30 Mayıs 2012 Çarşamba

Tufanlarımız ve Recep ayı

Merhaba sevgili dostlar !
Bomba gibi günleri ardarda yaşamaktayım ve hayat çok güzel dedirten şeyler oluyor etrafımda :)
Yarın yine uzun süren bir kermes havasına giriyoruz ve tüm hazırlıklarımız çok hoş ilerliyor elhamdülillah. Size yine geçtiğimiz hafta gazeteye yazdığım köşe yazımı pas edicem ama sakın bu Tazekahve kolaya kaçıyor diye düşünmeyin :) Amacım sadece içinde bulunduğumuz şu güzel günlerin değerini gazete okurları yanısıra sizlerle de paylaşmak :) Bu arada "yanısıra" kelimesi birleşik mi yazılıyordu diye de düşünmüyor değilim :P Ama kontrol edecek vaktim yok ! :) Yazıyı pas edip kaçıyorum canlar ! :))Ve de alıntı kısımlar yazı stilini katletmiş ama siz onu görmezden gelin olur mu ? :)

Herkese sevap bonusu fazla fazla günler olsun be dostlar ! :))

Recep ayı ve tufanlarımız

Biliyor muydunuz Nuh (a.s.) ve kavminin Recep ayında gemiye binip tufandan kurtulduğunu ?

Ben yeni öğrendim.Bu bilgi, kafamın içinde aniden parlayan bir ironiyi de beraberinde getirdi.Geçtiğimiz hafta içine girdiğimiz Recep ayı,neden bizim de nefis okyanuslarımızın tufanından kurtuluşumuza vesile olmasın ?Bu tufan değil mi gaflet adalarına savurup duran bizi ? Bu tufan değil mi tam her şey düzeldi dediğimizde türlü dünyalık hilelerle dimağlarımızı alt üst eden ? Bu tufan değil mi seyrimizi sessiz sakin sürdürmemize engel olup istikametimizi bozan ? O halde biz de bu Recep ayında rahmet gemilerine binip tufandan emin kılalım kendimizi…

Geçtiğimiz hafta değindiğimiz üç aylar konusunda özel günlerin başlıyor oluşuna dair müjdeyi vermiştik. İşte Recep ayı,birbirinden güzel fırsatlarıyla açılışı yapıyor bizlere. Geçtiğimiz günlerde Regaip kandilini yaşadık bile. Sırada Mirac Kandili var. Peygamber efendimiz (s.a.v.) ‘in birbirinden güzel hediyelerle bizi ihya ettiği gece. Bu ayın içinde rozet gibi parlamakta.Kıymetini hatırlatmayı nasip ederse Mevla o geceye dair de bir şeyler yazarız inşallah.

Bunun dışında çok daha değişik rahmet vesilelerine uygun zemin sunar bu mübarek ay. Bakın büyük tasavvuf ehli Zünnün Mısrî bu ayla ilgili ne demiş :
“Receb ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan derleyip toplama ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa cezasını çeker. Bir kimse ekimi bırakırsa, hasat zamanı ekmediğine pişman olur. Kıyamet gününde ise çok kötü duruma düşer.”

O halde bu ay ekimi sağlam ve bolca yapmaya meyletmeliyiz.Recep ayının diğer aylara oranla öne çıkan ibadetinin oruç olduğunu görüyoruz.Mümkün mertebe bu ayda daha fazla oruç tutulmaya çalışılır. Receb ayında, ayın ortasında veya belli günlerinde, yahut üçer gün ara vermek suretiyle oruç tutulması tavsiye edilmiştir. Ancak ara vermeden oruç tutmak yalnızca Ramazan’a özgüdür.Belki de bizler için en ideali, ay boyunca pazartesi ve Perşembeyi oruçlu geçirmeye çalışmaktır ki , hem sünnete uymuş oluruz hem de Recep ayı oruçlarının katsayısını arttırmakla bire yüz verilen hasenelerimizin kazancını da arttırmış olacağız.Yeri gelmişken pazartesi ve Perşembe oruçları ile ilgili sevgili Hz. Ayşe’den yansıyan şu hadisten bahsetmeliyiz.

