28 Kasım 2010 Pazar

Oleyy be !

Uzun süredir istemeden icra ettiğim işi ( esnaflığı ) resmen ve fiilen sonlandırmış bulunmaktayım geçtiğimiz hafta.Allah kimseyi olmak istemediği yerde yapmak istemediği bi işle meşgul etmesin.Bu durum, bi çok negatif gelişmeyi beraberinde getirebiliyor.
Tecrübeyle sabit mi evet sabit...

Şimdi ufku genişletme ve business dünyasını keşfetme zamanı ...

Bol şans Tazekahveye :)

Görsel ne alaka mı ? Esnaflığı bırakmış bi miktar rahatlamış intibası verdi sanki :P

Sevgiler dostlar ....

27 Kasım 2010 Cumartesi

Aşk Dersi

Heyy !
Kızlarının başına kötü bişey gelmesinden endişe eden ve tedbir almak isteyen ebeveynler ! Size söylüyorum; bırakın dır dır yapmayı , kızın başının etini yemeyi...Uyanık olun ...Şimdi ilk iş bi film kiralayın.Yada satın alın.Şekil A da ki film olsun bu.Çaktırmadan pc sinin kenarına koyun sonrada inzivaya çekilin :D Bu filmi izledikten sonra tüm endişeleriniz kendiliğinden hallolacaktır emin olun :)

Seyhan dan tavsiye aldığım bu filmi az önce izledim ve gerçekten çok beğendim.Tüm arkilerimin izlemesi gerek bence.Birlikte izlediğim yeğenim bi kaç kez sıkıldığını homurdansa da,inadım yüzünden sonuna kadar izleme durumunda kaldı :)
Yine bi kamu hizmeti yine Tazekahvee :)) Sizler için yıpranıyorumm resmenn :D

Sevgiler şekerlerr !

25 Kasım 2010 Perşembe

Kar


İlk kez bi siyasi romanımı da bitirmiş bulunmaktayım bugün.Pamuk, bu kitapta gerçekten bi röportajında söylediği gibi bir fikir beyan etmekle siyasi propaganda yapmayı ayırd etmeyi başarabilmiş bana göre.Değişik fikir kutupları arasında gel git ler yaşamanızı sağlayacak bu kitabı tavsiye edebilirim sizlere.Almanya da uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan şair Ka nın karla kaplı Kars ta geçirdiği günler ve üniversiteden aşkı İpek ten gelecek beklentisinin birlikte işlendiği bi hikaye sizi bekler...

Ve Orhan Pamuk a ait nete baktığımda dikkatimi çeken iki dipçik not :

2006 yılında Nobel edebiyat ödülü alan en genç iki yazardan biri olması... Bu biir...

İkincisi de bir kısım edebiyatçı tarafından yazarın bazı eserlerinin diğer edebi ürünlerin belli bölümlerinden fazlasıyla esinlendiğinin hatta bazen birebir denecek alıntılara rastlanmasının belirtilmiş olması oldu ...

Herşeye rağmen o yaşta Nobel Edebiyat ödülü almış olması hepimize offsss dedirtecek bi artıdır diye düşünüyorum :) Ayrıca 2008 de internet üzerinden yapılan bi ankete göre dünyanın 100 entellektüeli sıralamasında 4. sırayı almış bu yazarımız gecikmiş tebriğimi kabul eder umarım :)

Sevgiler dostlar :)

24 Kasım 2010 Çarşamba

Serzeniş : /

Kalp kırmayı marifet sanan insanlar türedi çağımızda...
Hakkı gasp etmeyi uyanıklık zanneden kayıptakiler ...
Çevresiyle arasına bir mesafe tayin edip tekbaşına kibir çukuruna tıkılı kalanlar...
Laf söylemeyi can yakmayı kar sanan zarar düşkünleri...
Nezaketsizliği samimiyetle karıştıran cahiller...
Önyargısına sıkı sıkı sarılmış tarafgirler,aman Allah sizi ayırmasın ideallerinizden daha sıkı sarılın !
Hata bulucu katipler bi de,not alırcasına detayları es geçmeyenler...Allah örterken ayıpları üstelik !
Yazık olmuyor mu bize...İnsan diyorsak eğer kendimize neden kolayca harcıyoruz hemcinsimizi...

Verdiğimiz her zararın ucu sadece kendi nefsimize batar oysa ki...Huzur,sadece bu düşünce ekseninde hüküm sürer.

Klişe olması umrumda değil : İyilik yapan iyilik bulur ...

