31 Mart 2009 Salı

Gül/Kardelen...


Bu tatlıyı herkes bilir sanırım...Gül tatlısı...Ama biz buralarda Kardelen tatlısı diye zikrediyoruz adını.Derneğimizle özdeşleşmiş durumda çünkü.Bir yiyen tadını unutamıyor.Yeniden yemek için Kardelene koşuyor.Resimdeki tepsi, kalabalık bir misafir gurubu için hazırlanan 15 tepsiden sonuncusuydu.Birileri yemeden resmini çekebildim zar zor.Ben fotoladıktan sonra 1/2 saat içinde de paylaşılıp bitirildi zaten.Hani alta tarif de eklesem pek bi dört dörtlük blog yazısı sayılırdı ama derneğimizin mutfak görevlisinden tarifi aşıramadım henüz:)
Merak eden olursa eklerim daha sonra.
Buralardayım şekerler,yeniden yazıp çizdiğimde görüşmek üzere ...

9 Mart 2009 Pazartesi

Hastane ve gemi...



Geçtiğimiz haftayı annemin ameliyatı nedeniyle İzmir Araştırma Hastanesinde geçirdim.Annem şu an çok iyi ve herşey yolunda.Işıkların erken kapatıldığı sessiz bir hastane koğuşu gecesinde yazdığım alttaki denemeyi sessiz(!) izleyicimlerimle paylaşmak istedim :)

Orta halli bir hastane koğuşunda 5.günüm.Geldiğimin 3. günü bilincimde kaymalar oldu.Telaffuz etmeyi aklımdan geçirdiğim cümleler ağzımdan dökülüverdi,ifadelerimi toparlamakta sıkıntı yaşadım zaman zaman.Etrafta sinir bozucu bir beyaz hakim.Yataklar,çarşaflar,duvarlar ve hemşirelerin terlikleri...Yalnızlık haykıran beyazın hüzünlü tonu mevcut her noktada.Kırmızı gece lambası sarı bir tül olup düşmüş bütün ak detayların üzerine.Sarımtıraklaşan bütün yüzeyler gündüzün stresini alıp çok uzaklara transfer etmekte şimdi.

Gözlerimi pencereden dışarı dikiyorum ara sıra.Penceresi muntazam dizilmiş resmi kurumlara benzer binalar,ışıkları hala açık; eciş bücüş irili ufaklı evler,bazılarının ışıkları sönük;aralarına serpişmiş uzunlu kısalı ağaçlar...Bu fazlasıyla sıradan tablonun içinde pahalı bir avizeyi andıran ışıklarla bezeli bir gemi...Binaların arasından ufak bir aralıktan görebildiğim gövdesi, bir iki dakikalığına minik bir geçit yapıyor benim için.Ders notlarımdan yorulan gözlerimi kapatıyorum bi ara.Kafamı orası burası çentiklerle dolu deri sandalyenin arkasına bırakıyorum.Önce anlamsız kıvrımlar,geometrik şekiller oynaşıyor hayalimde .Sonra bir saniyenin bir milyonda biri kadarlık zaman diliminde bir milyon fotoğraf slayt geçiş yapıyor.Neler yok ki bu slaytta: bir enjektör,prezantabl doktor asistanları,annemin iğne yapılırken dişlerini sıkışı,hiç tanımadığım bir küçüğün gözü yaşlı hali,ellerinde sonda torbalarıyla dolaşan yaşlı hastalar,servisimizdeki hemşirenin aşırı koyu kırmızıya boyalı dudakları,yeşil renkteki ameliyat elbisesi,gri metalik asansör kapıları,belinde cop taşıyan siyah üniformalı hastane güvenliği,hastanenin zevksiz bulduğum kahve desenli bej yer parkesi,ve geminin içinde avize gibi ışıldayan gemi...Gemide sonlandırıyorum slaytı gözlerimi aralıyorum.Sarıya boyalı ak yüzeyler hala gecenin içinde yol almakta.Israrla ve yaşama inadına...

Allah hepimizi sağlık ve sıhhatten ayırmasın,herşeyden önemlisi bunun şükrünü unutturmasın.Sevgiler dostlar...

1 Mart 2009 Pazar

Pet şişe bilezikler...


10 marifet müdavimleri bilir; bu bilezikleri yaptığım metotla keçeden bilezikler yapılmıştı.10 marifette beğenileri toplamıştı fazlasıyla.Ne miydi bu metot? 1/2 lt.lik pet şişleri kesmiş hatunlar,kumaşla kaplayıp üzerini işlemişler.Enini ayarlamak tamamen zevkinize kalmış,renkler ve işlemeler de tabi.Hemen 5-6 tane yapmıştım o tarihlerde.Bir kaçı hediye edildi oraya buraya.Kalanlar ise üstte...Gemici motifleri kaneviçe ipiyle yapıldı,aralara boncuklar dikildi.
Sevgiler şekerler...