Hz. Aişe ( r.a ) validemiz:

Resûlullah, pazartesi ve perşembe günleri
oruç tutmaya çok önem verirdi.” buyuruyor. Çünkü Hadis-i Şerifte,
“Ameller Allahü teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de
amelimin oruçlu iken arz edilmesini istiyorum.buyururdu. (Tirmizî)

Ayrıca Recep ayı girdiğinde okunması gerek dua da şudur :

Okunuşu: "Allahumme barik lena fi recebe ve şa'ban ve belliğna ramazan"
Açıklaması:
"Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır". Amin!..
Üç ayların ilki olan recep ayı girdiğinde bu duayı Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sıkça yaparlar ve ümmetinin de yapmasını isterdi.

Recep ayı denince bahsetmemiz gereken çok güzel bir şey daha var. Recep ayı namazı.Tam 30 rekat ama aynı anda kılmıyorsunuz. Bakın o da şöyle :

1 ile 10'u arasında,10'u ile 20'si arasında ve 20 ile 30'u arasında 10'ar rek'at olmak üzere toplam 30 rek'at. Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir. Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rekat namazı kılanlar, hidâyete ererler. Münâfıklar bu namazı kılamazlar. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rekat namaz Rasûlullah Efendimiz(s.a.v.)’in berberi, Selmân-ı Pâk (r.a.) tarafından rivâyet edilmiştir.

Kılınış şekli: Hacet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbî, beni, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Recebi şerîf hürmetine, feyz-i ilâhine, afv-ı ilâhine, rızâ-i ilâhine nâil eyle. Âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle. Dünya ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle. Rızâ-i şerîfin için, Allâhü Ekber.
Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerif okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunup dua edilir.

İkinci on gün içinde, yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen kayyûmen dâimen ebedâ” okunup dua edilir.

Üçüncü on gün içinde, yani Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere “Allâhümme lâ mânia limâ a’tayte, velâ mu’tiye limâ mena’te, velâ raadde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-vehhâb. Sübhâne rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-vehhâb. Sübhâne rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîmi’l-vehhâb. Yâ vehhâbü yâ vehhâbü yâ vehhâb” okuyup dua edilir.

O halde bu güzel fırsatın da ilk on gününe düşen namaz edasını yapmaya çalışalım şu günlerde inşallah.

Recep ayı ile ilgili anlatılası güzellikler saymakla bitmez denecek kadar fazla. Yine anca tadımlık bahsedebiliyoruz burada.

Dağarcığımıza düşen her bilginin tesadüf olmadığını o günkü gidişatımıza dair tevafuk bir tezahür olduğunu hatırlarsak bugün öğrendiklerimizi icraata dökmemiz gerektiğini de idrak ederiz.Girişte de değindiğimiz gibi tufan dedik, kurtuluş dedik, rahmet ve recep ayı dedik.Mevla hakkını vererek yaşamayı ve bu ayı da tıpkı diğerleri gibi kıymetlendirip değerlendirmeyi nasip etsin inşallah.

Hayırlı haftalar olsun dostlar…


20 Mayıs 2012 Pazar

Ahiret Pazarı kuruluyor !


Evet sevgili dostlar , önümüzdeki salı yani 22.05.2012 bu yılın üç aylar başlangıcıdır.
İlan ediyorum burdan herkese !
Ve muhteşem fırsatlarla bonuslandırılmış günlere kafa olarak , madden ve manen her türlü hazırlanalım inşaallah diyorum .

Sözü fazla uzatmadan , bu hafta gazeteye konuya ilişkin yazdığım köşe yazımı pas ediyorum direk. İrkilelimm uyanalımm diye ! :))

Ahiret Pazarı

Üç ayların değerini hatırlatan bir yazı yazmayı planlamıştım bu hafta. Niyetim hala aynı , ama bu konuyla ilgili ufak bir araştırma yaptığımda o kadar güzel bir benzetmeyle karşılaştım ki ne anlatsam ne desem bu kadar güzel ifade edemem herhalde diye düşündüm. Bu yüzden söz konusu açıklamayı sizlere de nakletmek istiyorum.