Bir annenin herkesin içinde küçük oğlunu azarlaması bana bunları yazdırdı bugün :/ İçim doluymuş anne bahane oldu belki :)

İyi geceler kahveciler :)


21 Kasım 2010 Pazar

Yazdan kalma bir iki kare :)

Şakacı dondurmacılardan dondurma almayı severmisiniz ? Yani bi parça serinlik için kıvrak dondurmacı ile ufak bir savaşı göze alanlardan mısınız ? Ben mi ?Ben , her seferinde ilk dakkada savaşı kazanıp dondurmacıyı mor edicem diye atlayanlardanım :)) Ama hain adamlar dakikalarca uğraştırırlar beni de bir türlü kendim kapmayı beceremem.Sonunda kibarca uzatıp "buyrun hanfendi :) " diye uzattıklarında da dondurmayı almadan çekip gidesim gelir hani :D

İşte böylesine bi savaşın yazdan kalma karelerini bulunca pc mde paylaşasım geldi. Yeşilli ufaklık canımın içi yeğenim Ceyhun ( Cey cey). Ama O artık Marilyn Manson dinleyen genç bi erkek :)
Sıcak bi Antalya gecesi sahil kenarındaki savaşçı bi dondurmacı abi ile Cey Cey in mücadelesinden kareler yeğenimi daha da özleyişi getiriyor beraberinde :)



Cey Cey savaşı fazlasıyla kazanmış olmakla karşı karşıya mı kaldı ne :D
Gülmek sana yakışıyor sevgilimm benimm :))

Neşe dolu yeni yazlar dilerim hepimize sevgili dostlar :)

19 Kasım 2010 Cuma

Huzur Sokağı

Sevgili Derkenar mim göndermiş bayram öncesi .Yoğun koşturmacadan şimdiye kaldı cevaplamak.
Mimin konusu ; kitaplığınızın karşısına geçin gözlerinizi kapatıp bir kitap seçin .O kitabı aldığınız zamanı ve o anki düşüncelerinizi hatırlamaya çalışın.55. sayfayı açın sayfayı tekrar okuyun ve beğendiğiniz bir paragrafı paylaşın. Bu kayıt kendini 5 dk. içinde yok edecektir uyarısı eksik bu mimi zevkle icraata geçirdiğimde ellerim Şule Yüksel Şenler in Huzur Sokağı nı seçti sevgili dostlar. Bu kitabı canımın içi ablacık hediye etmişti ben liseye giderken . İlk verdiğinde o kadar sempatiyle anlatmıştı ki kitabı bana,bu kitapla hayatım değişebilir gibi gelmişti.Eniştemle birlikte tek gecede okuduklarını öğrenince daha da ilgimi çekmişti kitap.Ablacığın "hayatında köşe taşı olabilir" uyarısını alarak okuduktan sonra da bu düşünceye paralel bi etki gördüm tabi hayatımda itiraf etmeliyim.
Şimdiii açalım bakalım 55. sayfada neler döktürülmüş ? Konu bütünlüğü açısından şu uzun paragrafı paylaşma durumundayım sizlerle :

Memleketimiz bir baştan bir başa hep bu sistemle asli veçhesini kaybetmiş,dinine,örf,adet ve ananelerine sımsıkı bağlı olan halkımız hepsi bu sistemle İslami prensip ve yaşayışlardan uzaklaştırılarak bozulup dejenere edilmiş değil miydi ?Kadınları kızları örtülü,halkı topyekün İslami emirlere riayetkar ,tertemiz,sakin bir kasaba mı mevcuttur bi köşede ?Oranın da diğer bozulmuş kasaba ve şehirler gibi olmasını temin etmek için şer kuvvetlerin elinde gayet basit ve kolay çareler vardır...Ya o kasaba en ufak bir tarihi kıymete haiz ise veya manzara itibariyle tabii bir cazibeye sahipse orası derhal turistik bir mahal olarak ilan edilir.Otel ve moteller inşa edilerek edep ve ahlak kaidelerini hiçe sayan şortlu ve mayolu çırılçıplak turistlerin buraya akını sağlanır...Ya askeri veya sivil her hangi bir tesis kurularak inşa edilen modern lojmanlarda hanımları,kızları mini etekli ,kendileri içkici ve kumarcı olan büyük şehirden getirilmiş maneviyatsız memur ve müstahdemler oturtulur.Veya en mükemmel ve tesirli çare olarak,"genç kızları eğitme" ismi altında oraya bir Kız enstitüsü kurulur; okulun başına açık saçık ,makyajlı,maneviyatsız ve mukaddesat düşmanı bir müdire hanım ile öğretmen kadrosuna yine aynı giyim ve fikriyatta olan mini etekli kadın öğretmenler,sosyalist,din ve iman düşmanı erkek hocalar tayin edilir.


Bu paragraftakiler ,oldukça keskin iddialar tabi.Globalleşen dünyada etki ve etkileşimin önünü kesmek bu kitabın yazıldığı dönemlerdeki kadar kolay olmasa gerek. Bilemiyorum...Kendimi düzeltme derdiyle fazlasıyla meşgul iken çevreyi suçlama yolu da kapalı bana göre :)
Yalnız kitabı tabiki de tavsiye ediyorum... Her şeyin herkesin bu kadar içine dönüp bencillik illetiyle hem hal olduğu şu dönemlerde Huzurlu sokaklar diliyorum hepimiz için yaşanılası...

