28 Mayıs 2010 Cuma

Sevgili dostlarım sınava kadar buralarda olamayacağım."Çok çalışmam lazım çok!" felsefesinin dibini görmeliyim şu kalan zamanda :)) 10 Temmuz dan sonra yine birlikteyiz ama.Yepis yeni paylaşımlarla,tam kapasite burda olacağıma emin olabilirsiniz...

Şimdilik sevgiyle kalın şeker kırıntılarım ...Şimdiden özledim sizi be :))

Bi miktar duaya ihtiyacım var,öpücükler hepinizee ....

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Nazilli-Lara

Geçtiğimiz Perşembe Kpss işlemlerim için Nazilliye zıplamıştım.Hızlıca başvurumu yapacak,bi kaç alış veriş yapıp geri dönecektim sözde.Ama Türkiye çapında çıkan başvuru sistemindeki aksaklık nedeniyle bütün planlarım iptal oldu ve geceyi Nazillide geçirmek durumunda kaldım.İyi de oldu aslında . Asya Motor dan eski iş arkadaşlarımla güzel bi akşam yemeği, ardından diğer dostlarımla gecenin 4 üne kadar süren muhabbetten sonra uykuya geçebildim.Harika bi gece geçirdim.Ve ertesi günü de işlerimin hepsini tıkır tıkır halledip geri döndüm.Hayat ancak pozitif düşününce düzene girebiliyor dostlar...

Boşa dememiş büyüklerimiz her şerde bi hayır vardır diye.Planlasam o günkü kadar eğlenemezdim herhalde.Konuşurken ve kahkahalar esnasında desibelim fazla kaçmış olmalı ki ertesi gün sesimin kısıldığını farkettim sölemesi ayıp :))

Gün ortası işlerin ters gitmesine bi ara kafam çok bozulunca farklı bi mekanda moral buldum.Nazilli de Lara diye bi yer burası.Yapay göl içine inşa edilmiş bu mekanın sahipleri de çok ince insanlar.Tavsiye edilir tarafımdan ...

Lara ya giriş...
Evet,gölde balıklar da var :) Ve onları izlemesi harika !

İskenderrr ! en kısa zamanda yeniden gelip yiyeceğim senii , beklemede kal canımm :))
Sevgiler dostlarım ....

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Kahveyi tadlandıranlar :)

Evet bloğumu en tatlı bloglardan seçmiş iki değerli arkadaşım ...Biri yazılarına ve Bilgeliğine hayran olduğum genç arkadaşım Derkenar,diğeri de yeni tanıştığım ve bloğunu severek takip ettiğim Sessiz teyyare Nevalciğim...İkisine de yürekten sevgiler...
Benden, sahte mütevazi kalıp cümleler beklemez tanıyanlar.Hani bu saatten sonra onları şaşırtmaya da niyetim yok... Kahvemin tadına varıp,tadir edenlerin cümlesine eyvallah diyeceğim bu yüzden :)

Bu ödülü tüm takipçilerime pas ediyorum ben de.Hatta bloğu olmayıp ,net açtığında bloğuma uğramadan kapatamadıklarının haberini aldığım takipçilerim de dahil :))

Tatlısınız hepiniz yahu ! Ve ziyaretleriniz daha çok tatlandırıyor burda pişen kahveyi bilesiniz.

Öpücükler hepinizee !!

13 Mayıs 2010 Perşembe

Riske rağmen sevmek ikilemi....

Hani itiraf edeyim senin hemcinslerinden hep uzak tutularak büyüdüm ben."Dokunma ! ,ısırır,pire vardır,tüy yutarsın..."v.s. Kötülüklerle doluydun,potansiyel zarar saçıcıydın gözümde...

Ama o gün kapıma gelince,bana öyle bakınca,kuyruğunu bedenine yapıştırınca ve içimden sana sütlü ekmek doğramak geçince ....Bütün buzlar eridi sana ve hemcinslerine karşı içimde.Isırılma,pire kapma v.b. risklere aldırmadan sevebilme mucizesini yaşadım ilk o gün...Sen de çok sevdin beni anladım da.Her gülüşümü,sevişimi bi başka sevimlilikle ödüllendirdin...
Sen o gün aslında hem köpekleri çok sevdirdin bana hem de risk alarak sevebilme zevkini farkettirdin.O günden sonra hergün bana gelmene sevip sevilip sonra da gitmene o kadar alıştım ki...İyi ki risk aldım o gün sevgili arkadaşım.

Tüm yaratılmışı, beraberinde taşıdığı riske rağmen sevebilmek,içimize yerleştirilen ilgi potansiyelini korkusuzca etrafa dağıtmak ne güzel meziyet...Velev ki ısırdı sevgi verdiklerimiz; sevilmiş olmaktan daha etkili değildir çekilen acı herşeye rağmen emin olun dostlar...

















Tüm alemi ve içindekileri tehlike çanlarına rağmen inatla sevmek sevmek dileklerimle...
Sevgiler dostlar....

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Uğur Böceği



Kendi halinde bi yaradılmışsın sen de oysa ki...Kırmızı kanatlarındaki siyah puanlara olmadık anlamlar yükler insan hayranların."Kırmızı pabuç"müjdesine kaçıncı gülüp geçişin kimbilir...
Adını "Uğur böceği"diye anmak diğerlerini uğursuz mu kılar bilinmez de,küçük adımlarınla avuçlarımızda gezip dolaşırken bizlere sıcak hisler verdiğin kesin...
İşte bi pazar benim elimi gezmedesin,ufacık kırmızı cüssenle bir mucize müjdesin...

2 Mayıs 2010 Pazar

"Tahta at"


Alttaki yazıyı okuyalıdan beri "tahta at"larımı tespit etme derdine düştüm...Sizinkileri de gözden geçirmeniz için güzel hatırlatma bence bu.Tazekahveden bi başka kamu hizmeti işte :) Okuyunuz bi zahmet ...



Bir gün, bir bilge iki çocuğunu yanına alarak ormanda gezintiye çıktı. Aradan biraz zaman geçtikten sonra küçük olan çocuk yorulmaya başladı ve babasına dönerek:

“Babacığım çok yoruldum, beni kucağına alır mısın?”

Babasından

“Artık sen kucakta taşınamayacak kadar büyüdün” cevabını alan çocuk, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Bilge tek kelime bile etmeden etrafına bakındı ve yakındaki kuru bir ağaçtan bir çubuk kesip yonttu ve sonrasında çocuğa uzattı:

“Al bakalım, sana güzel bir at. Bu seni taşır hem daha hızlı götürür.”

Çocuk, dal parçasından yapılmış ata sevinçle bindi ve gülerek koşmaya başladı. Küçük oğlunun kuru bir dal parçası sayesinde yorgunluğunu unutarak canlanmasını gören baba hayretler içinde olan biteni izleyen kızına döndü ve:

“İşte, hayat budur” kızım. “bazen kendini çok yorgun hissedebilirsin. Böyle olduğunda, kendine değnekten bir at bul ve yoluna devam et. Bu at, yerine göre bir arkadaş, bir şarkı, bir umut, bir dua, bir çiçek, bir özlem, bir hayal ya da küçük bir çocuğun tebessümü olabilir.”


Bu arada benim "tahta at"larımdan biri de bu blog sevgili dostlar.Dolayısıyla sizlersiniz.
Öpüldünüz tabi bu vesileyle,sevgiler hepinize...