Evet, önümüzdeki Salı günü yani yazının yayıma girdiği tarihin bir ertesi günü Recep ayının dolayısıyle üç ayların da başladığı gün oluyor.Her şeyden önce bu özel vakitlere ulaştığımız için şanslı olduğumuzu bilmeliyiz. Peygamber efendimizin bu konuda güzel bir duası var ,ki bu dua bize bu ayların diğer aylardan daha kıymetli olduğunu hatırlatır nitelikte. O der ki : “Ey Allahım, hakkımızda Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizleri Ramazan’a ulaştır.” Yani bu ayların içine gizlenen hazine günleri hayırla geçirmeyi,anlamı ve önemine yakışır şekilde tüketmeyi diliyor en başta. Ve Ramazan ödülüne kavuşmayı diliyor ardından. Gerçekten de manevi havasına kalplerimizi açtığımızda huzur demektir rahmet demektir Ramazan. Bir ödül gibi durur üç aylar tünelinin sonunda. O halde üç aylar konusuna başlamadan önce Peygamber efendimizin bu güzel duasına amin demeli en başta. Yürekten ve muhabbetle…

Giriş konusunda değindiğim ilgi çekici açıklama ise şöyle ;

Semt pazarları, hepimizin ihtiyaçlarımızı karşılayıp ve de ticaretimizi yaptığımız önemli yerlerdir. Ve haftada sadece bir gün olduğu için genel olarak planlarımızı ona göre yapar o gün pazara gelen taze yiyeceklerden almak ister yada satıcı durumundaysak elimizdeki malları en karlı şekilde satmak isteriz.İhtiyaçların karşılanması konusu olsun ,ticari kar konusu olsun mümkün olduğunca pazarın kurulduğu gün içinde halledilmek istenir.Çünkü aksi takdirde insanların pazara dair ihtiyaçlarını karşılaması için bir hafta beklemeleri gerekir .Zira pazar tek gündür.

İşte mübarek kılınan , özel kılınan üç aylar da yılda bir defa kurulan ahiret kazancının yapıldığı pazarlardır.Faydalanmasını bilenler bu ayları en istifadeli şekilde geçirip ahiret kazançlarını onlarca fazla katlara çıkartırlar.Daima bizim mutluluğumuzu ve en düzgün fıtrat üzere yaşamamızı dileyen Rabbimiz bu özel günlerde işlediğimiz hayırlı işlere ve ibadetlerimize normal zamanlara oranla çok daha fazla ecir vermeyi istemiştir. Bazı alimlerin bire on, bire yüz,bire bin şeklinde matematiksel değerlerle nicelik kazandırdığı fırsat günlerini ihtiva eden üç aylar bizler için kurulmuş çok kıymetli pazarlardır gerçekten. Ancak buna karşın bu pazarın kıymetini bilmeyip ahiret ticaretini yapamayanlar yeni kazanımlar için bir yıl beklemek durumunda kalacaklardır.

Yine başka bir hadisinde Peygamber efendimiz : “Recep Allah’ın ayı,Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.” diyerek üç ayların mübarek kılındığını delillendirmiştir.

Bizler üç kuruşa beş köfte satın alma temayülü yüksek insanlarız. Ucuza düşürdüğümüz kaliteyi her mekanda ballandıra ballandıra anlatır coşarız,lakin bu kazançların hepsi topu topu bir 80 yıl içinde çürüyüp gidecek geçici aleme dair şeylerdir. Oysa ebedi aleme dair elde ettiğimiz kazanımlar bizi sonsuz hayatta garip ve fakir kalmaktan uzak tutacak gerçek zenginlik unsurları… İşte bu eksende düşündüğümüzde bu ahiret ticaretinin bizler için ne denli önemli olduğunu hatırlıyoruz. Ve kısacık ömürlerimize çok fazla hayrı depolamak , ebedi zenginliğe ücret olacak ecri kazanmak için bire on,yüz , bin veren günlerin takibini sıkı yapmamız kesinlikle menfaatimize olacaktır.

