşayamazsınız. Belli aralıklarla gelip rapor vermeniz, çiçekleri sulamanız ve pencereleri açıp ortamı havalandırmanız gerek. Hayatınızda önemli bir atraksiyon oldumu da en sakilinden abartılı çığlıklarla bunu aleme ilan edeceğiniz yer yine bloğunuzdur. Kişisel hayatın sanal aleme iyice ortaya karışık salata olduğu şu dönemlerde ben de gündelik yaşantımdan detayları fotoğraflar eşliğinde (bilindik star havasıyla) öhöhö! diyerekten bloğuma aksettirmekten gurur duyuyorum. Yok yea gurur felan. Yazıyorum işte, oturun okuyun bi ara. 

2014 üm de böyle geçti işte ahali !

Güne mutlaka sıcak limonlu suyumu içerkene bana eşlik eden dergilerimi okuyarak başlıyorum... (Semerkand Dergi gurubu  tabe)


İşte bu şarkıyla başlayan müüzük listemi açıp sabah sporuma başlıyorum sonra... Sever misiniz bunu ?


Ve kahvaltıya başlamadan önce açıyorum Yuutub arşivinden bi Esra Elönü "Arafta Sorular" bölümü. O'nun konuklarıyla alengirli sohbetlerini dinlerken günün ilk öğününü çoktan tüketmiş oluyorum.
Kahvaltımı yaparken birilerine el sallamam icap edebiliyor tabi ara sıra... 

Sonra bazen elime dandik el işleri alıp gündemi arka plana atıyorum... El yeteneklerim de en az düşünsel yetilerim kadar ileri ve keskinse ben napabilirim ki ama ? 
Ve bazen yaşadığım ufak kasabada gideceğim güzergahtaki insan manzaralarını çekiyorum... Aysel teyze koyununu otlatırken Kur'an'ını okuyor bi yandan...Canım yea... 
Yakın şehirlere yaptığım yolculuklar da az değil... İzmir, Denizli, Aydın... Bunlardan bazıları...
Buralarda da bazen şehir manzaralarını...
Bazen de doğa manzalarını çekip sosyal ağlarıma meze yapıyorum... Mesela bu foto İzmir Karşıyaka'da çekildi. Balıkçıllara simit atarkene...

Buralardayım dostlar, sevdiklerim de yanı başımda ve bulutlar da başımın üstünde... 
Yani her şey yerli yerinde.
Hadi görüşmek üzere :) 



13 Aralık 2014 Cumartesi

Sıkıldığım Şeyler

Şimdi buraya sıkıldığım bazı şeyleri yazıcam ama hiçbiri şikayet anlamı taşımıyor.

Yani demem o ki, evet bu şeylerden biraz sıkıldım ama benimle beraber olmaya devam edeceklerse eğer Allah en güzelini bilir. Nokta.

Nedir peki onlar ?


  • İçinde yaşadığım bu mendil kadar kasaba. (Kullandığım kısmı daha da ufak aslında)



  • Bünyeme yapışık olan "empati" şeysi.(Ameliyatla kurtulacağımı bilsem bi an düşünmezdim)



  • Youtube'daki müzik listem.(Hepsi kült.Tavernaya geçiş yapasım var tövbeler olsun)



  • Hayatımdaki bazı insanlar. (Bu çok acı, hiç girmeyelim)

  • Severek okuduğum yazarların intihar ederek yaşamlarına son vermiş oldukları gerçeği. (Aklı başında sandığım koca koca adamlar oysa)



  • Popülarite. (Bi kesim tarafından sürekli pohpohlanan ruhum buna daha ne kadar dayanabilir :P)



  • Donan filmler.



  • Düzensiz yaşam temposu. 



  • İnsanların bitmez tükenmez "kahve keyfi".

  • Türk medyasını işgal eden hamaset siyaseti.



  • Facebook. 



  • "Lütfen numaratörden sıra alınız" cümlesi. (Son günlerde çok fazla yaptım.)