Sevgiler kahveciler :)

14 Kasım 2010 Pazar

Yakınlık Bayramı :)



Şehir dışı misafirler evi istila etmeden , hazırlıklar,koşturmacalar başlamadan kutlaması yapılsın güzell bayramımızın ! Bu güzel kutlu günler mübarek olsun tüm inanan kardeşlerime !

"Kurbiyet" yani "yakınlık" kökünden gelir Kurban... Sonsuz nimetlerle başımızı döndüren Rabbimizle yakınlık kurmanın ender fırsatlarındandır Kurban bayramımız . Gayretimiz O na teşekkürü O nun istediği bir biçimde icra edebilmek , kendimizi yakınında hissedebilmektir :)
Şimdiden bu ihlasla dolup taşan tüm kardeşlerime eyvallah :)

Mutlu bayramlar , sevgili kahveciler !

Not : "Arefe günü tutulan oruç geçmiş bir sene ve gelecek bir senenin günahlarına kefarettir." Hadisle sabittir ,bilginize :)

6 Kasım 2010 Cumartesi

Söz Yangını / Senai abi :)


Seneeeee 2009 ! ( Çok ta uzak değilmiş , hem yaşlanmak istemiyorum hem de uzun geçmiş tarihten hatıralarımı anlatmak istiyorum :) Bi garip... )
Yazılarını severek takip ettiğim yazar Senai Demirci Nazilli ye seminer vermek üzere gelmiş.
Hatta çalıştığım dernek ön ayak olmuş bu seminerin tertiplenmesine ( İşin mutfak kısmında Senai abimle bol bol kaynatabilirim ümitleri yeşermiş bende :) )
Seminer salonunda kızlarla yaptığımız bütün hazırlıkların ardından Senai abimizin Nt de olduğu haberini alıyoruz ve doluşuyoruz arabaya Nt yolunu tutuyoruz.

Tam tahmin ettiğimiz gibi sıcak bi ortamda Senai abimizle birebir sohpet imkanı bizi bekler buluyoruz.Harika !

Seçtiğim kitap için imzamı alıyorum tabi kide :) Bilgece sözler söyleyesin,Bilgece sözler duyasın ! Ahh...Söylettirsin ve duyursun yaratan :)
Güzel ve faydalı bir seminerin ardından kızlarla içtiğimiz yorgunluk çayının tadını anlatamam :)

Bir yıl kadar sonra, şu günlerde okumak nasip oldu bu kitabı.İçim ezilerek okuduğumu ve kendime defalarca " daha az vıdı vıdı Bilge ! " diye telkin ettiğimi söylememe gerek yok tabi :) Beni tanıyanlar bu telkine ne kadar ihtiyacım olduğunu iyi bilirler :D
Kitapta beni en çok etkileyen bölüm de işte şurasıdır :
Bir garip yangın,bir tuhaf soygun...
Waylon Prendergast adında bir Amerikalı,gece boyu içtikten sonra ,evinin yolu üzerindeyken ,mesleğini icra etmeye karar verdi.Epeyce çakırkeyf olduğu halde,alışık olduğu üzere içeride herkesin derin uykuda olduğunu düşündüğü bir evin penceresine tırmandı.Sessizce içeri süzüldü.Çantasını çekmecelerden ustalıkla çıkardığı mücevherlerle , parayla doldurdu.İyi bir iş çıkarmıştı.
Arka kapıdan sesszice çıkıp evinin yolunu tuttu.Bir süre yürüdükten sonra,evinin olduğu sokağın köşesini döndü.Fakat o da ne ! Üç itfaiye aracı yolu kesmiş bir evden çıkan alevleri söndürmeye çalışıyordu.Hayret ; bu ev kendi eviydi.
Çok sonra anlayacaktı ki bikaç saat önce soyduğu ev kendi eviydi.Pencereye tırmanırken ağzından düşürdüğü izmaritle kendi evini ateşe vermişti.
Bu yaşanmış hikayenin sonunda ,sarhoş ve hırsız Waylon'un gece evinden çaldığı mücevher ve paralara bakıp " bu kadar çok şeyimin olduğunu bilmiyordum." dediği aktarılır.
Gelin görün ki,Waylon dan daha acınacak haldeyiz.Kendi evini soyan Waylon'ın çaldıkları elinde kalmıştır.Ancak gıybet ederek kendi sevap evimizi kendi ellerimizle soyduğumuzda ,elimizde hiçbirşey kalmayacaktır.
Çekiştirmenin,ayıpları ifşa etmenin en tatlı olduğu anlarda akıllarımıza gelsin ,dillerimiz edeplensin inş. diyorum sevgili dostlar. Allah bile affediyorsa kullarını biz kullar ne diye ayıpları döküp saçma derdine düşeriz ki değil mi ...
Sevgiler canlar !