O halde önümüzdeki kıymetli günlerde ibadetlerimize daha bir çeki düzen verip,nafileleri arttırmalıyız. İhlasla yaptığımız hayırlarımızı bu aylar içerisinde daha bir fazlalaştırmalı ahiret ticaretimizin karını yükseltmeliyiz.

Ayrıca içerisine bir birinden mübarek kılınmış geceleri koyarak üç aylarda bizi rahmetiyle kuşatan Rabbimize biz de ihlasla yönelmeli,bu ayların manevi havasını yuvalarımızda ve çalışma ortamlarımızda solumaya çalışmalıyız.Hanelerimize bu güzel atmosferin tezahür etmesini sağlamalı,yetişen çocuklarımızın ve gençlerimizin vaktin özel oluşuna dikkatlerini çekmeliyiz.

Üç aylar hoş gelmiş ve de inşallah sefa getirmiş olsun diyelim son olarak. Evet yarın recep ayının ilk günü . Recep ayı ile ilgili tavsiye edilen oruç takvimine baktığımızda ilk gün oruç tutmanın son derece faziletli olduğunu görüyoruz. Alimlerin dediğine göre,Recep ayının ilk günü oruçlu olan kimseden cehennem yerle gök arası kadar uzaklaşıyor.O halde bu gece için kendimize bir sahur menüsü düşünmeli hemen.Ve yine Recep ayının ilk perşembesini oruçla geçiren kimsenin cennete girmesi Allahu Teala üzerine bir hak olduğu yazılanlardan.

O halde fırsatlara bu güzel nafilelerle başlayalım. Ya da niyetlerimize öyle alalım.Zira niyetler işlerden daha kıymetli bizler için muhakkak.

Karlı bir ahiret pazarı olsun bizler için 2012 deki üç aylar. Bir daha ki pazarı görebilecek miyiz Mevla bilir zira.

Haftaya recep ayı zenginlikleriyle devam edelim inşallah dostlar.

Huzurlu ve bol kazançlı haftalar olsun…

Blogcanlarım seviyorum sizii !! :))

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Filmler filmler !

Nasıl yorgunum nasıl yorgunumm !
Yarın kermesimiz var hazırlıklarımızın son rütuşlarını yapıp dağıldık evlerimize.
Ve de yatağıma uzanmış kucağımdaki pc ye post girmeye çalışıyorum şu an hala :)
Bu bahar aylarında depresyon riski çok yüksekmiş haberiniz ola. Dün arkadaşlarla konuştuk da intihar vak'aları, küsmeler,kaprisler had safhada dolaşıyormuş piyasada.
Yani böyle içinizden birilerine sebepsiz çemkirme hissi filan geliyorsa,ya da ortamdan kaybolup bir milyar yıl geri dönmeme eğilimi gösteriyorsanız yapmanız gereken tek şey nedeni mevsimsel psikolojiye bağlayıp gülüp geçmek olsun inşaallah :)

Ve bakın ben neler izledim ? Mutlaka izlemişsinizdir de izlemeyenler varsa tüyo olsun gibilerden döktürücem yine de ben :))

Uzun süren istikrarlı bir evliliği , kendini kısıtlanmış hissettiği gerekçesiyle bitiren 30 lu yaşlardaki bir kadının çıktığı yolculuğu anlatıyor bu film. Şurda o muhteşem şarkısının bana hissettirdiği şeyleri listeleyip dökmüştüm hatırlarsanız. Julıa harikaydı yine bu filmde, olur olmaz yerde ağlayışları,kendi başına yaptığı denemeler ...Kendimden pek çok şey buldum bu filmde hem de çok :) Güzel film , izlenebilir dostlar ;)