  • Yakında başlayacak olan miladi yılbaşı zırvalıkları.(Daha başlamadan sıktı düşünün artık)



  • Tuvalet terliğinin ıslak olması.



  • İçimde sivrilen sesleri çoğu zaman daha derinlere şutlama eğilimi.



  • Okulda okuduğum tarihle iddia edilen tarih arasındaki uçurumsal farklılıklar.



  • Kişisel gelişimciler.

  • Mutfakta sürekli un kurabiyesi yapmak. (Başka şeyler de denemek istiyorum ama un kurabiyesi önemli önce onda ustalaşmalıyım.)



  •  Sürekli telefonla arayan ttnet müşteri temsilcileri.



  • Genç kız egosu.

  • Çocuklarıyla sürekli övünen ebeveynler ve diğer yandan aile büyüklerine saygısız çocuklar/gençler.



  • Zamanın çok hızla akıp gitmesi, bitmesi, tükenmesi....





Dur "zaman" demişken ; bari şunu bi dinleyeyim de...



Şimdi  daha iyi gibiyim :) 

Hadi sonra gelicem inşaallah ben yine... 

8 Aralık 2014 Pazartesi

İçinizdeki Öküze Oha Deyin

Bu kitapla tanışıklığım neden bu vakte kadar bekledi diye ne hayıflanmıştım ama her satırda... Bitmesin, satırlar daha da uzasın uzasın, öğrendiklerim ya da beyin fırtınası yaptıran tüm fikirler uçuşsun dursun etrafımda diye hayatımda en yavaş okuduğum kitaplardan biri oldu "İçinizdeki öküze oha deyin"

"İçimizdeki öküzü" nefsimize takma rumuz olarak ortaya koyan Bülent Akyürek, hepimizin de o öküzle başımızın ne kadar dertte olduğunun fazlasıyla farkında. Ve çoğu kişisel gelişimcinin "Aman öküzlerinizi güzel besleyin, aman onları habire gezdirip dolaştırın yedirip içirin!" direktifleri yerine çok daha işlevsel bir tezle içimizdeki bu öküzleri ne kadar kontrol altında tutarsak tensel ve ruhsal sağlığa o kadar erişebilir olacağımız kanaatini sunuyor. Bazen esprili anlatımlarla bazen de en istatistiksel bilgilerle insanoğlunu ilk dünyaya adım attığı Hz. Adem dönemindeki huzurla yeniden tanıştırmaya azmetmiş bir kitap bu...

İyi ki varsın Bülent Akyürek diyeceğim yeniden, iyi ki yazıyorsun... Kitabı okurken aynı zamanda internetten bol bol röportaj videolarını izleyip kendisini daha yakından tanıma şansı da bulmak istedim. Yazdıkları ve yaşantısıyla birebir çizgide son derece samimi bir insan kendisi. 

Eğer içindeki öküzle senin de başın dertteyse (ki aksi imkansız); hemen okumaya başla... Hataların kaynağını ve de dönüş noktalarını daha iyi anlayacaksın. Dünyanın en aykırı fikirleri gibi gelse bile bi kulak ver... Senin teninden ve ruhundan daha değerli değil bu toplum normları, unutma... 

Çok mu ciddileştim ben son zamanlarda bu bloğa yazarken ? Sanırım yaşlanıyorum... İşte iç sesimin fısıldayıp durduğu şeyi blog aleminde de ilk kez dillendirmiş oldum böylece... Ama içimdeki öküze bi çüşş diyecekse bu kabullenişlerin can sıkıcılığı da kimin umrunda ? :) 

Hayat, her yaşta ve her durumda yaşanası ve güzel sonuçta...Bülent Akyürek'in dediği gibi, yeter ki olabildiğince sadeleştirelim ve anı yaşayalım, işte tüm numara burada :)

Okuyunuz ve de tavsiye ediniz bu kitabı ahali... Israrla ricamdır :) 

Sevgiler herkese...