Adam Sandler'in tek sevmediğim filmi olsun diye ümid ediyorum. Çünkü hiç beğenmedim. O'nu kadın kılığında izlemek hoşuma gitmediği içindir belki de :) İkiz kardeşlerin yıllar sonra bir araya gelmesiyle oluşan gerilimi ve çözümlenişini anlatmış film. Tabiki komedi tadında ama ben çok az güldüm açıkçası. Sükunu hayal oldu benim için ama sevenleriniz çıkabilir belki bilemiyorum tabi.
Kafanız bir şeylerle meşgulse bu filmi asla izlemeyin. Çünkü hiç bir şey anlamazsınız,anlamsız sahnelerin ardı ardına dizilişine şahit olursunuz sadece.İronilerle örgülenmiş bir hikaye. Hayattaki değişik seçimlerin değişik olasılıklarla kadere etkisi kurgulanmış.Film iki saat filan baya uzun yani. Ve de çok hızlı geçişleri barındırdığı için tam konsantre izlenmesinde fayda var. Son olarak vasat bulduğumu belirtmeliyim ama bu işler görecelidir malum.
Aslında bilemiyorum kafanız aklınız yerindeyse izleyin bu filmi ,eğlenceli olabilir. Sonradan çözümlemesi hoşuma gitmişti diye hatırlıyorum.

Gitmeliyim artıkın , yarına bol enerji biriktireyim de bülbül moduma zarar ziyan gelmesin aman :P

Ben bahar yorgunluğum için şifa niyetine bugün sürekli şu şarkıyı dinliyorum. Nane limon niyetine ;))


Sevgiler olsun dostlarım ! :)

13 Mayıs 2012 Pazar

Yarbay

"Yarbay" olarak duymuştum adını ilk defa. Liseyi yeni bitirdiğim yıllara tekabül eder tanışıklığımız. Ses kasetleri vardı ve tedarik edip dinleyebilmek meşakkatliydi. Yine de ablalarım sayesinde evimde bir kaç tanesini dinleme şansım olmuştu. Bazılarının hitabeti kendi insiyatflerini aşar da manevi büyüklerin eline geçer. Ve tüyleriniz diken diken dinlersiniz çoğu zaman...Mehmet Ildırar'ın sohbetlerinde ben de çoğu zaman aynı hali hissederdim. Bir kaç arkadaşımla konuşurken de aynı şeyleri hissettiklerinden bahsetmelerine şahit oldum.
Müthiş hitabettir evet...Askerlik geçmişinin de etkisi büyük diye düşünüyorum. O'nun ruhu, tasavvufa gönlünü kaptırmış bir askerin sahip olduğu muhteşem mozaikten ibaret.Şu günlerde hayli ilerleyen yaşıyla tasavvufun tadını çıkardığı bir ömrün sonbaharını yaşıyordur diye tahmin ediyorum. Sağlık , afiyet ve o çok sevdiği mübareklerin duası üzerinde olsun diyorum...

"İlim ve Amel" doğumla birlikte içine girdiğimiz dos doğru kul olabilme mücadelesinin temelinde ihtiyacımız olan dinamikleri listeliyor bize. Zahiri tatminin sağlanmasını had safhada tutan ademoğlunun manevi ihtiyaçlarını giderme zaruretini ve beraberinde elde ettiği kazanımları da anlatıyor ayrıca...
Benden bu kadar ip ucu,tedarik edip okuyunuz dostlar ;)


Şimdi blogları gezme zamanı deyip yola çıkıyorum hafiften :)

Bakalım ne var ne yoksunuz ? :))

Sevgiler herkese !


7 Mayıs 2012 Pazartesi

Tavla...

-"Aydın sınırları dışına çıkma lütfen Bilge,burda kalman için bi' formül bulalım."

-"İzmir'de yeni bir iş ihtimali var , gidip görüşelim mi Bilge ?"

-"İstanbul'a gel, burdan bir iş bulalım Bilge..."

-"Nazilli'de bir öğretmen evi ayarlasak ? "

-vesaire vesaire...

Hiç bir şey belli değil, hiç bir şeyy :)




4 Mayıs 2012 Cuma

Şu çıtırlara bir el verelim !


Eveet bu çıtırlar bizim, onlara bir el verelim arkadaşlar !
Nerde bu millet nerde bu devlet !

Gibilerden sansasyonel bir giriş yapmak istiyorum ben :)

Kim mi bu çıtırlar ?


İlki şurda ballandıra ballandıra anlattığım yeğenim Ayşegül olur. Canımcım ablacığımın önemli bir hatası ama ne yapalım yeğen işte bağrımızda taşıyoruz kendisini demiştik :P:)) Yıllardır bloğumu geyik meselesi haline getiren hatun şimdilerde kendisi de bir yemek bloğu açtı. Vatana millete hayırlı olsun diyorum. Laf aramızda olmak kaydıyla bu kız pasta börek işlerinde nirvana halinde :)) On numara lezzetlerin tariflerini vereceğine eminim.Bloğunun adı Elmalıkurabiye. Yesinler Allahımm :))

Bu Ayşegül' ün kız kardeşi...yani ablamın ikinci hatası Sidregül, Ege Üniversitesi İngilizce İşletme 2. sınıfta okuyan yeğenim olur kendisi.Bu hatunun ev içindeki profilini anlatıyorum şimdi size: Elinde büyük devasa bir porselen bardak,surat mütemadiyen asık , insanın bir şeyler sormasına mani şekilde hal diline yansıyan bir umursamazlık. Aynen böyle bir pozlar havalar sormayın gitsin :) Ama yeğen işte ,kan bağı işte , O da hala minik Sidrem'dir gözümde :)
Bu hatun da blog açmaya karar vermiş.Bloğunun adı Destina.Bizden sır gibi sakladığı iç dünyasını bloğuna yazacak aman Allahım ! En başta ben takipçisi olacağım o kesin :)Hakkında her şeyi her şeyii öğreneceğim artıkın ...he hee.. Kim yeğen kim teyze bizde bu durum biraz karışık , ama kendimize göre bi' senkron oturttuk işte :)Neyse takipçisi olun bu işletmecinin efem :)


Ve geçtiğimiz hafta bu yeğenlerle birlikte İzmir Kemeraltı'na gezmeye gitmeyi planlıyoruz.Oraya Sidre'nin üniversiteden arkadaşları da gelecek haberini alıyorum. Allah'ım diyorum Sidre gibilerse ne kasıntı tiplerdir kimbilir , yok Allah'ım ben tahammül edemeyeceğim diyorum ve bir şekilde kirişi kırmanın yollarını arıyorum.Ama ne mümkün , planlanan buluşma gerçekleşiyor .

Gidiyoruz tanışıyoruz neyse, ama bakıyorum ki elemanlar ha ha hi hi ! Sidre'yle uzaktan yakından alakaları yok :)) Neyse akşamına bize yemeğe geliyorlar , Ayşegül o güzel yemeklerini yapıyor , gülüyoruz eğleniyoruz filan. Ve de blogları olduğunu öğrenince ortamı bir sinerji basıyor ki sormayın. Hemen adresler alınıp veriliyor , onlara kart vizitimi uzatıyorum başınız sıkışırsa beni arayın gibilerden :P:)))
Tamam abarttım ben sanırsam.
Demem o ki bu hatunların blogları da kendileri kadar tatlı ve de takip edilesi...


Hatice(fotoda solda oturur kendisi) , Sidre gibi Ege Üniversitesi İngilizce İşletme okuyor.Minyatürce'de içsel söyleşilerini ve de hayata dair izlenimlerini paylaşıyor bizimle :)Ben anlatımını çok beğendim ,hem bu Hatice o kadar muhabbetli bir Karadeniz kızı ki ben çok sevdim O'nu.Vatanın bağrında yetişen bir işletmeci de kendisidir ayrıca. Bloğuna siz de bakın derim ben ;))Yani işletme mezunuyum diye demiyorum da ,bizim edebiyatla aramız iyi bea :))

Nihan da(fotoda sağda oturur) , Ankara TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde burslu okuyor. Tıpta okuyan da bir abisi var O'nu da Sidre'ye alıyoruz hayırlısıyla :P Nihan, connecting adlı bloğunda benim çok sevdiğim bir tarzı benimsemiş uzun uzun anlatılası şeyleri ilginç gifler paylaşarak dillendirmiş kimi zaman. Bazıları çok komik ;))O akşam ki en büyük keyiflerimden biriydi paylaştıklarına bakmak. Nihan söylemek istiyorum yeniden, gözlerin çok güzell yeaa !!

Hadi bi' el verelim de 100 lü hanelere sıçrayıversin bu taze blogların takipçi sayısı :)))

Ee nedeni çok basit : çünkü gençlere destek olmak lazım ;))

Vuuu... yine anlattım anlattımm denizler deryalar gibi ve de bool bool gülücüklü bir başka postu huzurlarınıza bırakıyorum gece gece :)

Gitmem lazım şimdi , yarın erken vakitte Nazilli' ye yola çıkıyoruz arkadaşlarla :)

Herkese bir sevgii seli bir muhabbet ki benden çok çok piss :))))

Şunu dinleyin , keyif gelsin bünyelere !

Mutlu pazarlar dostlar !

1 Mayıs 2012 Salı

Ayşegül mutfakta !


Bu Ayşegül var ya ,
güzel yemek yapıyor diye burnu havalarda hep ,
o bir jeoloji mühendisi ama aklı fikri pastalarda böreklerde,
mutfağa girdiğinde dünyanın hakimi gibi davranıyor ,
şaşkın şaşkın onu izlediğimi farkedince de bağırıp çağırmaya başlıyor.
Eve yeni bir mutfak gereci aldığında bana Nasa uzay aracına dair bir parçayı tanıtır gibi pis hava basıyor...
Daha anlatayım mı ? Yok...Gelince çektireceği azaptan korkuyorum :))
Ama bu Ayşegül aynı zamanda "kan bağı" denen şeyi sık sık düşündüren bir kız evladı ki , sırf yeğen olduğu için bağırtılarını tacizlerini sineye çekip seviyorum ben O'nu :)

Geçenlerde evlerine gittiğimde yaptığı bir kaç şeyi çektim mest olsun diye :)



Fırında garnitürlü tavuk ve minimum yağda pişen fırında patates güzeldi. Bana kalırsa tavuk daha az su ile pişmeliydi. Zira lezzeti suya geçmiş gibiydi biraz. Bunu Ayşegül'e söyledim mi ? Tabi ki hayırr ...Dert mi lazım başıma :P :))

Bu elmalı kekin tarifini sevgili Yetur yemek bloğundan almış sanırım. Sonuç fena değildi. Ama elmaların içine giren hamurlar pişmiyor ve biraz hamur zaiyatı oluyor bilginize ;) Ayşegül , kendi orjinal tariflerini bekliyoruz artıkın biz :))

Ben elime aldığım patatesleri sakin sakin doğrarken kafamın üstünde sürekli "hızlı ol ! çabuk yap ! " çemkirişleri ile uçuş sörtileri yapan Ayşegül paniğime sebep oldu ve de tırnağımı doğradım. Bi' kaç sağlam çemkiriş de ben yaptım ama sonra :)))

İşte Ayşegül ! Bakmayın güldüğüne, foto çekiliyor diye gülüyor :) Kafası bozulunca içinden Tazmanya canavarı çıkıyor :P:)))
Bu da Ayşegül'ün ağaç tepelerinde gezinen çılgın teyzesi !

Bir Ayşegül serisi de burda bitti ! :))

Sevgiler dostlar ;)

Not: Ayşegül ! Kapak yorumlar yazmaya çalışma yayınlamam tabiki de :))Suyuma git !  Blog benim canımcım hehe :P :))